ABD ve AB basınının odak noktası: Erdoğan düşmanlığı
Birinin ölümü diğerine ekmek olur”der bir Avrupa atasözü! Başta Biden’ın yandaş Batı medya ve kurumları olmak üzere, çoğu Batı ana akım medyası ülkemizdeki deprem felaketini, siyasal açıdan kendisi için işte böyle gördü! Yani kendisine ‘siyasal ekmek’ olarak! ABD’nin Foreign Policy, The New York Times, CNN, The Washington Post, The Wall Street Journal, Washington merkezli Avrupa düşünce kuruluşu Carnegie Europe, Washington merkezli Orta Doğu yayını Al Monitor, Fransa’nın çok dilli resmi TV kanalı France24, Almanya’nın Biden’a yakın meşhur Deusche Welle’si, İngiltere’nin liberal The Ekonomist (Rotschield ve Ferrari’ye ait) ve muhafazakar The Telegraph’ı, Hollanda’nın Biden’a yakın yüksek tirajlı De Volkskrant gazetesi, AB’ye ait EUObserver ve ‘Social Europe’ medyaları ve daha binlercesi, hepsi hepsi 6 Şubat 2023’ten beri Erdoğan’la dolup taşıyor!
‘ERDOĞAN YIKILACAK’ HAYALLERİ
Ama her on cümlenin ikisi deprem felaketine ayrılmışsa, sekizi mutlaka Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın deprem üzerinden nasıl devrilebileceğine ait! Bir yandan Batı`dan gelen deprem yardımlarını öve öve bitiremeyen Batı medyası, diğer yandan `deprem sayesinde otoriter Erdoğan rejiminin devrilebileceği` düşüyle zevkten sarhoş vaziyetteler! Deprem sonrası Türkiye siyasetinin geleceği konulu analiz ve tavsiyeler sel gibi akıyor! Son yıllarda hiç bu kadar olmamıştı! Bazılarını aktarayım:
Al Monitor: “Türkiye'de, deprem bilançosu 30.000'i geçerken, Erdoğan'ın seçimleri erteleyeceği korkusu artıyor… Halkın, hükümetin depremi karşılayışına yönelik öfkesi artarken, Türkiye'de mayıs ayında yapılacak olan seçimlerin olası ertelenmesine ilişkin spekülasyonlar kızışıyor.”
The Wall Street Journal: “Erdoğan, siyasal bir çöküş olasılığını önlemeye çabalıyor. Buna karşı çetin bir mücadele verebilir. Son yirmi yılda, yönetimde de etkili olan, korkulan bir otokrat imajı oluşturdu… Bu defa kendisi 1999 depremindeki o anıyla karşı karşıya geldiğinden, bu görüntüsü çökebilir.”
YAYGIN GÖRÜŞ
Foreign Policy: “Erdoğan açıkça tarihin bilincindedir; 1999'daki yıkıcı depreme o günkü hükümetin yavaş hareket etmesi, o dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'i mahkûm etmiş ve Erdoğan'ın yükselişinin önünü açmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdi, bu kaderden kaçınmak için yardım çabalarının ön saflarında görünmeye çalışıyor.” (8 Şubat)
Foreign Policy: “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet kurumlarının içini boşalttı, yandaşlarını kilit konumlara yerleştirdi ve yandaşlarını zenginleştirerek bu trajedinin önünü açtı. Afet bölgesine yaptığı ziyarette, ‘Kaderin planının bir parçası’ dedi. Bu, inşaatların güvenliğini önemsemeyerek aşırı teşvik eden hükümet politikalarını sorumlu tutanları yatıştırmayacak.” (10 Şubat)
Foreign Policy: Hem Amerikan iç politikası nedeniyle Twitter`ın yeni sahibi Elon Musk`ı, hem de Cumhurbaşanı Erdoğan`ı hedef alan özel bir makale yayımladı. Makalede, ABD`li Cumhuriyetçilerin taraftarı Musk, `anti demokratik` Erdoğan`la, geçen hafta Türkiye`de erişimi dezinformasyon nedeniyle bir süreliğine engellenen Twitter`ı serbest bıraktırtmak için pazarlık etmek, uzlaşmak ve düşünce özgürlüğünden vazgeçmekle suçlandı: “Twitter'ın platforma yeniden erişim sağlamak için Ankara'ya herhangi bir taviz verip vermediği belirsizliğini koruyor… Bir milim bile kıpırdamamalılar ve Türk hükümetinin sansürüne suç ortağı olmamalılar.” (Amerikan Freedom House`nin sözcüsü, 14 Şubat.)
Foreign Policy: “Depremin yarattığı tahribat göz önüne alındığında, oylama organize edilemediği için seçimlerin mayıs ayında bile yapılmama ihtimali var. Seçimin ertelenmesi aslında hükümetin lehine olur ve ona destekçilerini tekrar telafi etmesi için daha fazla zaman verir.
Depremin sonuçlarıyla başa çıkmak için gereken uluslararası yardımın kucak kucak akması gerektiği göz önüne alınırsa, Erdoğan'ın Batı'dan bağımsız ‘güçlü’ bir Türkiye'yi gerçeklestirmesi de artık daha zor olacak.” (13 Şubat)
The New York Times: “Hükümetin depreme verdiği cevaba duyulan öfke, seçim öncesinde Erdoğan'a meydan okuyor. Hayatta kalan bazı kişiler arasında hükümetin krizi yönetme biçimine öfkesi artıyor. Biri,’20 yıldır bu hükümete oy veriyorum.Onları asla affetmeyeceğim.’ Diyor.”
De Volkskrant:“İmar yönetmeliği dikkate alınmadı mı? Faturalar masa altına itilirken, müteahhitler hükümetle masa başı anlaşmaları mı yaptı? Tüm bunların kontrolü ihmal mi edildi? Bu soruların yanıtları hükümetin aleyhine sonuçlanırsa işler daha farklı gelişebilir… Tüm soruların cevabının ‘evet’ olduğunu varsaymak için fazlasıyla yeterli sebep var. Bu durumda 2023 depremi, tıpkı 1999'daki büyük depreminin Erdoğan'ın siyasi yükselişine katkıda bulunması gibi, Erdoğan rejiminin sona ermesini sağlayabilir. Selefleri bunu yaşamıştı.”
Deutsche Welle: “Devlet gözetiminde insanlar öldürüldü! Erdoğan'ın İletişim Başkanlığı, Türkiye'nin ‘yüzyılın felaketi’ ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Ancak ülkedeki birçok uzman, bunun önlenebilir bir felaket olduğuna ve aslında ülkenin karşı karşıya olduğu şeyin ‘yüzyılın ihmali’ olduğuna inanıyor.”
TÜRKİYE BATI’YA MECBUR KALABİLİRMİŞ
İngiliz The Telegraph, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın devrilmesiyle Türkiye`nin Batı`ya yaklaşacağını ileri süren bir makale kaleme aldı:“Bu deprem Erdoğan'ın sonu olabilir. Geçmişte yaşanan deprem felaketi, Türk Cumhurbaşkanının iktidara geldiğine tanık oldu. Şimdiki ise tahttan indirip Ankara'yı Batı'ya yaklaştırabilir.”
Amerikan CNBC News devi de depremin Batı için büyük fırsat doğurduğu ve Türkiye`yi Batı`ya tekrar yönlendirebileceği konusunda İngiliz Telegraph`la aynı kanıdaydı: “Erdoğan'ın Ukrayna ile Rusya arasında arabulucu rolü göz önüne alındığında, uluslararası alanda Türkiye'nin geleceği Ukrayna'daki savaşı etkiliyor. Türkiye, İsveç'in ve Finlandiya'nın güçlü savunma ittifakına katılımının önünde hâlâ duran ana NATO üyesidir. Erdoğan'ın depreme vereceği cevap ve ardından gelen seçim performansı tüm bunlar üzerinde etkili olacaktır.”
AVRUPA’NIN YARDIM ŞARTI
Avrupa Birliği`nin önemli yayını ABObserver ise depremden Avrupa politikasının azami yararlanabilmesi için akıl öğretiyor. Bu akla göre Avrupa, deprem yardımını şarta bağlamalıydı; bir rejim ne kadar otoriterse, bir depremde kayıpların da o kadar çok olacağının anlaşılması şartına! Yani önce Türkiye sorgulanmalıydı. Batı Suriye`ye zaten bu nedenle deprem yardımı pek yapmamıştı: “Yirmi yıllık otokratik yönetim, hem Türkiye'deki depremin yıkımını artırdı hem de hükümetin buna tepkisini zayıflattı… AB, acil durum ve yeniden yapılanma desteği sağlamak için, bu başarısızlığın nedeni olarak Türkiye'nin otokratik itibarını sorgulamalıdır. AB, Türkiye halkına destek sunarken bu mesaj net bir şekilde duyulmalıdır.”
Social Europe: “Türk hükümeti depreme dayanıklı konut yasa ve kurallarını ihlal etmeyi 20 yıldır teşvik etti. Türk hükümetinin tüm bunları bilmesi bir trajedi ve skandaldır. Türk hükümeti halkının hayatıyla kumar oynadı ve kaybetti.”
Fransa’nın resmi TV kanalı France24 depremden sonra artık Erdoğan iktidarının yaşayamayacağını ileri sürdü: “Bu bir siyasi deprem aynı zamanda. Türkiye'nin felaketi Erdoğan'ın iktidarını sarsacak mı? Erdoğan ve hükümeti, ekonomiyi iyileştirmek için çeşitli çabalara giriştiğinden, depremden önce oluşan genel olumlu imajdan faydalanıyordu. Bu nedenle, Erdoğan mayısta bir erken genel seçim talebinde bulunacak kadar kendine güvendi. AKP, yeniden seçilmesini sağlamak için bu ekonomik ilerlemeden yararlanmayı umuyordu. Ancak, bu öngörülemeyen felaketten sonra, tüm bu bahisler artık kapalıdır.”
Washington merkezli ama Avrupa odaklı Carnegie Europe ise daha da ileri giderek, Suriye Devlet Başkanı Esad`a Beyaz Miğferler ya da El Nusra gibi kendi yandaş örgütlerinin iddialarına dayanarak, 10 gündür yaptıkları ‘Esad yardımların halka ulaşmasını engelliyor’ suçlamasını Türkiye için de yaptı ve şu manşeti attı: “Suriye’de savaş ve Türkiye’nin otokratik rejimi uluslararası yardım çabalarını engelliyor.”
Geçenlerde Altılı Masayı destekleyen tanınmış duayen bir Türk gazeteci de çıktığı TV programında engelden bahsetmişti. AFAD’ın iş makinalarını enkazları ulu orta çabucak ve zamansız kaldırdığını, bunun da Batılı bazı yardım ekiplerine engel olarak, onları ülkelerine erken dönmeye zorladığını iddia etmişti. İlginçtir, Alman Federal Teknik Yardım Ajansı ise cumartesi günü yaptığı açıklamada, aksine, Hatay bölgesindeki güvenlik endişeleri nedeniyle kurtarma ve yardım çalışmalarını durdurduğunu söyledi. Alman kurtarma operatörleri, “AFAD durumu güvenli bulduğunda çalışmalarına yine devam edeceklerini” belirttiler.
Yandaş Batı medyasında Erdoğan iktidarının deprem nedeniyle seçimlerde devrileceği iddiası, imar affı, müteahhit yolsuzlukları, hükümetin yıllardır bunlara göz yumduğu, ilk günler Erdoğan`ın asker göndermeyerek yardımı engellediği, yıllardır toplanan deprem vergilerinin amacına göre kullanılmadığı, otoriter rejimin deprem çalışmalarının önünde engel olduğu ve devlete liyakat arama yerine partizan kadrolar doldurulduğu iddialarına dayanıyor. Bu iddiaların hangisinin ne derece doğru olduğu bu yazının konusu değil. Ayrıca bu konular bir ülkenin iç meseleleridir, Türk halkı bunları değerlendirecektir.
FIRSATÇI KORO
Yukarıdaki Batı medyası, depremle ilgili çığ gibi büyüyen yayınlarında, depremzedelerin acılarından ziyade, depremin kendilerine sağlayacağı siyasal kazancın coşkusunda kapıldı! Türkiye`nin ‘iç meselesi’ filan dinlemedi. Çin resmi ya da yarı resmi medyası ise bunun tam aksini yaptı! Deprem sonrası Türkiye`nin iç siyasal durumuyla ilgili tek kelime yayınlamadı. Yazılar hep Türkiye`ye yardım, yardım ekipleri, bağışlar, deprem bölgesinin yeniden inşası konusunda yardım teklifleri ve erken uyarı sistemi kurma önerisinde bulundu. Suriye için de uluslararası yaptırımların kaldırılmasını talep etti. Çin`in önerdiği erken uyarı sistemi ilginç!
Global Times: “Çin'de bir deprem erken uyarı (EEW) sistemi geliştiren Wang, felaketin dünyadaki tüm hükümetlere erken uyarı konusunda küresel bir ağ kurmanın önemi konusunda bir hatırlatma olduğunu söyledi. Çin, dünya lideri EEW inşa etme tecrübesiyle bunu uluslararası toplumla paylaşabilir. “
28 Temmuz 1976'da Çin'in Tangshan şehrinde meydana gelen korkunç deprem 255 bin kişiyi öldürmüş ve 160 bin kişiyi de ağır şekilde yaralamıştı. 2008`de de Çin buna yakın bir deprem daha yaşadı. Bu depremler sonrası depreme karşı teknolojide önemli atılımlar gerçekleştirdi. Şu sırada Çin, deprem erken uyari teknolojisinde Japonya ve Meksika`yla birlikte üçüncü en ileri ülke sayılıyor. Bu sistemde depremin olacağı en azından, depreme bir dakika kala haber alınarak, ölümler yarı yarıya azaltılabiliyor.
Birkaç istisna hariç olmak üzere Batılı devletlerden gelen deprem yardımları şu ana kadar henüz, çoğunlukla çok sayıda yardımcı malzeme ve ekipler göndermeyle sınırlı kaldı, para yardımı az görüldü! Batı medyası deprem yardımı konusunda Türkiye`ye karşı ikircikli bir tutum alırken, Suriye`ye, yaptırımları bahane ederek yardım etmeme tavrı aldı. Blinken bu nedenle, yaptırımların deprem yardımlarını kapsamadığını açıklarken, Esad Batı`nın bu yaptırımlarla Suriyeli depremzedeleri ölüme mahküm ettiğini söyledi.
BATI’NIN CİMRİLİĞİ
Örneğin, 300 milyon nüfuslu ve dünyanın bir numaralı ekonomisi olan ABD`den gelen para yardımı sadece 85 milyon dolar. Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Arap devletlerinden Türkiye ve Suriye`ye yapılan para yardımı ise ülke başına 30 ile 100 milyon dolar arasında değişiyor. Bu birçoklarını şaşırtacaktır!
Avrupa`dan gelen büyük para, malzeme ve ekip yardımı ise daha çok AB ülkelerinde oturan Türkler tarafından ya da onların aracılık etmesi sayesinde gerçekleşti. Küçük bir ülke olmasına rağmen Hollanda para yardımında bir istisna oluşturdu. Açılan medya kampanyasında toplanan yaklaşık 90 milyon avro hükümetin de 10 milyon avro daha eklemesiyle 100 milyon avroya çıkartıldı. Organize komitesinin başkanı bu rakama ulaşılmasında ülkedeki Türklerin rolü olduğunu açıkladı.
Acil yardım olarak 25 milyon dolar veren Birleşmiş Milletler`in ise ileride oldukça büyük bir para yardımında bulunması bekleniyor. Çin (6 milyon dolar acil yardım) ve Rusya da ciddi yardımda bulunan ülkeler arasında yer aldılar. Batı medyasındaki bu analizciler siyaset yerine felaketi ve sadece yardımın önemini yazsalardı keşke; o zaman dış yardım zirve yapardı! Ama yazmadılar! Her kim neden yapmış olursa olsun, kuşkusuz yapılan dış yardıma da teşekkür ediyoruz ancak bazı Batı medyasında, ‘yardıma karşılık kendinde sorgulama, iç işlerimize karışma ve Batı`ya yönlendirme’ hakkı görenleri de sevemeyiz.
‘Tek yürek’ medya ise yardım kampanyası ile ülkemiz, dayanışmacı kendi halkından 115 milyar lirayı aşkın maddi yardım toplayarak yeni bir dünya rekoru kırdı; dünyayayı şaşırtarak örnek oldu! Batı medyasında kimileri buna bile kulp takarak Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın, ‘depremin açtığı siyasal zararı telafi etme çabası’ olarak gösteriyor!
Ülkemizin ekonomik durumu ve 85 milyon nüfusu da dikkate alınırsa büyük bir olay gerçekten. 2004 yılında Asya deprem ve tsunamisi için, ABD bile kendi kampanyasında 3,2 milyar doları aşamamıştı! ‘Tek yürek’ kampanyası ile ulaştığımız bu rekor rakam ise halkımızdaki tarihsel ve köklü dayanışma ruhu konusunda, cami biraz yıkılsa da, mihrap yerinde duruyor sözünü anımsattı.