ABD silah çekti, Türkiye-İran buluştu
Özel bir “kulis” bilgisiyle başlayalım.
Mayıs ayının ortaları.
İran'la Türkiye arasında bazı girişimler oldu.
Sevimsiz. Sonuçusuz.
* * *
İşin ayrıntısını anlatalım.
Ankara Tahran'ın kapısını çaldı.
Konu: PKK/PYD.
Öneri: Birlikte mücadele edelim.
Cevap?
İran tarafı pek oralı olmadı.
Sebep?
Ayrıntısına girmek istemiyorum.
* * *
Aslında Tahran açısından bir fırsattı bu.
Donald Trump bir imza atmış (9.5.17)...
PKK/PYD'ye ağır silah vermenin yolunu açmıştı.
Tayyip Erdoğan Trump'la buluşmuş (16.5.17)...
Washington'un kararı değişmemişti yine de.
Sonuç: Ankara'da ABD'ye güvensizlik, tepki artmıştı.
Türkiye-İran işbirliğinin zemini genişlemişti yani.
Fakat: İran hükümeti değerlendiremedi durumu.
Ufuksuzluk... Darlık... Kısa vadeli hesaplar...
* * *
Hemen ardından bir tatsızlık daha.
Türkiye sınırına yakın bir alanda...
PKK'nın İran kolu PJAK saldırdı (27.5.17).
Sonuç: İranlı 2 asker öldü, 7'si de yaralandı.
İran tarafından General Kasım Rızai konuştu (28.5.17).
Tepkisi şaşırtıcıydı: “Olaydan Türkiye'yi sorumlu görüyoruz.”
* * *
Anlam veremedim.
Ne demek istiyorlardı acaba?
Sordum, soruşturdum.
İddiayı yoruma pek girmeden aktarıyorum.
“PYD ile PKK iç içedir... Fakat PJAK biraz farklıdır. Biraz özerktir.”
“Irak sınırını sıkı tutuyoruz.”
“Türk İstihbaratının ise PJAK'la teması var.”
“Yol verdiler. İran askerine saldırması için.”
İnandırıcı bulmadığımı söyledim.
Türkiye'nin çıkarı neydi?
Cevapları: “Türkiye demek istedi ki... Bakın, PKK sizin için de tehdit.”
Muhataplarıma takıldım: Ankara haksız mı?
* * *
Bir iki gün önce.
İranlı üst düzey bir isimle sohbet ettik.
Konu: Bölgede giderek yayılan terör eylemleri.
Muhatabım övündü:
“Terör her yerde... Bakın bize. Biz fırsat veriyor muyuz?”
“Biz devletiz” demek istiyordu.
* * *
Düşündüm. Haksız değildiler.
PKK/PJAK'ın sınırlı birkaç eylemi...
Pakistan sınırına yakın Belucistan'daki saldırılar...
Hepsi bu kadar.
Büyük kentler sakindi.
* * *
Fakat: Bölgemizdeki gelişmeler birden hızlandı.
Peş peşe, iç içe.
Önce Katar krizi tetiklendi.
Ardından Tahran'da bombalar patlatıldı.
Bölgemizde büyüyen algı: ABD silah çekti!
Aşağıda ayrıntısını verdim: Erdoğan “bölgesel işbirliği” çağrısı yaptı.
İran, Dışişleri Bakanı Zarif'i Ankara'ya gönderdi.
Gündem belli: Katar, Suriye, Irak.
Amaç: Bölgesel işbirliği.
* * *
Bölgemizin sorunu şu: Bölgesel işbirliği zorunlu. Mümkün.
Fakat işbirliği süreci bir hayli sorunlu.
Konu Ankara'nın da gündeminde.
Önceki akşama gidelim (6.6.17).
Tayyip Erdoğan'ın büyükelçilere iftar yemeği.
* * *
Üç mesaj verdi.
İlki Katar kriziyle ilgiliydi.
ABD ve Suudi Arabistan uyardı: “Burada farklı bir oyun oynanıyor...”
İkincisi ABD'ye karşı kararlılıktı: “Açık konuşuyorum. Ne güney sınırımız boyunca bir terör koridorunun, ne Irak'ın kuzeyinde yeni terör yuvalarının oluşmasına izin vermeyeceğiz.”
Üçüncüsü başta İran, bölgesel işbirliği çağrısıydı: “Bölge ülkeleri olarak gücümüzü ve enerjimizi kendi iç mücadelelerimiz yerine sorunun asıl kaynaklarına yöneltmemiz gerekiyor.”
“Bölgenin daha da karışması... için fırsat kollayanların umutlarını hep birlikte boşa çıkarmalıyız.”
Yoksa: “Başka türlü terör ateşinin Suriye, Irak, Yemen, Libya gibi ülkelerden diğer yerlere sıçramasının önüne geçemeyiz."
* * *
İşte, İranlı Bakan'ın ziyareti bu tablo içinde anlam kazanıyor.
Türkiye ve İran: Bölgesel cephenin iki eksen ülkesi.
Güvensizlikleri, önyargıları aşabilecekler mi?
Öncelikle AKP iktidarının görmesi gereken şu: Amerikan cephesi parçalandı.
Washington ve Riyad, “İslam NATO'su” peşindeydi.
Sözde “Şii Hilali”ne karşı “Sünni Cephe” kurmak istiyordu. İkisi de doğmadan öldü.
* * *
İran tarafı da şu gelişmeyi görmeli.
Suriye krizinin başlangıcında Türkiye ve Katar, Amerikan cephesi'ndeydi.
İki ülke şimdi yüzlerini bölge cephesine çevirdiler.
* * *
Aslında bütün bölge hareketli.
Atlantik cephesiyle bölge cephesi karşı karşıya.
Üç alanda durum şöyle:
Rakka cephesi: PKK/PYD ile ilerliyor.
Esad yönetimi ise kararlı. Rakka için ordusunu harekete geçirdi.
ABD uçakları Suriye birliklerini vurdu önceki gün.
Ürdün ve Irak sınır hattında çatışmalar sürüyor.
Irak Haşdi Şabi birlikleri sınır hattında mevzilerini genişletiyor.
Üçüncüsü: Lübnan'ın Bekaa vadisi.
ABD, Rayak hava üssüne yerleşiyor.
* * *
Katar krizinin ardından yaşananlar da anlamlı.
Körfez'deki İran donanması alarma geçti.
Tahran, hava sahasını Katar (Doha) uçaklarına açtı.
Malûm: Bütün Arap komşuları bu ülkeye hava sahasını kapatmıştı.
O da, dünyayla hava bağlantısını İran üzerinden sağlıyor.
Avrupa'ya gitmek için İran-Türkiye yolunu kullanıyor artık.
Bir adım daha: Türkiye ve İran, Katar'a gıda yardımı için hazırlığa başladı.
* * *
Türkiye cephesindeki gelişmeler de aynı yönde.
Erdoğan: Doğudan Batıya... Telefon trafiği hızlı.
Hedef: Amerikan cephesinin hamlesini durdurmak.
* * *
Tahran'ın devlet medyasından gazetecilerle konuştum.
Dedikleri: “İran-Türkiye-Rusya... Katar'a yardım için birlikte hareket ediyor.”
Anlamı: Eski ittifaklar yıkıldı, yeni ittifaklar kuruluyor.
Yazdım: Suriye krizinde Türkiye ve Katar, Amerikan cephesindeydi.
İkisi için, İran ve Rusya “hasım” cephedeydi.
Ankara ve Doha şimdi ne yapıyor?
Amerikan cephesine karşı İran ve Rusya ile işbirliği halindeler.
Zincirleme sonuçları olacak bunun.
* * *
Bütün gelişmeler iki ülkeyi zorluyor... Bölge cephesinde bir araya gelmeleri için.
Bakalım: Ankara ve Tahran.... Suriye ve Irak'la da buluşup....
İmparatorluk mirası devlet aklının gereğini yapabilecekler mi?
Günün mana ve önemine uygun bir tespit: “Birlik”te hayır vardır.
Aksi takdirde: Ceremesi herkes için ağır olur.