26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Adaletin temeli bağımsız yargı

Hakkı Keskin

Hakkı Keskin

Eski Yazar

A+ A-

CHP Milletvekili ve Gazeteci Enis Berberoğlu'na, MİT'e ait TIR'ların durdurulmasıyla ilgili görüntülere ilişkin davada 25 yıl hapis cezası verilerek, Berbaroğlu tutuklandı. Berberoğlu, adliye koridorunda yaptığı açıklamada "Olmadık bir işten böyle bir mağduriyet yarattılar. Bunu yaratanlar utansın" dedi.
Kılıçdaroğlu: "Biz Türkiye'de kendi topraklarımızda bir dikta yönetimiyle karşı karşıyayız. Bıçak kemiğe dayandı artık. Yeter diyoruz. Bu ülkeye adalet ya gelecek ya gelecek. Eğer bir bedel ödemek gerekiyorsa o bedeli önce biz ödeyeceğiz. Bu ülkenin geleceği için hep beraber mücadele etmek zorundayız. Bu yürüyüşün bir siyasi partiyle ilgisi yok. Adalet, adalet, adalet. Biz dikta istemiyoruz, darbecileri istemiyoruz, 20 Temmuz darbesini yapanları istemiyoruz. Adaletin olmadığı bir ülkede yaşamak istemiyoruz. Her özgür gibi, her uygar ülke gibi kendi ülkemizde barış içinde yaşamak istiyoruz" açıklamasıyla, Ankara Güven Park'tan yanındaki coşkulu kalabalıkla 28 gün sürecek olan İstanbul Maltepe Cezaevine yürüyüşe koyuldu.
CNN Türk’te “Ne Oluyor” programında Kılıçdaroğlu: "Hani derler ya sabır, sabır, sabır, artık sabredecek bir şey kalmadı. Türkiye elden gidiyor, adalet elden gidiyor, devletin çivisi çıkmış. Yapacağınız şey nedir toplumu uyandırmak, haksızlığın üzerine gitmektir. Bunu direnerek yapacaksınız" diyor. Bir diğer açıklamasında: "Ben yürüyeceğim arkadaşlar. İsteyen peşimden gelir. Arkamda bir kişi de 1 milyon kişi de 10 milyon kişi de olur. Bu güne kadar parlamentoda mücadele ettik ama hiçbir şey çözülmedi. Artık direniş zamanı. Adalet için mücadele edeceğiz" dedi.
Kılıçdaroğlu ve CHP nihayet sözlü tepkilerin ve eleştirilerin Cumhurbaşkanı ve AKP yönetimi tarafından dikkate alınmadığını ve sonuç vermediğini, son on yıllık sürede fazlasıyla yaşayarak gördü. CHP artık siyasetin yürüyüş, protesto ve benzeri aktif etkinliklerle yapılmasının kaçınılmaz olduğunu anlamış olmalı.
16 Nisan referandumunda iki-buçuk milyon mühürsüz oyun geçerli sayılmasına, halktan gelen tepkilere Kılıçdaroğlu ne yazık ki destek olmadı. Oysa demokrasinin vazgeçilmezi olan adil seçim olanağının, Türk halkının ve Dünya'nın gözü önünde YSK tarafından yok edilmesine, demokrasinin en temel haklarından olan protestolarla karşılık verilmesi gerekli ve son derece önemliydi. Asla vazgeçilmemesi gereken temel ilke, protesto gösterilerinin ve yürüyüşlerin hiç bir kaba kuvvete baş vurmaksızın yapılmasıdır. Bu hakkın yok edilmesine CHP, diğer siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları asla izin vermemelidirler. Olağanüstühal yasasının, keyfi olarak terör ve darbe dışındaki tüm alanlarda da kullanılmasına, yani açıkça istismar edilmesine, muhalefetin direnmesi gerekir.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri: "Ana muhalefet milletvekili Berberoğlu'nun tutuklanmasından şoke oldum ve dehşete düştüm. Bunun ne hukukun üstünlüğü ne de adil yargılanmayla alakası var" açıklamasında bulundu. Bu olayın ve uzun yürüyüşün Dünya kamuoyunda çok geniş yankı bulacağı kesindir.

EN TEMEL HAKLARDAN BİRİ

Anayasanın 34. maddesi "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir" diyor. AKP hükümetleri bu hakkın kullanılmasını, hiç bir yasal dayanak ve haklı gerekçe olmaksızın, olağanüstühal yasası öncesinde de tazyikli su, biber gazı ve polis coplarıyla engellemeye çalıştılar ve çoğu kez de engellediler. Anayasal hakların sürekli ihlaline artık dur demenin zamanı gelmiştir.
Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan'ın Trump'a yaptığı ziyarette, kendisine karşı Washington'da yapılan protesto göstericilerine, korumaları sopalarla saldırdı. Yaralananlar oldu. Bu konu ABD medyasında ve ilgili Kongre komisyonunda günlerce eleştiri konusu oldu. Cumhurbaşkanının artık ABD'ye sokulmamasını isteyen senatörler oldu. Medyada kendisine despot, diktatör, faşist gibi çok ağır hakaretlerde bulunuldu. Cumhurbaşkanına danışmanlık yapanlar, en azından Türkiye Washington büyükelçisinin, ABD'de protesto yürüyüşü ve gösterilerin en temel haklar arasında yer aldığını söylemeleri gerekirdi. Bilindiği gibi, başkan Trump'a karşı haftalarca bir çok protesto gösterisi yapıldı ve bunlar engellenmedi. Bu temel hak ve özgürlüğe Türkiye'de olduğu gibi, ABD'de de uyulmadığı için, Cumhurbaşkanının şahsında Türkiye'nin itibari büyük yara aldı.

ADALETİN TEMELİ BAĞIMSIZ YARGI

Zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a 2.8.2010 tarihinde yazdığım ikinci mektubumdan (bakinız: www.keskin.de başbakana mektuplar) birkaç cümleyi bu ilişkide hatırlatma gereği görüyorum.
"Sayın Başbakan, size ilk mektubumu 17 Nisan 2009'da yazmış, Türkiye'nin son derece kuşku veren kutuplaşmaya taşındığını, hükümetinizi eleştirenlere karşı değişik yöntemlerle baskı, korku, yıldırma, sindirme siyaseti güdüldüğünü ve çok sayıda aydın, gazeteci ve yazarın tutuklandığını (Ergenekon, Balyoz davaları), bu durumun Türkiye'de sosyal ve siyasal barışı yok etmekte olduğunu ve ülkemizin - sizin bile isteyemiceğiniz - çok tehlikeli bir çatışma ortamına sürüklenmekte olduğunu vurgulamıştım. (…) Türkiye'nin siyasi ve toplumsal olarak bu son derece gergin çatışma ortamına sürüklenmesinden, hiç kuşkusuz Başbakan olarak siz ve hükümetiniz sorumludur.(…) Çağdaş demokrasi ve hukuk devletinin vazgeçilemez koşulu, hatta ön koşulu, bağımsız yargı, özgür muhalefet, özgür basın, özerk üniversite ve de ülkenin ve devletin temel sorunlarının çözümünde uzlaşma kültürüdür.”