Abdurrahman Dağı
“Devrimcinin bilincinde, her zorlukta
sırtını yaslayacağı bir dağ vardır.”
Doğu Perinçek
Gidiyorum işte, başım dik, alnım güneşte,
Kendimi kendi evimizden, bahçemizden söküp de,
İzlerimizden, gözlerimizden, Asya’mızdan,
Bakışıp ayrılıyorum dünyanın sırlı aynasından:
Oltu ovası gelincikler içinde, Cerenli, Kibeleli kızlar.
İçim rahat, kalbim erinçli, aklım geride kalmadan.
Hayatın gamını, içimde büyüttüğüm türkü demini,
Bırakıp gidiyorum Palandöken’de asi gölgemi,
Yüklendiğim Beşparmak dağlarını koyup gidiyorum.
Başak kaplı parti yıldızımı, ekmeğimi, tuzumu,
Bir de kâğıtlarım, kitaplar arasında kırmızı anılar,
Gidiyorum, geride bırakıp Vatan Hanımı.
Şurada uyuyor şehitlerimiz, tatlı rüyada hepsi,
Onlarla yaşıyorum, ciğerimde her birinin son nefesi,
Bir menzile girdim, turna kanatları uçmaktadır.
Geride bırakıp ateşli arzuyu, hevesi, çıkıp gidiyorum.
Erzurum kalesinin saat kulesi şafak nöbetindedir,
Geçip gidiyorum şimdilik, zamanın dar kapısından.
Geleceğim o gün, emin olun, toplayıp yoldaşları,
Birbirine karışacak ruhlarımız Ergenekon geçidinde.
Tarlalarımızı ekmeye, makinelerimizi işletmeye,
Güllere güller aşılamaya, geleceğim ey gözümün feri.
Adım Abdurrahman, siz deyin aydınlık neferi:
Devrim dağları kar ile boran, dayan dadaşım dayan.