Adam, ‘görün beni’ diye çığlık atıyor!
Bu köşenin izleyicileri anımsayabilir, geçen 23 Temmuz’da, “Fenerbahçe’deki İrlandalılar” başlığıyla yayımlanan yazıda, enine boyuna değinmiştim Recep Özcan’a. Bilmeyenler için; Recep Özcan, Tansu Çiller’in üst bürokratlarından olmayı başarmış bir avukat. Başka marifetlerini de, merak edenler o yazıda okuyabilir.
Recep Bey “Fenerbahçeli”, bütün benzeri “Recep”ler gibi... (Bir de, aynı sınıftan “Kemal”leri var Fener’in, medyada falan, bir gün onları da yazarız) Gerçi, Haziran’da Haysiyet Divanı’na sevk edilip, kulüpten ihraç edildiğini öğrenmiştik ama biz yine de tırnak içine almayı unutmadan “Fenerbahçeli” diyelim.
Hedef üzüm mü, bağcı mı?
Bu Recep Bey, mahkemeye başvurup, Fenerbahçe’nin başına kayyum tayin edilmesini istemişti geçen yıl. O denli Fenerbahçe aşığı yani(!) Aynı şahıs, geçen hafta, “havuz medyası” yakıştırması yapılan, iktidarın şiddetli destekçisi Sabah gazetesine tam sayfa ilan verdi. Ama sadece Sabah gazetesine... Şahsen, Recep Bey’den daha akıllı bir hamle beklerdim; Fenerbahçe kongre üyelerini muhatap alan bir ilanı, muhalif basına da vermek gibi. Amaç üzüm yemekse, böyle yapmalıydı.
Oysa onun amacı, bağcıyı dövmekmiş gibi geldi bana. Sanki, en çok “yaranabileceği” yerde gözükmeyi yeğledi. Belki de çok iyi iskontolar almıştır ilan tarifesinden, kusura bakmasın muhterem, benim fesatlığıma versin.
Fenerbahçe özelinde verdiği ilandaki tespitlerini alıp, Türkiye örneğine koyun, şak diye oturur. Okurken, acaba dedim, Recep Bey de bu ilginç örtüşmenin farkına vardı mı? Yarın, bir ilan da, bu konuda gelir mi? Başbakan’a da çakar mı, benzeri bir ilanla? Benim hayalim geniştir biraz...
Türkiye’yi tarif ediyor
Fenerbahçe Yakın Geleceği Platformu adına verilen, “Tarihi Çağrı” başlıklı ilanda demiş ki; “Kurullardan alınarak yönetime verilen pek çok yetki ile zaten can çekişmekte olan muhalefet tamamen yok edilecektir” Ne tanıdık bir Türkiye gerçeği...
“Kurulların yetkileri, hem denetim bazında hem üye seçimi bazında hem de disiplin cezaları bazında tırpanlanarak pek çok yetki, direkt yönetim kuruluna devredilmektedir” Al sana, “Ayak bağı, Sayıştay, Danıştay, Yargıtay...” anlayışı... Al sana, HSYK’yı Adalet Bakanı’na bağlayan kafa...
“...Kulüp çalışanlarına seçme hakkı verilmek suretiyle, 1000-1500’e yakın kulüp çalışanına işten çıkarılma tehdidi ile oy kullandırılacağı ve yönlendirmeler yapılacağı açıktır” Hatırlayınız; seçimde, belediye çalışanlarına yapılan baskılar, oy kabininden fotoğraf yaptırımları vs...
“Potansiyel adayların, göreve talip olma gayretleri, getirilmek istenen anti-demokratik süre kısıtlamalarıyla zorlaştırılmakta ve halka açık değil içe dönük bir Fenerbahçe yaratılmak istenmektedir.” Tıpkı, Siyasi Partiler Kanunu hükümleri, seçim barajları falan...
Zor anlayan çocukla babası...
Devamında, Fenerbahçe Yönetim Kurulu üyeleri ve Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı ve kurulları, suç işlemekle, kararları uygulamamakla itham ediliyor. E, bu da çok aşina; yargı kararına, “Gücünüz varsa, gelin uygulatın!” diyebilmiş bir başbakanın yönettiği ülkede değil miyiz?
Uzatmayayım, “...Kötü şöhret sahibi bir şahsın, 16 bin 400 kayıtlı kongre üyemizden, sadece 6 bin 800’ü tarafından aklandığını ve yeniden başkan seçildiğini üzülerek gördük” demiş bir de. Biz de Recep Bey, biz de... Hesapladım, Recep Bey’in “aklayıcılarının” oranı, yüzde 41 küsur... Öbür “aklayıcılardan” 2 puan eksik kalmış! Kötü şöhretse mesele, “Sıfırlayın!”dan kötüsü ne olabilir? “Patek Philippe”den?.. “Önüne yatarım Reza”dan... Şike-mike nedir ki onun yanında...
Hani bir baba-oğul konuşması vardı. Söyleneni anlamakta zorlanan çocukla, mecburen ondan medet uman sabırlı baba arasında geçen... Hatırlayın, tefrika olmuştu bir ara o diyaloglar... Hani Fenerbahçe’yi seviyordu ikisi de... Fenerbahçe’de işlerin yolunda gitmediğini düşünüp, bir şeyler yapmak için kumpas peşinde koşuyorlardı.
Hah, işte onları diyorum! Keşke imkanları olsa, güçleri yetse de, Recep Bey gibi birisini monte edebilseler Fenerbahçe’ye... Recep Bey, fark edilmek için elinden geleni ardına koymuyor bir yıldır; bir tek saçına jöle sürmediği kaldı!
BÜYÜK KONUŞMA DOSTUM!
“Genç üstelik lümpen seyirciler en nihayetinde... Misal, ufacık tahrik lazım, uzaktan olsun lazım. İnsani yönleri iyi olabilir, lakin lümpenler!”
Bunları söyleyen, seyircisinden dolayı sahası kapatılmış bir kulübün yetkilisi. Haklı olabilir, vardır bir bildiği. Ben, başka bir açıdan yaklaşacağım. Passolig ucubesi, tribünleri vurdu. Hasılatları, yani kulüpleri de... Kim karşı çıktı, kim direniyor bu işe? Lümpenler(!)
Kulüpleri zarardan kurtaracak olan, gocuklu celebin sopasına boyun eğmeyecek taraftarlar olacak, olabilirse... Zira, onları lümpen yaftasıyla ötekileştiren yöneticilerin hemen hepsi, sıraya geçti, hazır olda emri uygulamaya başladı bile.