Açın şu arşivleri
AKP, ertelenmezse bugün yeni "demokrasi paketi"ni açıklayacak. Bu pakette ne olduğu basına sızdırılan haberlerden öğrenildi.
Bu "demokratikleşme paketi"nin içindekilerden biri de Tunceli'nin adının Dersim olarak değiştirilmesidir.
Tunceli'nin sorunu sadece ismi midir? Tunceli ismi "Dersim" olarak değişince o bölge insanının sorunları mı çözülecektir?
TÜİK rakamlarına göre, Tunceli göç vermemiş olsaydı, bugün için nüfusu 300 bin ila 350 bin arasında olacaktı.
Tunceli'nin bugün nüfusu 96 bin civarında olduğuna göre, iki buçuk Tunceli daha ülkenin muhtelif bölgelerinde, ağırlıklı olarak da batı bölgelerinde yaşamaktadır.
Tunceli, okuryazar oranının en yüksek olduğu illerden biridir. Bu da verilen göçün, yatırım eksikliği nedeniyle, ekonomik imkânsızlıklardan kaynaklandığını göstermektedir.
Yani Tunceli halkının sorunu, ilin adının "Dersim" olup olmamasından ziyade, sosyoekonomiktir.
Devletin orada asıl yapması gereken, ilin, bölgenin ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmektir.
Bu isim değişikliğini savunan, emperyalizmin uşakları numaralı Cumhuriyetçiler, Atatürk düşmanları ve bölücüler bu konuya hiç temas etmezler.
Bu, basit bir isim değişikliği talebi değildir. Bu Sevr'i hayata geçirmenin yolunu açmaktır.
O tarihte adı "Dersim" olan bölgede (Orası sadece Tunceli değildir), emperyalistler ayrılıkçı ve Türk düşmanı feodal beyleri kullanmışlardır.
Ortaya çıkartılmalıdır
Devlet olmanın gereğini yapan genç Cumhuriyet bu isyanı bastırmıştır.
Atatürk'ün koyduğu Tunceli adını, feodaliteyi, gericiliği çağrıştıran "Dersim"e çevirmeye çalışanlar, insan aklının pek de kabul edemeyeceği bir tezi, "orada, devletin halkı tahrik ederek isyan çıkarttığını ve bundan sonra da kendi halkını katlettiğini" ileri sürmektedirler.
Artık Türkiye'nin, siyasi istismara açık bu sorunu aydınlatması gerekiyor. Eğer hakikaten, devlet önce halkını kışkırtıp, sonra da orada katliam yaptıysa, bu ortaya çıkartılmalıdır.
Ama feodal beyler, özellikle İngilizlerin tahrikiyle isyan etmişlerse, bunun da bilinmesi gerekiyor ki bazı şarlatanlar bir daha bu konuyu istismar edemesinler.
Bunun için bazı numaralı cumhuriyetçilerin ileri sürdüğü gibi, bugüne kadar ortaya çıkan belgeler kâfidir, bir araştırmaya lüzum yoktur, "elimizde tanık ifadeleri vardır" gibi, safsataya kulak asmadan çok ciddi bir bilimsel araştırmaya ihtiyaç vardır.
Korktukları için...
"Arşivler açılsın, bu konu bilim adamlarının incelemesine sunulsun" deyince, bölücüler, numaralı cumhuriyetçiler, aynen sözde Ermeni soykırım iddialarında olduğu gibi, gerçeklerin ortaya çıkmasından korktukları için buna şiddetle karşı çıkmaktadırlar.
Yapılması gereken şey, Türk ve yabancı bilim adamlarından oluşacak bir bilim kurulu kurup devletin bütün arşivlerinin yanında, bu bölgede daima çıkarlarını kovalayan İngiliz, Fransız, ABD ve Rus arşivlerine de girilerek, çapraz incelemeyle ciddi bir rapor hazırlanmasıdır.
İşte o zaman isyanın, devletin, katliam yapmak için yöre halkını tahrik etmesi sonucu mu çıktığı, yoksa bölgede eskiden beri bir Kürt devletinin kurulmasında yararı olan emperyalistler tarafından mı çıkartıldığı anlaşılır.
Rapor hazırlanmasını istemeli
Olayın tanıkları elbette önemlidir.
Ama tanık, gerek hukukta ve gerekse sosyal olaylarda en tehlikeli ve zayıf delildir. Tanık beyanlarının yazılı olması, delillerle doğrulanması gerekir.
1938'de 10 yaşında olan bir insan, 2012 yılı itibarıyla 84 yaşında, yirmi yaşında olan ise 94 yaşındadır.
Açıklamalarına saygı duyulur ama, bilimsel bir araştırma için tek dayanak olarak kabul edilemez.
CHP'nin yapması gereken, AKP'nin peşine takılarak Cumhuriyet düşmanlarına destek anlamında bir yasa teklifi vermek değildir.
CHP'nin yapması gereken; Türk ve yabancı bilim adamlarından oluşacak bir komisyon kurulup, devletin bütün arşivlerinin yanında, İngiliz, Fransız, ABD ve Rus arşivlerine de girilerek ciddi bir rapor hazırlanmasını istemek olmalıdır.
İktidar buna yanaşmazsa ki gerçeklerin ortaya çıkmasından korktukları için buna yanaşmayacaklardır; CHP finansmanını bulup, bu araştırmayı kendisi yaptırmalıdır.