Adana Barosu’nun örnek duruşu
Barolar öncelikle avukatlık mesleğinin sorunları ile, bu sorunların çözülmesi, bir kamu görevi olan avukatlığın özgürce, meslek kurallarına uygun olarak yapılması için vardır. Baroların görevini sadece bu paranteze sığdırmak yanlış olur çünkü Baroların avukatların yanında topluma karşı da sorumlulukları vardır. Barolar her şeyden önce üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü sağlamak ve savunmak zorundadır. Barolar bu görevini yerine getirirerek yurttaşların güven içinde yaşamasını, yargı katmanlarında her türlü baskıya dayanacak, sadece vicdani kanaatine göre karar verecek hakimlerin olduğu kanısına toplumu inandırmak, yanlış yapıldığında da bu yanlışı topluma anlatmak zorundadır.
ADANA BAROSU EMEKTEN VE HAKÇA BİR DÜZENDEN YANA
Adana Barosu’nun Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık emeği, emekçilerin haklarını en az demokrasiyi, Anayasal düzeni savunduğu gibi yüreklice savunan bir genç yetenek. Güney Anadolu Bölgesi Barolarına da öncülük yaparak kısa çöplerin haklarını uzun çöplere karşı korkusuzca savunan genç bir avukat. Ne zaman işçi haklarına karşı emek karşıtı bir girişim sergilense Adana Barosu ve onun çalışkan Başkanı yayınladığı bildirilerle, Adliye önünde sergilediği eylemlerle emekten yana duruşunu korkusuzca ortaya koymuşlardır. Düzenlediği seminerlerde emeğin sorunlarına ve çözüm yollarına ilişkin yetkin kişilerin Adanalı avukatları aydınlatmasına, bilgilendirmesine özen göstermişlerdir. Bugüne kadar hiçbir işçi sendikasının veya konfederasyonun Adana Barosu’na ve onun Başkanı Mengücek’e teşekkür ettiğini, yüreklendirdiğini sanmıyorum. Bunu da emeğin, kendini savunan aydınlara karşı önemli bir eksiği, bir vefasızlığı olarak kabul edilmesi gerektiğine inanıyorum.
GÜNEY BAROLARI ANAYASAL DÜZENİ SAVUNUYOR
İleri demokrasi diye ne olduğu bilinmeyen, içeriği tanımlanmamış bir kavram yaratılarak Anayasayı askıya alma çabalarına karşı Adana, Osmaniye, Hatay, Mersin ve Gaziantep Baroları ana akım medyaya yansımayan önemli bir çıkış yaptı. Bireylerin adil yargılanma hakkına yapılan müdahaleleri, bağımsız yargıyı etkileme çabalarını, yasama, yürütme ve yargıyı tek kişide toplama çabalarını ve giderek Anayasa’yı askıya alma, bir polis devleti kurma girişimlerini, bu yoldan toplumun demokratik haklarının engellenmesini bu Barolar şiddetle kınadılar. Cumhurbaşkanının akademisyenlere “zalim, alçak” gibi aşağılayıcı sıfatlar kullanırken bir kara para aklayıcısından “bey” diye söz etmesinin yadırganmadığı günlerden geçerken Adana Barosu’nun öncülüğünde Güney Barolarının Cumhurbaşkanının yargıya müdahalesine, Anayasa’yı askıya alma girişimlerine, suçlunun Türk yargısı yerine Amerikan yargısında yargılanması karşısında sesiz kalmasına karşı yürekli bir duruş sergilemesi önemlidir. Bu Barolar aileden sorumlu bir Bakanın çocuklara tecavüz edenleri bünyesinde barındıran bir Vakfa karşı duruşu ve “Bakan hanım çocukları mı yoksa vakfı mı koruyor?” sorusunu sorması başka sivil toplum kuruluşlarına da örnek olmalıdır.
ÜLKEMİZ BİR SORUNLAR YUMAĞI
Atatürk’ün kurduğu çağdaş toplumu dinci bir siyasete kurban etmeye çalışanlar toplumun yapısını çarpık, siyaset anlayışını lekeli konuma getirmek isteyenlere karşı Adana Barosu’nun, Güney Barolarının duruşu saygı değer bir gelişmedir. Adana Barosu Başkanı hukukun üstünlüğünü savunmak gibi kutsal bir görevi yerine getiriken zulmün bekçileri tarafından başından yaralanmasına rağmen inançlarının kavgasını vermekten kaçınmayan duruşu ile örnek alınmalıdır. Yılmadan ülkenin sorunlarına çözüm arayan bu Baronun önemli bir konuda bir çıkış yapması yerinde olur sanırım. Bugün iktidarın hedefinde hukuk devletini, parlâmenter düzeni yıkmak kadar işçi sınıfını örgütsüzleştirmek, işçileri güvencesiz bir çalışma ortamına tutsak etmek girişimleri de var. Acaba Adana Barosu öncülüğünde Güney Baroları bir Emek Kurultayı düzenleyerek emeğin sorunlarını ve çözüm yollarını gündeme taşımayı düşünür mü?