Adresini bulup da okunmamış mektuplar
Bit pazarlarında açılan kaldırım tezgahlarından birinde bulmuştum. Bir çuval dolusu mektup… Hepsi aynı adrese gönderilmişti. Çoğunun yurt içinden, az bir kısmının ise çeşitli ülkelerden postalandığı üzerlerindeki pullardan kolaylıkla fark ediliyordu…
Mektupların bir diğer ortak özelliği ise, tümünün hiç açılmamış olmasıydı. Doğru adresi bulmuşlardı ama hiçbiri okunmamıştı.
Bir sigara aldım… Tümünü satın aldım… Meraktan ya da oldum olası dizginleyemediğim toplama zaafıma yenik düşmemden değil…. Yalnızca bir ayıbın üzerini örtmek için…
Bazı mektuplar vardır ki yazıldıkları halde hiç gönderilmezler… Neden gönderilmediklerinin yanıtı yazanında saklı kalır… Kimi mektuplar da gönderildikleri adreslere ulaşma şansına yakalayamazlar. Ya yanlış yazılmıştır adresler ya da değişmiştir… Bir de adresine ulaşıp da hiç okunmamışlar vardır ki… Elime geçenler de bu türdendi…
Adresine ulaşıp da açılmamış mektupların tümünü tek tek açıp okudum…Bir başkasına yazılmış, ancak hiç açılmadan atılmış bu mektupları okumakla ne kadar doğru yaptım bilemiyorum… Elbette ki bu okuma isteminde merakıma yenik düşmemin bir payı var… Ancak, yazılıp da adreslerini bulduğu halde okunmamış olma durumlarının daha baskın çıktığını itiraf etmeliyim.
Tüm mektuplar sinemamızın o dönemdeki en popüler oyuncalarından birine yazılmıştı. Bunun yalnızca erkek bir oyuncu olduğunu belirtelim. Adı bende saklı kalsın…
Her yazılan mektupta çoğunlukla, gereğinden fazla abartılmış övgülerle oyuncunun rol aldığı sevilen bazı filmlerinden söz ediliyor, hatta bu filmlerdeki diyaloglardan da alıntılar yapılıyor. Talep edilen ilk şey ise oyuncunun imzalı bir fotoğrafı. Mektubun içine pul da konmuş oyuncuya zahmet olmasın diye…. Fotoğrafın yanı sıra az sayıda maddi yarım talep edenler de yok değil. Kısacası herkes gereksinimini duyduğu bir şeyleri istemiş.
Onca mektup arasında, naiflikleri ve de ifade biçimlerindeki şaşırtıcı betimlemeleriyle sanatçı ile hayranı arasındaki ilişkiyi tanımlayacak bazı mektuplar var ki, gerçekten bir doktora tezine konu olabilecek kadar ilginç ve de dolu…
Ancak hiçbiri zahmet edilip de açılıp okunmamış….
Elbette ki bu mektupların tümünün okunup yanıtlanması da pek mümkün olamazdı. Üstelik o dönemlerde hemen hemen her star, her popüler sanatçının karşılaştığı olağan bir durumdu bu. Çünkü o dönemlerin sanatçı ile hayranı arasındaki tek iletişim kaynağı bu tür mektuplaşmalardan ibaretti… Çuvala konarak çöpe atılan bu mektuplar örnek olarak yalnız da sayılamazlar, aransa birçok benzerine de rastlanabilirdi.
Aralarındaki tek fark ise yok ediliş yöntemleriydi…
Bu adresini bulup da okunmamış mektupların bendeki tepkisi ise yıllar sonra Modern İstanbul’da sinemamızla ilgili açılan bir sergide bir fotoğrafın on metre büyütülerek yer alma isteğimin gerçekleşmesine neden oldu. Sağ olsunlar gerçekleştirdiler. Devasa boyutlardaki bu fotoğrafta, sinemamızın küçük hanımefendisi Belgin Doruk halının üzerine serdiği onca fotoğrafını hayranları için tek tek imzalıyordu.
Bir yanda adresini bulup da açılıp okunmamış mektuplar…Öbür yanda adreslerine ulaşmak için tek tek imzalanıp hayranlarını mutlu edecek fotoğraflar…
İki star… İki farklı yorum… Böyledir bizim Yeşilçam’ımız … Hem üzer, hem de mutlu eder…