ABD’de gelecek şoku: İç Savaş
Yeni bir başkanlık seçimine doğru ilerleyn ABD, Biden’ın galibiyetiyle sonuçlanan bir önceki seçimden kalan tüm krizleri ve ruhsal bölünmüşlüğü şiddetli biçimde yaşamayı sürdürürken, örneğin kısa süre önce Texas ve pek çok eyalet isyan bayrağını bir kez daha çekmişken, toplumsal kaygı ve korkular da popüler kültüre yansımaya devam ediyor. “Ex Machina” (2014), “Unnihilation (2018) gibi kaliteli işleriyle tanıdığımız İngiliz yönetmen Alex Garland’ın son filmi “İç Savaş” (Civil War), adından da belli olduğu üzere sorunların yasayla hukukla ya da süper kahramanlar sayesinde değil toptan boğazlaşmayla çözülmek istendiği bir ABD manzarası sunuyor. Çatırtıların duyulduğu ABD iç düzeni, karakolluk olmayı bırakın, tarafların silahla birbirine girdiği bir gelecek vaat ediyor ve Garland da filminde bu “gelecek şoku” tasvirini yapıyor. Hatırlayalım, Kovid-19 pandemisi dönemini neredeyse bire bir önceden haber veren filmler şaşkınlık yaratmıştı. Hayatın sanatı taklit ettiği nice örnek gördük şimdiye kadar. “İç Savaş”ı da bir tür “haberci” gözüyle algılamak mümkün.
BAŞKANLA SON RÖPORTAJ YOLCULUĞU
Yakın gelecekte, iç savaşın tüm hızıyla sürdüğü ABD dekorundayız. Güçlerini birleştirmiş Texas ve Kaliforniya’nın diğer 17 eyaletle birlikte “Batı Kuvvetleri”ni oluşturarak Washington’a karşı harekete geçtiği, arada adı duyulan “Portland Maocuları” gibi grupların da dahil olduğu, başı boş silahlı milislerin terör estirdiği, kanın gövdeyi götürdüğü bir Amerika var karşımızda. Film bu kanlı kaos içinde biri acemi çaylak dört gazetecinin Başkan’la belki de son bir röportaj yapmak için New York’tan Washington’a doğru çıktıkları yolculuğu öykülüyor. Rengine, kökenine, nereli ve “hangi tür Amerikalı” olduğuna göre hayatta kalabildiğin koşullarda ve kentlerden dumanların yükseldiği bölünmüş ABD’de çıkılan bir ölüm-kalım yolculuğu bu. Ama Alex Garland, bu atmosferde alışıldık bir “aksiyon filmi” çekmemeye gayret ediyor ve kahramanlarımızın gazetecilik reflekslerini, mesleki çabalarını öne çıkartıyor.
Öte yandan filmde çözülmesi gereken bir entrika, karakterleri ve seyirciyi şaşırtacak bir sürpriz vb. de yok; sadece olan bitenin tasviri söz konusu. Aralardaki ve tüm bir finali kaplayan çatışma sahneleri ise şiddeti estetize etmekten çok gerçeklik duygusunu beslemeye yarıyor. Ve finalde, Trump ya da Biden olmaktan çok sistemin diz çöküp yerlerde sürünmesini temsil eden Başkan karakterinin akıbeti, Ocak 2021’deki meşhur Kongre baskını gibi çok şey anlatıyor.
HOLLYWOOD’DA YENİ BİR SAYFA
Alex Garland, Hollywood’un liberal-Demokrat kanadının ara sıra yapmayı sevdiği türden, “Sistemde tıkanma ve yolunda gitmeyen şeyler var” türünden bozulma-yozlaşma eleştirilerini tekrarlamamış “İç Savaş”ta. Doğrudan çöküşü ve birbirine girmeyi anlatan, Amerikan toplumu açısından travmatik ve ürkütücü bir film bu. Texas galasının diğer yerlere göre çok daha hararetli, bol alkış ve tezahüratlı geçmesi bile bir alamet.
Sinemalarımızda bugün gösterime giren filmde, başta deneyimli ve ödüllü gazeteciyi canlandıran Kirsten Dunst olmak üzere tüm oyuncu kadrosunun harika bir iş çıkarttığını, kısa bir rolü olmasına rağmen kırmızı gözlüklü asker olarak gördüğümüz Jesse Plemons’ın ayrıca alkışı hak ettiğini belirteyim.
Hollywood, 1861-1865’teki Amerikan İç Savaşı’na dair sayısız öykü üretti ve sonrasında da Amerikalıların başka ülkelerdeki savaşlara katılımlarını bolca destanlaştırdı. Amerikan vatandaşlarının ülkelerine dair güvensizlik ve kötümserlik duygularının tavan yaptığı bu dönemde çekilen “İç Savaş” filmiyle yeni bir sayfa açıldığını söylemek mümkün. 2022’de yapılan bir anket Amerikalıların yüzde 43’ünün yakın gelecekte bir iç savaş beklediklerini gösteriyordu. Alex Garland, işte bu beklentinin filmini yapmış durumda.