Adil gelir dağılımı için vergi devrimi gereklidir
TÜİK’in düzenli olarak yayınladığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın 2021 yılına ait verileri 6 Mayıs 2022 tarihinde kamuoyuna açıklandı. Bültene göre en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.7 oldu. Buna karşılık en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay yüzde 6.1 oldu. İkinci yüzde 20’lik grup yüzde 10.8, üçüncü yüzde 20’lik grup yüzde 15.1, dördüncü yüzde 20’lik grup yüzde 21.3 oranında pay aldılar. Bültende gösterilen tabloya bakıldığında verinin ölçüldüğü 2012-2021 yılları arasında gelir dağılımı oranlarının aşağı yukarı aynı seviyede kaldığını görüyoruz. 1980’den sonra IMF politikaları vasıtasıyla reel ücretlerin düşürülmesi ve dolaylı vergilerin artırılmasının ardından gelir dağılımında büyük oranda bozulma yaşandı. 1980 sonrası kurulan hükümetlerin hepsi neoliberal politikalara bağlı kaldığı için bu adaletsiz tablo değişmedi.
ADİL GELİR DAĞILIMINDA MALİYE POLİTİKALARI
Devlet maliye politikası araçlarını kullanarak ekonomiye müdahale eder; ekonominin gelişimini sağlar, ekonomik istikrarsızlığı en aza indirir ve adil bir gelir dağılımına katkıda bulunur. Kamu harcamaları, kamu borçlanmaları ve vergi düzenlemeleri gibi araçlar maliye politikasının temel araçları arasındadır. Maliye politikaları esasen reel sektörde etkilidir. Mal ve hizmetler piyasalarında oluşan dengesizlikleri dengelemek için maliye politikası araçları kullanılır.
VERGİLENDİRME EN ÖNEMLİ MALİYE POLİTİKASI ARACIDIR
Vergilendirme, modern kamu maliyesinin en temel aracıdır. Önemi, yalnızca tüm gelirlerin en önemlisi olmasından değil, aynı zamanda günümüz vergi yükünün yarattığı sorunların ciddiyetinden kaynaklanmaktadır. Vergilendirmenin temel amacı geliri artırmaktır. Bir refah devletinin yükümlülüklerini yerine getirmesi için yüksek düzeyde vergilendirme gereklidir. Vergilendirme, belirli sosyal hedeflere ulaşmanın bir aracı olarak, yani servetin yeniden dağıtılması ve böylece eşitsizliklerin azaltılması için bir araç olarak kullanılır. Bu nedenle, modern bir devlet için vergilendirme, yalnızca yönetim ve sosyal hizmetler harcamalarını karşılamayı sağlayan geliri artırmak için değil, aynı zamanda gelir ve servet eşitsizliklerini azaltmak için de gereklidir. Vergilendirme, tüketime giden ve enflasyonun yükselmesine neden olan parayı çekmek için de kullanılır.
DOLAYSIZ VERGİLER DAHA ADİLDİR
Dolaysız vergiler kişilerin gelir ve kazançları üzerinden alınan vergilerdir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, emlak vergisi gibi vergiler dolaysız vergilerdir. Dolaysız vergiler daha adil bir vergi olarak kabul edilir çünkü vergi ödeyenlerin alım gücüne göre vergilendirme imkânı yüksektir.
Dolaylı vergiler mal ve hizmet kullanımından alınan vergilerdir. Vergiye tabi mal ve hizmetlerden yararlanan herkes gelir düzeyi ne olursa olsun aynı oranda vergi öder. KDV, ÖTV, Banka ve Sigorta Muameleleri vergisi, harçlar, gibi vergiler dolaylı vergilerdir.
Dolaysız vergilerin daha adil olmasının sebebi kişiselleştirilebilir olmasıdır. Kişiselleştirilebilen dolaysız vergiler, kişilerin ödeme güçlerine göre ayarlanabilmekte ve uyumlaştırılabilmektedir. Dolaylı vergilerde vergiyi ödeyenin kim olduğu önemli değildir. Verginin yükü gelir seviyesi ne olursa olsun herkese aynı tutarda yansıtılır ve kişiler arasında ayrım yapmaz.
VERGİ SİSTEMİ GELİR DAĞILIMINDA EŞİTSİZLİĞİ TETİKLİYOR
1980 sonrası uygulanan neoliberal politikalar gelir dağılımını bozdu ve bugünkü adaletsiz gelir dağılımı süreklilik arz etmeye başladı. 24 Ocak 1980 Kararları ile Türk Vergi Sistemi’nde bir ‘reform’ yapılması öngörülmüştü. Açıklanan programa göre vergi gelirleri arasında dolaylı vergilerin payı artırılacak ve doğrudan vergilerin payı azaltılacaktı. Nitekim kısa süre içinde dolaylı vergilerin Türk Vergi Sistemi içindeki payı önemli oranda arttı. 1980 yılında dolaylı/ dolaysız vergilerin dağılımı şu şekildeydi; dolaysız vergiler yüzde 63, dolaylı vergiler yüzde 37. 1990’ların başından itibaren bu tablo tersine dönmeye başladı. Bugün dolaylı/dolaysız vergilerin dağılımı şu şekildedir; dolaysız vergilerin payı yüzde 35, dolaylı vergilerin payı yüzde 65.
KAMU GÜCÜ İLE GELİR DAĞILIMINDA ADALET SAĞLANMALIDIR
1980’den sonra Türkiye on milyarlarca dolarlık altyapı yatırımı ve kamu harcaması yapmıştır. Bu harcamaların gelir dağılımının düzelmesine dolaylı olarak önemli oranda katkıda bulunmuş olması gerekirdi. Fakat bugün gelir dağılımında yaşanan adaletsizlik bize maliye politikalarında vergilemenin yetersiz olduğunu gösteriyor.
ADİL GELİR DAĞILIMI İÇİN;
Dolaylı vergilerin oranı azaltılmalı, dolaysız vergilerin oranı artırılmalıdır. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 35’e kadar düşürülmeli, dolaysız vergilerin oranı ise yüzde 65’e kadar yükseltilmelidir.
En düşük yüzde 20’lik gelir grubunda bulunan kesime yönelik olarak kamu desteğinin ve sübvansiyonlarının artırılması gereklidir.
Kamu harcamalarının yapısı değiştirilmeli; vatandaşın hayatını doğrudan etkileyen eğitim ve sağlık gibi alanlarda kamu harcamalarının artırılması yoluyla halkçı politikalar gözetilmelidir.
Kamunun ekonomiye daha güçlü müdahalesini sağlayan Kamu İktisadi Teşebbüsleri yeniden kurulmalıdır. KİT’lerin istihdam ve gıda güvenliği başta olmak üzere ekonomide yaşanan aksaklıkları giderici görev üstlenmesi sağlanmalıdır.
Kaynakça;
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Gelir-ve-Yasam-Kosullari-Arastirmasi-2021-45581
https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2021/10/Kamu-Maliyesi-Raporu-Eylul-2021.pdf