23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD'nin Asya'da tercihi Türkçülük değil İslamcılık

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-
Burhan Kavuncu.
Ülkücü gençlik liderlerindendi.
12 Eylül sürecinde İslamcılığı ilk seçenlerden.
Şimdi Türkistanlılar Dayanışma Derneği'nin Başkanı.
Karar gazetesine konuşmuş.
Gazete, konuşmayı manşetten özetlemiş: "Asya'nın 28 Şubat'ı IŞİD'e yaradı."
Kavuncu, "baskı ve çaresizlik silahlı gruplara fırsat verdi" diyor.
Soru yerindedir: Acaba öyle mi?
Her şey "iç dinamik"lerin sonucu mu?
* * *
Biraz geriye gidelim. Türkiye'nin 1960-1980 dönemine.
Sol hareketlerin yükseldiği... Solun ideolojik hegemonya kurduğu dönem.
Özellikle gençlikte ve aydınlar katında.
* * *
Oysa Türkiye NATO üyesi.
Kendisine biçilen rol tam tersi.
Sovyet blokuna karşı set oluşturmak.
NATO'nun ideolojik mevzilenmesi de böyleydi zaten.
Türkiye'nin önüne "komünizmle mücadele" görevini koydu.
1960'larda anti-komünist bir rüzgar estirildi.
* * *
Türkiye'nin 1960'ları laboratuvar gibidir.
NATO'nun bütün stratejileri, taktikleri denendi.
Fazla "özel" örgütlenmeler yapıldı. Devlette, toplumda.
* * *
Fakat NATO'nun bir sorunu vardı.
Maksat birdi: Komünizmle mücadele.
Sorun, "araç"taydı.
Temel ideolojik tercih hangisi olacaktı: Milliyetçilik mi, İslamcılık mı?
* * *
1960'ların ilk yarısında ikisi de denendi.
Devlet gözetiminde hem İslamcılık yapıldı. Hem de milliyetçilik.
Bazıları teşvik edildi.
Bazıları da doğrudan kuruldu. Komünizmle mücadele dernekleri gibi.
MİT, radikal İslamcılığın tercümanı bile oldu.
Seyid Kutup'un kitapları çevirtildi.
Hepsinin ortak paydası: Milliyetçilik/mukaddesatçılıktı.
* * *
Sokak ve gençlik örgütleri de unutulmadı.
1960'ların ikinci yarısı.
Birkaç örgütlenme öne çıktı.
Alparslan Türkeş'in ülkücü milliyetçiliği.
Cemaatlerin mukaddesatçı gençliği.
"Yeniden Milli Mücadele"cilerin "bilimsel sağı".
* * *
Bugün pek bilinmez.
Dönemin Türkiye İşçi Partisi toplantılarına saldırılar...
Solcu gençlerde ilk ölümler...
Sanıldığı gibi ülkücülerin işi değildir.
İslamcılığı ağır basan örgütler daha aktiftir.
* * *
1960'ların sonuna doğru "tercih" yapıldı.
MHP milliyetçiliği öne çıktı.
MHP'nin 1969 Adana kongresi bir dönüm noktasıdır.
İslamcılaştırılmış bir milliyetçilik seçildi.
(Not: 12 Eylül sürecinde adı "Türk-İslam sentezi" oldu zaten.
Devlette ve toplumda: "İslamcılaştırma" programı uygulandı.)
* * *
Diğerleri?
Ya "yedek" kuvvet olarak nadasa bırakıldı. Fethullah Gülen örgütünde olduğu gibi.
Ya da tercihli olmaktan çıkarıldı. Yeniden Milli Mücadele'ye yapıldığı gibi.
* * *
MHP milliyetçiliği işlevseldi.
"Dış" Türklerde de etkili oldu.
Özellikle Kafkasya ve Orta Asya'da.
1990'da bir süre Bakü'de kaldım. Sovyetler Birliği henüz dağılmamıştı.
Halkta ve aydınlarda MHP etkisini yakından gördüm. Türkeş seviliyordu.
* * *
1991 sonrası ise derslerle dolu.
Malum: Sovyetler yıkıldı.
5 yeni Türk cumhuriyeti birden kuruldu.
Siyaset literatürü yeni deyimler kazandı.
"Adriyatik'ten Çin seddine Türk dünyası."
"21. yüzyıl Türk yüzyılı olacak."
* * *
ABD için temel stratejik alan Orta Asya'ydı.
Yani "Avrasya'nın kalpgâhı".
Öngörü: Hegemonya mücadelesinin merkezi burası olacaktı.
Washington, buraya elbette Türkiye üzerinden gitmeyi seçti.
Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal zaten gönüllüydü.
"Sonsuz ABD çağı" başlamıştı ona göre.
Paylaşımdan pay alacaktık nasıl olsa!
* * *
Soru şuydu: Türkiye Orta Asya'ya nasıl gidecekti?
Milliyetçilikle mi, dinle mi?
Yani Türkçülükle mi, İslamcılıkla mı?
Yüzeydeki beklenti: Milliyetçilikle ile gidilmesiydi.
* * *
ABD ne yapacağını biliyordu. İslamcılığı seçti.
Türkiye'ye de kabul ettirdi.
Orta Asya'ya Fethullah Gülen sancağıyla gidildi.
Türk cumhuriyetleri Gülen okulları ağıyla örüldü.
Referansları Türkiye'nin cumhurbaşkanlarıydı.
Mektuplar yazdılar: Önce Turgut Özal. Ardından Süleyman Demirel.
AKP döneminde Türkiye büyükelçilerine emir verildi.
Hep birlikte CIA okullarına kefil oldular. Yardımcı oldular.
* * *
MHP milliyetçiliği ne yapabildi?
Artık üvey evlattı.
Prof. Turan Yazgan bazı adımlar attı. Okullar kurdu.
Fakat sınırlı kaldı.
Çünkü: Siyasi himayeden yoksundu.
Hem Amerika istemiyordu onları.
Hem de Türk devletinin tercihi değildi artık.
* * *
ABD, Asya'da iki koldan çalıştı.
Birinci kol üsttekilere: Gülen hareketi yönetici sınıflar katında örgütlendi.
ABD'yle kader bağı içindeki çevrelere kadro hazırladı.
İkinci kol alttakilere: Yoksulllar ve gençler arasında. Bu katmanlarda radikallere yol verildi.
Sızma, aşılama Afganistan üzerinden yürütüldü.
Sovyetlere karşı birlikte çalıştıkları "mücahitler" vasıtasıyla.
* * *
Alttakilerin görevi: Ülkeyi istikrarsızlaştırmak. Mevcut iktidarları çökertmek.
Üsttekilerin görevi: Diğer Amerikancı kuvvetlerle birlikte iktidara el koymak.
* * *
Şimdi Asya'da bir mücadele gündemde.
Görev: ABD'nin iki kolunu birlikte kesmek.
* * *
Not: MHP köklü, ciddi bir siyasi hareket.
Toptan mahkum etmeye çalışmıyorum.
1980 öncesinde NATO stratejilerinde rol aldı.
12 Eylül'le birlikte "tercih" olmaktan çıkarıldı.
Bugün milli saflardadır.