Adımızı yazmışız dağlara tepelere: Sildirmeyiz
19 Mayıs Türk ve dünya tarihinde önemli bir gündür. Yalnızca Samsun’da Türkiye Cumhuriyeti’nin bir karar ve isyan günü değil. Türk milletinin Çanakkale’de doğum sancılarının yaşandığı, büyük bedellerin ödendiği bir kahramanlık günüdür.
Atatürk’ün kendisine doğum günü seçtiği bir tarih.
Türkiye’deki birçok aile gibi benim de varlığımı, özenle koruduğum vatana bağlılık andımı borçlu olduğum tarih.
Büyükbabam 5. Tümen, 13. Alay, 3. Tabur 11. Bölük Komutanı, Trabzonlu, Kıdemli Yüzbaşı İbrahim oğlu Mustafa Vasfi Efendi’nin şehit düştüğü gün.
Babam Dr. Nihat Zaloğlu bir buçuk yaşında, amcam Dr. Reşat Zaloğlu üç. Adını taşıdığım babaannem Hacer Zaloğlu 17... Cumhuriyet’in bakıp büyüttüğü iki görev insanı...
DÜNYANIN GELECEĞİNİ TÜRKLER BELİRLEDİ
18 Mart 1915. O dört kıtada efendilik taslayan, yenilmez denen İngiliz donanması Churchill’in söylediği gibi “ufak mayın tarama gemisi Nusret’in döşediği üç beş bin sterlinlik mayınlara” teslim oldu. Arkasına bakmadan üç zırhlısını bile bırakarak şaşkınlık içinde Limni’ye kaçtı.
Churchill 1930’da yazdığı bir makalede şöyle diyor:
“1915 senesinin Avrupa’sında, milyonlarca insan ölümüne bir savaşın içindeydi. Büyük ulusların kahramanları korkusuzca savaşa doğru yürüyorlardı. İki veya üç milyon asker yaşamını yitiriyordu, ya da yaralanıyordu. Ulusların serveti oluk oluk uçuruma akıyordu. Dört veya beş bin savaş gemisi denizleri aşmaktaydı.”
Türkler Çanakkale Boğazı’nın deniz yoluyla geçilmesini önlediler. Dünya savaşını kendileri büyük mutluluklarına yol açacak bir zafere ulaşıncaya ve Avrupa perişan olana kadar uzattılar.
Savaşın süresini ve dünyanın geleceğini onlar belirledi.
(Winston Churchill, “Amiral De Robeck ve Mayınlı Alanlar”,1930 “La Revue de Paris” c 4. Temmuz-Ağustos, 1930.)
Ama durun bu daha başlangıçtı. İstanbul’a Dolmabahçe önlerine geldiklerinde de görecekleri vardı.
SİLAH YOKSA TAŞ VAR
Mustafa Kemal, Arıburnu raporunda düştüğü bir notta “gece karanlıkta yaralıları dolaştığı sırada Mehmet Çavuş adında birinin düşmana hücum sırasında elindeki silahının kullanılmaz hale gelmesi üzerine, hücuma taşla devam ettiğini anladığını” yazar ve “Derhal adı geçenin orada nişanla ödüllendirilmesini arz ve istirham eder”… (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.1, s.282)
İşte işin sırrı buradadır. Üç-beş sterlinlik mayında değil. Denizleri aşıp gelen binlerce savaş gemisinde hiç değil.
Güçlü milli irade ve kararlılıktadır.
Bugünün Türkiye’sinin açıklaması da bu satırlarda adım adım izlenir.
MİLLİ MÜCADELENİN BAŞLANGICI
Düşman, donanmasıyla zorlayarak maksadına ulaşmaktan umudunu kesmiştir. Sahile asker çıkararak teşebbüsüne devam edecektir. (age, s.283)
Beklenen olur.
25 Nisan 1915’te çıkarma başlar. Dünyanın neredeyse her kıtasından binlerce İngiliz ve Fransız bayraklı askerler...
Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşım savaşı.
Milli mücadele başlamıştır.
Ölüm emri baş-göz üstünedir.
“Ya istiklal! Ya istiklal!”e doğru koşu başlamıştır. Doğru önderlik tarihin pususunda beklenmektedir. Hemen öncesinde adı ve yeri olmayan bir yere sürülen Mustafa Kemal’in Atatürk olma süreci artık hız kazanmıştır.
19 Mayıs’ta Arıburnu’nda dar alana sıkışan Anzakları denize dökmek amacıyla tüm cephe hattında aynı anda başlayacak genel bir taarruz planlandı. Taarruz, 19 Mayıs sabaha karşı 3.30’da başlayacaktı. Kuzeyden güneye 19., 5., 2. ve 16. Tümenlerle en güney uçta 77. Alay aynı anda hücuma kalkacaktı. Ancak bir rastlantı sonucu başka bir görevle Gökçeada’dan havalanan Teğmen Thomson, Türk cephe ardındaki bu hazırlığı farketti. Anzak Karargâhı haberdar edildi ve önlemleri aldı.
Türk tarafının komuta kademesinde yapılan hatalar da vardı. Sonucu ve ağır kaybı etkiledi.
Onlar da ders doludur.
Kıdemli Yüzbaşı Vasfi Efendi de 5. Tümen’in Merkeztepe’de askere verilen sıcak yemeğinden yedi mutlaka, hücuma hazırlandılar.
13. Alay 3. Tabur cephe hattında. Hücumu 3. Tabur başlatacaktı. İki tarafın cephe hattı arasındaki insansız bölge 35 ile 250 metre arasında değişmekteydi.
Taarruz 03.30’da 10. ve Vasfi Komutanın 11. Bölüğünün hareketiyle başladı.
03.40’ta birliklerin trampet ve borazan takımlarına hücum borusu çaldırılması emredildi.
İleri hatlara yanaştırılan tümen bandosu Vatan Marşı’nı çalmaya başladı:
Annem beni yetiştirdi, bu ellere yolladı.
Al sancağı teslim etti, Allah’a ısmarladı.
Boş oturma çalış dedi, hizmet eyle vatana,
Sütüm sana helâl olmaz saldırmazsan düşmana
Düşman siperlerine girdiler ve düşmanla süngü mücadelesi verdiler.
Subaylar da birliklerinin önünde ellerinde süngülerle düşmana taarruz ettiler.
Onlardan biri de 11. Bölük Komutanı Yüzbaşı Mustafa Vasfi Efendi’ydi.
Ancak mevziilerinin karşısında makineli tüfekler hazır bekliyordu. Kayıp büyük oldu.
Taarruz Genel Karargâh tarafından durdurulmak zorunda kalındığında kayıp, 3 bin 369’u şehit, 5 bin 967 yaralı, toplam 9 bin 487 kişiyi bulmuştu.
5. Tümen’in 19 Mayıs günü şehit ve yaralı sayısı; 8 subay, bin 17 er şehit, 14 subay ve bin 432 er de yaralı olmak üzere 2 bin 471 kişiydi. 5. Tümen’in taarruz eden alaylarından 13. Alay 2 bin 884 mevcutla başladığı hücumdan 541 kişi çıkabilmişti.
Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa, 11.20’de 5. Ordu Komutanlığı’na telefonla yazdırdığı raporda şöyle belirtmektedir:
“Emriniz gereğince, bugün sabahleyin saat 03.30’da düşmana baskın sureti ile taarruz edilmiştir. Askerlerimiz kahramanca birçok yerde düşman siperlerine varmışken, düşmanın gayet metin tarzda tertip ettiği yan ateşleri yapmasına elverişli olan mazgallı siperlerden yaptığı şiddetli makineli tüfek ve piyade ateşinin ve el bombalarının etkisiyle ne yazık ki, baskın fiilen mümkün olmamış ve önden giden erlerle subaylar şehit olarak düşman siperleri üzerinde kalmışlardır ki bu da fedakârlıklarının en güzel tanıklarıdır.”
Vasfi Efendi’nin birliği Merkeztepe’de düşman siperlerine 20-40 adım mesafeye kadar ulaşabilmişti. Şehadet defterinde vefat yeri olarak Arıburnu Kanlıtepe yazılmıştır.
Adımızı yazmışız daha o günlerden dağlara tepelere.
Sildirmeyiz.
Bizim de sözümüz budur.
24 Mayıs’ta yapılan resmi ateşkesle şehit Yüzbaşı Vasfi Efendi’nin naaşı da diğer kahramanlarla birlikte Çataldere Şehitliği’nde toprağa verildi.
Rahat uyusunlar.
Aslanlar gibi buradayız.
Atatürk’ten yadigar
Vasfi Efendi şehit olduktan 17 yıl sonra ailesine Milli Müdafaa Vekâleti’nin 27/10/1932 tarih 3323 numaralı tezkeresi ile bir üst rütbeden binbaşılıktan maaş verilmesi uygun görülür.
Teklifi onaylayan Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tü. Tezkerede bu durumu şöyle özetlenmiştir:
“Büyük harpte 13. Alay, 3. Tabur, 11. Bölük kumandanı iken terfiine (24) gün kala şehit olan ve keyfiyeti şahadetinin kahramanlık ve fedakârlık neticesi vaki olduğu Başkumandanlıkça tasdik edilmiş bulunan Kıdemli Yzb. İbrahim oğlu Mustafa Vasfi Efendi’nin (312-238) ailesine 13 Temmuz 1331 [26 Temmuz 1915] tarihli kanunun birinci maddesi mucibince mafevk rütbe olan binbaşılık rütbesi üzerinden ve tarihi şehadeti bulunan 5/6 Mayıs 331’den [18/19 Mayıs 1915] itibaren maaş tahsisi tasdik edilmiştir.”
KAYNAKÇA
Sayın Ahmet Yurttakal’a bu vesileyle bir kez daha bize bu onuru yaşattığı için özel teşekkürlerimizi ve minnet duygularımızı sunarım.
1- Çanakkale’de Arıburnu Şehidi Trabzonlu Yüzbaşı Vasfi Efendi
(Ahmet YURTTAKAL)
2-Türk Savaş Çalışmaları Dergisi
Çanakkale Cephesi’nde 19 Mayıs Türk Taarruzu ve 24 Mayıs Ateşkesi https://doi.org/10.52792/tws.1089109
3-Milli Savunma Bakanlığı’nın teklif yazısı (Cumhuriyet Arşivi)
Cumhuriyet Arşivi, 30-11-1-0 73-30-17.
ÇANAKKALE’DEN BUGÜNE MUSTAFA KEMAL’DEN: YORULUP DA YOLLARDA KALANLARA
(17 Mayıs 1915)
“Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler katiyen bilmelidir ki, bize verilen namus vazifesini tamamen yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. İstirahat uykusu aramanın bu istirahatten yalnız bizim değil, bütün milletimizin ebediyen mahrum kalmasına sebebiyet verebileceğini hepinize hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın hemfikir olduklarına ve düşmanı tamamen denize dökmedikçe yorgunluk belirtileri göstermeyeceklerine şüphe yoktur."
ÖLECEĞİNİ BİLSE BİLE
“Biz ferdi kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak. . . Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına hepsi düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz! Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kur'an'ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, hayret ve tebrik edilecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.” (ATABE, c.2, s.150)