04 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Açılım süreci CHP’yi gerdi -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Sayın Demirel’in çok önemli bir sözü vardır: “Siyaset boşluk kaldırmaz.” Bunu biraz açalım.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve halkı 89 yıl yaşadığı Cumhuriyet’in getirdiği demokratik- parlamenter rejimden hiç de şikayetçi değildir.

Kurumlar, Anayasanın düzenlediği şekilde ve gelmiş geçmiş cumhurbaşkanlarının koordinasyonu içinde huzur ve barış içinde yaşıyordu.

Ta ki, globalizm(küreselleşme) adı altında esen bir rüzgar, insanları zengin-fukara diye ayırarak rant sağlayan küresel güç, karabulutlarıyla gelene kadar, huzur yerine ekonomik ve sosyal sıkıntılar getirene; dar gelirlileri daha da fakirleştirirken zenginleri ve dış bağlantılı kapitalistleri daha çok kazanmaya götürene kadar. Anımsayacaksınız: Her şey baba Bush devrinde başladı. Dünyadaki silah endüstrisi odakları, o günlerden beri barıştan savaşa sürüklemeyi, insanlara aş ve iş yerine kan ve gözyaşı vermeyi acımasızca sürdürmekte. Bu düzen, 2002 yılından bu yana Türkiye’yi de ciddi bir surette “savaşa ha girdik ha gireceğiz” korkusu içinde tutmakta.

İçimizdeki düşman

Ortadoğu’da başlatılan “Arap Baharı’nı” hala yaşıyoruz. 2.Dünya Savaşı sırasında “savaş ortamında barışı yaşayan”, ekonomik sıkıntılara toplumsal bir birliktelikle göğüs geren bir ulustuk. Bir de şimdi izlenen olaylara bakın: Bir yanda sınırlarımızda bizim olmayan bir savaşın çanları çalıyor; öte yanda açılım adı altında eşkıyayla pazarlık yapılıyor. Eşkıya elinde silahlarla yurtdışına gönderilerek güya terörü yenen adam yaratılıyor. Diğer yandan siyaset yeniden düzenleniyor; Atatürk ve İsmet İnönü’nün partisi CHP dış güçlerin arzularına “Kraliçe’nin sadık muhalefeti” gibi boyun eğerken CHP içinde kavgalar, tartışmalar, görüş ayrılıkları olan bir parti konumuna getiriliyor. Sendikalar saf dışı ediliyor. Haklarını almak için sokaklara inen her meslekten insan, kurum ve kuruluş biber gazı ve cop altında. Bu manzarada CHP’lilerin yeni yönetimin hiç mi suçu yok? Onlar önlerine konan yemeği istese de istemese de yemek zorunda bırakılmış. Ana muhalefet lideri konuşuyor, konuşuyor ve diyor ki:

“Biz elbette barıştan yanayız. Ama barışın ne olduğunu bize anlatmıyorlar. Biz barışın hangi koşullar altında geleceğini bilmek isteriz.” Güzel bir açıklama!

Keşke öyle olsa..

11 imzalı içlerinde 30 tane de eski ve yeni CHP’li milletvekili bulunan bir barış bildirisi yayınlanıyor. Bir yandan Genel Başkanın onayını almak için onun söylemini kullanıyorlar, diğer yandan açılıma örtünün altından olumlu görüş belirtiyorlar: “İlan edilen çatışmasızlık kararı ve silahların bırakılması niyeti Kürt sorununun artık tüm boyutları ile demokratik ve sivil bir şekilde tartışılmasının önünü açmıştır. Türkiye’de yaşayan Kürtlerin kendilerini tam anlamıyla eşit yurttaş olarak hissetmelerini sağlayacak ve üzerinde geniş bir uzlaşma sağlanabilecek birçok anayasal adım bulunmaktadır.”

Anayasal uzlaşının sağlanmasında kolaylık sağlayacak yol gösteren metinde açılıma yeşil ışık yakılıyor. Bölücüler, sanatçılar eski tüfek solcular ve siyasetçilerin açtıkları yolda 45 bin kişinin ölümüne neden olan faciayı bir mağduriyet kabul ettiklerini belirtiyorlar.

‘Siyaset boşluk kaldırmaz’

Nerede silah bırakma, nerede pazarlıksız kabul? Genel Başkan son grup konuşmasında bağırarak şöyle diyor;

“Her zaman söylüyorum bir kere daha söyleyeyim. Daha demokratik, daha bağımsız adalete dayalı bir anayasa yapmayı biz de istiyoruz. Kimse bize barışa karşı diyemez. Bizim kırmızı çizgilerimiz var. Anayasanın ilk 3 maddesi ve devletin üniter, ulusal yapısı asla değiştirilemez”.

Sanılıyor ki açılım süreci devam ederken güya PKK silahlarıyla barış için asıl merkezi Erbil’e konuşlanırken, koyduğu koşulları, özerklik, özgürlük hatta yeni bir federatif statü AKP tarafından yerine getirilmezse silahlarıyla geri dönemez? Aslında istenilen; açılımı halka yutturmak ve demokratik parlamenter rejimden başkanlık rejimine geçilecek anayasanın olmayan meşruiyet kaynağını CHP’nin ve de MHP’nin katılımıyla gerçekleştirmek.

Ne CHP ne de MHP buna izin verebilir. Özgürlükler bahane edilerek ne 89 yıllık Cumhuriyet öyle kolayca yıkılabilir, ne CHP bu meşruiyeti altın tepside AKP’ye sunabilir.

Sunarsa ne olur? CHP bir de bakarsınız ki boşalır ve işte Sayın 9. Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği o boşluk doğar. O boşluğu Atatürk ilkerlerini ve devrimlerini tek koruyan parti olan İP doldurabilir. Bunu da bir kenara not edelim.

Evet! Siyaset boşluk kaldırmaz.