ABD Ulusal Güvenlik Belgesi ve Türkiye
ABD yönetimi, 12 Ekim’de yayınladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde (National Security Strategy) dünyanın bir dönüm noktasında olduğunu belirtiyor. Belge’ye göre, ABD ivedilikle hareket etmek zorunda, çünkü ABD’nin kuruluşunda rol aldığı uluslararası düzen değişmektedir. Başka cümlelerle de olsa, ABD’nin tek hegemon olduğu Soğuk Savaş sonrası dönemin bittiği, buna karşılık Çin ve Rusya’nın öne çıktığı, ABD’nin ise gerilediği bir dünya düzeninin yükseldiği açıkça saptanıyor. Belge’de şöyle deniyor:
“Dünya artık bir dönüm noktasında. Bu on yıl, ÇHC ile rekabetimizin şartlarını belirlemede, Rusya’nın oluşturduğu akut tehdidi yönetmede ve özellikle iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve ekonomik türbülans gibi ortak zorluklarla başa çıkma çabalarımızda belirleyici olacaktır. İvedilikle ve yaratıcı bir şekilde hareket etmezsek, uluslararası düzenin geleceğini şekillendirmek ve ortak zorluklarla mücadele etmek için fırsat penceremiz kapanacaktır. Yurtiçinde ve yurtdışında yenilenen yatırımlar yaparak stratejimizi hayata geçirecek araçları geliştirmekle işe başlamalıyız.”
ULUSLARARASI DÜZENİ DEĞİŞTİRME GÜCÜNE SAHİP TEK RAKİP
Belge’de ABD’nin mücadele edeceği iki ana güç Rusya ve Çin olarak gösteriliyor:
“Rusya, Ukrayna’ya karşı acımasız savaşının gösterdiği gibi, bugün uluslararası düzenin temel yasalarını pervasızca hiçe sayarak, özgür ve açık uluslararası sisteme acil bir tehdit oluşturuyor. Buna karşılık ÇHC, hem uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyetine hem de giderek artan bir şekilde bu hedefi ilerletmek için ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik güce sahip tek rakiptir.”
Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya arasında giderek daha fazla ortaklığın söz konusu olduğu belirtilen Strateji’de buna karşılık, ABD’nin öncelikleri olarak şunlar belirtiliyor:
“Halen son derece tehlikeli olan Rusya’yı sınırlarken, ÇHC üzerinde kalıcı bir rekabet avantajını korumaya öncelik vereceğiz.”
Esas rakip olarak Çin’in görüldüğü ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde “önümüzdeki 10 yılın belirleyici olduğu bir dönüm noktasındayız” deniyor ve şöyle devam ediliyor:
“ÇHC’ye yönelik stratejimiz üç yönlüdür: 1) Ülke içindeki gücümüzün temellerine, yani rekabet gücümüze, yenilikçiliğimize, dayanıklılığımıza, demokrasimize yatırım yapmak, 2) Çabalarımızı müttefikler ve ortaklar ağımızla uyumlu hale getirmek, ortak hedef ve amaçlar için birlikte hareket etmek, 3) Çıkarlarımızı savunmak ve gelecek için vizyonumuzu oluşturmak için ÇHC ile sorumlu bir şekilde rekabet etmek.”
KİMİN DÜZENİ?
ABD Strateji Belgesi’nde dünyadaki cepheleşme “demokrasiler ve otokrasiler arasındaki mücadele” olarak tarif ediliyor. ABD ve müttefiklerinin oluşturduğu “demokrasi” cephesinin karşısında “otokrasi” cephesi ise Rusya, Çin, İran’ın başını çektiği “revizyonist”, yani “statükoyu/ düzeni bozucu” dış politika izleyen ülkeler olarak gösteriliyor. Belge’de açıkça ifade edilmese de Türkiye’nin de bu kapsamda görüldüğünü, Biden yönetiminin izlediği politikalardan çıkarmak mümkün. Türkiye Belge’de sadece bir yerde, “Batı ile stratejik, siyasi, ekonomik ve kurumsal bağlarını güçlendirmek için Türkiye ile meşgul olmaya devam edeceğiz” diye geçiyor.
Bu Belge’nin, ana çizgilerinde (belki daha fazlasında) rolü olduğunu varsayabileceğimiz Robert Kagan, “Küresel hegemon, ne kadar istese de sahneden sessizce inemez. Özellikle tarihten ve benlik bilincinden kaynaklanan eski jeopolitik hırslarından vazgeçmeyen büyük güçler varken geri çekilemez.” diye yazmıştı (Foreign Affairs, Mayıs/Haziran 2022). Belgede, bu çerçevede ABD’nin gelişen dünya karşısındaki gerilemesine karşı acil önlemleri sıralanmış oluyor.
ABD’nin Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nin de ortaya koyduğu gerçek şudur: Rusya, Çin ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu diğer gelişen dünya ülkeleri, barış ve istikrarı amaçlayan, ülkeler arasında eşit işbirliğine dayanan ve ortak kalkınmayı hedefleyen bir uluslararası düzeni geliştirmeye çalışırken, ABD tek patron olduğu düzeni dünyaya dayatmaya çalışmaktadır. Bunun için Avrupa’yı ateşe atmıştır. Bütün dünyayı ateşe atmak istemektedir. ABD’nin Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi ışığında yeniden değerlendirecek olursak, Türkiye’nin kısa, orta ve uzun vadeli ulusal güvenlik sorunlarının tamamının ABD’den kaynaklandığı açıkça görülebilecektir.