ABD ve NATO Türkiye’yi denetleyebiliyor mu?
Günümüzde 28 NATO üyesi ülke içinde ABD denetimine en uzak ülke Türkiye’dir. Bunun nedeni, 15 Temmuz’da darbe teşebbüsünde bulunan NATO gladyosu FETÖ’nün, o gece ağır bir darbe yemesidir. Ayrıca, üst üste yapılan operasyonlarla FETÖ’nün kalıntıları da temizlenmektedir. Öte yandan NATO’nun Türkiye içinde Balyoz-Ergenekon benzeri tertipler tezgâhlama yeteneği de yok edilmiştir. Bu tertiplerde merkezi bir rol oynayan hâkim, savcı ve kolluk personeli önemli ölçüde tasfiye edilmiştir.
NATO AYARI
Örtülü yöntemlerle kamuoyuna hissettirmeden ülkelere ayar veren NATO, Türkiye üzerindeki denetimini kaybetmek üzeredir. Diğer taraftan Türk kamuoyu ABD/NATO tehdidi karşısında bir bilinç sıçraması yaşamıştır. Daha da önemlisi, emperyalizmin Türkiye’de tarih boyunca istismar ettiği yoksul kitleler antiemperyalist bir çizgiye gelmiştir. Basın ve kamuoyu oyunları ile eğitimli kitlelerin NATO/AB-D etki alanında kalması için yoğun bir çaba sarf edilmektedir. Bazı siyasi partilerde üst yönetimi ele geçirenler de bu çabalara destek vermektedir. Ancak hayatın pratiği öylesine sert rüzgârlar estirmektedir ki bu toplum kesimlerini de Batı kampında uzun süre tutmak sanıldığı gibi kolay olmayacaktır.
Öte yandan devlet aygıtında kayıtsız koşulsuz olarak Batı/NATO’ya hizmet edenler sistem dışına çıkarılmıştır. Kendini gizleyerek kalanlar olsa bile devlet düzeyinde hissedilen yeni tehdit algılaması nedeniyle bundan böyle fütursuzca hareket edemeyeceklerdir. Devlet bürokrasisinde Batılı devletlere dayanarak yükselme devri fiilen sona ermiştir. Yapılan ciddi bir uluslararası kamuoyu araştırmasında, Türk milletinin ABD karşıtlığı yüzde 72’yle tüm dünyada birinci sırayı işgal etmiştir. Türk araştırma şirketi AG’ye göre ise bu oran yüzde 83’tür. Aydınlık gazetesi bu anketi manşetinden okuyucuları ile paylaşmıştır.
ETKİ AJANLARI
Kabul etmeliyiz ki akademisyen, gazeteci vb. kimliklerle kendisini saklayan etki ajanları muhtemelen hâlâ mevcuttur. Yabancı devletlerden, AB fonlarından beslenen ve Türkiye karşıtı kamuoyu oluşturan kişi ve kuruluşlar da faaliyetlerini sürdürmektedir. Örneğin, Alman Federal Parlamentosu’nun hukuku çiğneyerek aldığı sözde “Ermeni Soykırım” kararında, bu yönde Türkiye’deki çevrelerin maddi olarak desteklendiği açıkça ifade edilmektedir. Ancak, bu çevrelerin etkileri her geçen gün azalmakta, hareket alanları daralmaktadır.
Örneğin, Berlin’de yapılan Türkiye karşıtı Ermeni yalanı projesine destek veren kişi ve kuruluşlar ilk dalgada yerle bir olmuştur. Bu kesimlerin “özrü kabahatinden büyük” açıklamaları da Türk kamuoyunda karşılık bulmamıştır. Vatan Partisi’nin yoğun çabalarının yanı sıra Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Başkanlığı’nın ve de özellikle YÖK Başkanı Prof. Dr. Sayın Yekta Saraç’ın kararlı ve milli duruşu bu sonucun alınmasında büyük bir rol oynamıştır. Burada bir hususun daha altını çizmeliyiz. Eğer Türkiye’de, Batı’dan Doğu’ya esen rüzgârlar bir siyasi iklim değişikliğine neden olmasaydı, Batı’ya yaslanan malum çevreler daha fütursuz davranabilirdi. Değişen siyasi iklim, emperyalist merkezlere ucuz mürekkep olanları teşhir etmeye başlamıştır.
YENİ BİR DÜZLEM
ABD Merkezi Kuvvetleri Komutanı Org. Joseph Votel çok açık sözlüydü: “Türkiye ve bölgede operasyonlarda kullandığımız elemanlar ya tutuklandı ya da tasfiye edildi. Operasyon yeteneğimiz ağır darbe aldı.” ABD’de istihbaratının çatı örgütünün başında bulunan Ulusal İstihbarat Direktörü James Clayton da benzer söylemleri ile “Türkiye’nin ABD denetimi dışına çıkabileceğini” söylüyordu.
15 Temmuz darbe girişimi, Türk devletinin Batı sızmalarına karşı gerçek anlamda tedbir alması için bir milat olmuştur. Ancak 1952 yılından bu yana sistematik olarak Türk yönetim sistemine yerleştirilen, siyasi partilere sokulan kadroların bir anda temizlenmesi mümkün değildir. Bu bir süreçtir. Darbeyi en ağır hisseden AKP bu yönde olumlu adımlar atmasına rağmen kendi içinde bile büyük bir dirençle karşılaşmaktadır. Yaman çelişkilerin yaşandığı bir dönemde nehri tersine çevirmek mümkün değildir. ABD/NATO’nun zaten en düşük düzeye inen Türkiye’yi kontrol kapasitesi her geçen gün daha da azalacaktır.