ABD’nin parmaklarının altındaki pireler

“Bu seçim Türkiye’nin gelecek yüzyılını etkileyecek bir seçim…” Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı Ethem Sancak görüşmeler için gittiğimiz Moskova’da hem ekonominin hem de siyasetin hatta basının yetkililerine de böyle söylüyordu. Yalnızca Türkiye’nin değil, bölgenin hatta dünyanın dengelerini de etkileyeceği kuşkusuz. Zaten Sancak hemen arkasından ekledi: “Bunu yalnız ben söylemiyorum Washington Post’un Foreign Policy’nin yazarları da söylüyor…”

Onun için Türk-Rus-Çin-İran-Suriye hatta bütün Latin Amerika ve Asya ülkeleriyle yapılan görüşmeler çok önemli.

Aynı cephenin ortak dili oluşturuluyor.

Tutarlı ve güçlü ortaklıklar.

Her alanda. Yalnızca siyasi değil. Ekonomik, kültürel, toplumsal… İki ülkenin de ekonomik alanda müthiş olanakları var. Milli yöneliş, milli ihtiyaçlar yaratıcılığımızı nasıl da kamçılıyor.

Sağımızdan solumuzdan fışkırıyor.

Doğru yöne bakmak yeterli.

Coğrafyamız ve dayatan ihtiyaçlarımız bağlıyor bizi.

Tıpkı geçmişte, tarihimizde olduğu gibi.

Taksim meydanında hiçbir şey yokken, o Cumhuriyet Anıtı vardı. Oraya bir amaçla dikildi.

Hâlâ duruyor. Ata mirası.

Bugün doğacak enerjiyi neredeyse elle tutulabilecek kadar görebiliyoruz.

Bu enerji bütün dünyadaki dengeleri etkileyecek.

Bir ara Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sancak’ın şaka yollu özetlediği gibi “çok çalıştırıyorlar bizi… ilk önce dünya ne olacak… sonra inekler… sonra televizyonda söyleşi…”

MOSKOVA’DAN SESLENDİK

Bir yıl önce geldiğimizde de Ethem Sancak aynı televizyon kanalıyla söyleşi yapmıştı. Onu anımsattı. “Hayatımda önemli bir karar vermeme neden oldunuz, teşekkür borçluyum…” dedi. “Ak Parti üyesiydim. İstifa etmek zorunda kaldım. Vatan Partisi‘ne katıldım. Şimdi Avrasya’yı savunan Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanıyım…”

İlk soru Ethem Sancak’ın NATO’yla ilişkin açıklamalarıydı:

“Çıkacağız diyorsunuz neye dayandırıyorsunuz…”

Görüşme yakında yayımlanır.

Sancak, uzun söyleşinin sonunda noktayı şöyle koydu:

“Kovboy hırsızları dünyayı soyup soğana çevirmekten artık vazgeçecekler. ABD’nin artık çarkı kırıldı. Çin’in büyük devrimci lideri Mao ‘ABD’nin 10 parmağının altında 10 pire var‘ demişti. Artık o pireler harekete geçti. O parmakları yiyip bitirecekler…”

Gerçekten ABD’nin işi zor.

Dünyayı artık öyle istediği gibi “kan gölüne” çevirmesi hiç kolay değil.

Hele suyunun suyu, ona bel bağlayanların işi hepten zor.

Bizden söylemesi.

Atlantik batıyor.

Güneş gerçekten Asya’dan doğacak.

Hak eden, emek veren ve çok bedel ödeyen o kadim dünyanın milletlerini sımsıcak ısıtacak.

Türk halkı da bunu en başta hak edenlerden.

Kararını verecek.

BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜYMÜŞ SAYGISIZLAR!

İsveç’te Müslüman çocukların ağırlıklı olduğu okulda, “Birlikte yaşama” hakkında farklı bir öğretim biçimini deniyorlarmış. Daha önce biyoloji derslerinin bir parçası olan cinsel bilgilere ilişkin öğretim, el sanatlarına taşınmış. İsveç Ulusal Eğitim Ajansı'nın toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsellik ve ilişkilerin elişi eğitimiyle nasıl ilişkilendirilebileceğine ilişkin destek materyaline dayanarak, öğrencilere ödev olarak erkek çocuklara kadın, kız çocuklara erkek cinsel organı yaptırılıyor. Müslüman çocukların bundan nasıl etkileneceği, incinebileceği ya da belki travma yaratabileceği elbette hiç önemli değil. Ben de amma da “ayrıntıya” takılıyorum değil mi…

Adamlar çok demokrat ya kitabımızı yakıyorlar. Daha ne yapsınlar.

Çok doğru bir soruyla yanıt verildi.

O kâğıt mı ki yakabilsinler…

Onlar için evet.

Banknot kâğıdı.

Kiliselerle ilişkileri “üyelik aidatı” verip vermeme seviyesinde belirlendiği için başkalarının “kutsalı” umurlarında değil.

BU YAZIYA BİR BAŞLIK KOYAMIYORUM BİR YORUM DA YAPAMIYORUM

ABD Massachusetts'te önerilen yeni bir yasa tasarısıyla, cezaevinde tutuklu kişilere cezalarında indirim karşılığında organlarını veya kemik iliğini bağışlama seçeneği tanınacak. Tasarıyı hazırlayanlar, eyaletin “organ bağışı havuzuna” büyük katkıda bulunulacağını ve mahkumlara “bedensel özerkliğini geri getireceğini” ileri sürüyorlar.

Neyse ki ABD’de de sağduyulu bilim insanları var.

Carnegie Mellon Üniversitesi'nde etik profesörü olan John Hooker, “Önerilen Massachusetts yasası için etik bir gerekçe görmüyorum” demiş. "Organ bağışı nedeniyle mahkûmların erken salıverilmesi uygunsa, bağış yapılmadan erken salıverilmelidirler."

Demokrat Parti Eyalet Temsilcileri Carlos González ve Judith García tarafından sunulan yasa tasarısı geçerse, tutukluların diğer yaşamsal vücut parçalarının yanı sıra karaciğer veya böbrek de dahil olmak üzere organları karşılığında cezalarının 60 gün ila 12 ay arasında indirilmesine izin verilecek.

Bu yazıya bir başlık koyamıyorum.

Bir yorum da yapamıyorum.

Yalnızca diyorum ki… bizim işimiz çok kolay.

Amerikalıların çok zor!