Afganistan notları-1 ya da zorun zoru bozması
Dünyanın bütün gemilerinin Asya’ya rota kırmasının nedeni, Kutup Yıldızının yer değiştirmesinden değil, uygarlık güneşinin Asya’dan doğmasındandır.
Asya’nın orta yeri dünyanın can evinde geri bıraktırılmış bir ülke, Afganistan. Tarih boyunca sarsılmış. Allah’ını seven vurmuş. Sömürgeci emperyalist devletler sahip olmak, kökünü kurutmak istemiş. Ama o direnmiş. Direnirken her seferinde Asyalı olmanın öz güçlerine sarılmış. 1919 yılında İngiltere’den bağımsızlığını direnerek kazanmış.
TALİBAN’I KURAN,
AFGAN HALKININ ZORU
Kırk yıl önce “Komünist” darbeci Rusların Afgan ülkesine girmeleri, ateşli bir direnişle karşılık bulmuş ve Afganların anti emperyalist savaşını başlatmıştır. (1978). Devrimden geri dönmüş Sovyetler Birliğinin uzun ve yıkıcı işgal savaşıyla ülkedeki zulme kanlı tüy dikmiş (1979). Sovyetler 10 yıl sonra (1989) çekilince, iç savaş acımasızca sürmüş ve iç kontrol 1994’te ortaya çıkan Taliban sayesinde sağlanmıştı.
Afganistan’ın öz gücüyle, kendi direniş kültürünü yansıtan Milliyetçi-İslamcı antiemperyalist ideolojiyle donatılan Taliban örgütünün, Afganistan’da iktidarı eline alması, Batı’yı rahatsız etti. (1996)
Ardından yapılan Amerikan planları Taliban yönetimini yıkmak içindi. İkiz Kuleler senaryosu bunun için işletildi ve Afganistan işgal edildi. Böylece Taliban ile ABD emperyalizmi arasındaki 20 yıllık dişe diş savaş başladı.
MAZLUMLARI GÜDÜLEYEN
VATAN ZORU
Başta söyleyelim, Afganistan zaferini küçük düşürmek için “Taliban’ı Amerika kurdu” savları emperyalizme yarayan, insanlık adına başka hiçbir kıymeti harbisi olamayan, insan iradesini, yeteneğini küçümseyen, kötü niyetli çirkin bir yalandır. Taliban’ı Afgan halkının içeriden dayattığı Zor, vatansever refleksi kurmuştur. ABD, soğuk savaş sürecinde Sovyetlere karşı savaşan Taliban’a bir süre maddi destek sağlaması, Taliban’ı ABD kurdu anlamına gelmez.
Sovyet işgali sırasında kurulan İslam tabanlı direniş örgütü Taliban, ülkeye istikrar getirmeye çabalarken ABD, zayıf bir anında yakaladığı Afganistan’ı işgal etti. ABD bunun için kendi yazıp yönettiği 11 Eylül senaryosundan sonra, İkiz Kulelere saldırmaktan sorumlu tuttuğu Usame bin Ladin’i gizlediği iddiasıyla Afganistan’ı kanlı biçimde işgal etti ve Taliban iktidarını silah zoruyla devirdi (2001).
HAKSIZ SİYASAL ZOR DEVREDE
Demek ki ABD Taliban çatışması 20 yıl önce başlamış. Taliban’ın zaferini küçültüp, Amerika’yı her halükârda büyük göstermek isteyenlere duyurulur. Taliban’ı ABD kurdu lafının boş olduğunu anlatmak içindir bu not da!
Hemen 2001'de Birleşmiş Milletler himayesinde Afganistan için yeni bir anayasa kabul edildi. Al sana haksız siyasal Zor gücünün uluslararası kaynağı. Buna dayanarak işgal edilen mazlum ülkede “çakma” bir Başkanlık Seçimiyle işbirlikçi hükümet oluşturuldu. Hamid Karzai, sözüm ona demokratik yollardan seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. (2004)
ASYA ÇAĞINDA HAKLI ZOR,
HAKSIZ ZORU BOZAR
ABD ve NATO güçlerinin Afganistan’da kendi hükümetlerini kurmasıyla Afganistan halkının temel dayanağı olarak öne çıkan Taliban, bütün vatansever güçleri toparladı. Yabancı işgalcilere, iş birlikçilere savaş açtı. Halkın desteğini alarak “kukla yönetimi” felce uğrattı. Amerikancı, köleci sistemi işletmedi.
Trump, basın mensuplarına, Afganistan'daki son durumla ilgili şu çarpıcı açıklamalarda bulunuyor: "Afganistan'da savaşmak istesek Afganistan'ı 10 günde dünyadan silebilirdik, ancak 10 milyon insanı öldürmek istemiyorum!” (Temmuz 2019)
Üzerinde fazla durulmayan ABD Başkanının bu sözleri, dünyamızın ne büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu bütün açıklığıyla gözler önüne seriyor. İnsanın kanını donduran bu sözler, emperyalizmin gerekli görüp istediği zaman kitlesel katliamlar yapabileceğini duyuruyor.
Böylece, Marks’ın iki yüz yıl önce “Kapitalizm bir gün gezegeni bile yıkıma uğratan bir sisteme dönüşecektir!” öngörüsünün öznesi kendini göstermiş oldu. ABD Başkanı şöyle bastırıyor: “Afganistan denilen ülkeyi haritadan silebilirdik, ama bunu istemedim!” Bak delinin Zor’una!
Bu arada ABD seçimlerini kazanan yaşlı akbaba Joe Biden işbaşı yaptı. İlk işi, emperyalist savaş arabasını yeniden ileri vitesine takarak Taliban’a karşı saldırıların hızlandırılması emrini verdi. (20 Ocak 2021)
ABD ÜZERİNDE ASYA ÇAĞI
SENDROMU
Emir kolay da ABD’nin Afganistan’da kurduğu hükümet ordusunun savaş isteği sönmüş ve haksız savaşı sürdüren, iradesi kırılmış savaşçıların nefesi tıkanmıştı. Savaşın kazanılamayacağı hükümet yanlısı yerel komutanlar tarafından da tespit edilmekteydi. Bu kırılmanın da altında düşman üzerindeki yıkıcı Asya Çağı Sendromunu ve işbirlikçi hükümet kuvvetleri üzerindeki caydırıcı etkisini aramak yerinde olur.
ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral McKenzie, Kabil’de gazetecilere yaptığı açıklamada şöyle konuşuyordu: “ABD, son birkaç gün içinde Afgan güçlerine destek vermek amacıyla hava saldırılarını artırdı. Taliban saldırılarına devam ederse, ilerleyişi durdurulamazsa önümüzdeki haftalarda da hava bombardımanlarıyla bu yüksek destek seviyesini sürdürmeye hazırız.” (25 Temmuz 2021)
HAKLI ZOR KARARSIZLARI İKNA EDİYOR
Taliban’ın ABD ve işbirlikçi hükümet güçlerine karşı yürüttüğü yıldırıcı saldırılar karşısında, (ABD’li komutanın bu açıklamasıyla) Mayıs’ta başlattığı çekilme hamleleri ile saldırma arasında bocaladığını gösteriyor.
Bu durum, Asya Çağının tipik “Haklı Zor, Haksız Zoru ezer!” yasasının işlemekte ve bütün tarafların davranış ve becerilerini etkisi altına almakta olduğunu gösteriyor. Afganistan güvenlik güçleri, bazı şehirleri tek bir kurşun atmadan Taliban'a teslim etti.
AMERİKA YENİLGİYİ KABUL ETTİ, AMERİKANCI ETMİYOR
Bütün dünyada insanlığın yüzkarası damgasını yiyen ABD, son Asya şamarını da Afganistan halkından yedikten sonra yenilgisini kabul etti. Bu çöküşü “10 milyon insan öldürmek istemedik” gibi “insani” mazeretlere bağlayan ABD yenilgisini kabul etti de, dünyadaki dostları, Amerikancılar bir türlü kabul etmiyor.
Bunun nedenini de Batıcı beyinlerdeki ABD Zorunun tahribatına bağlayabiliriz. ABD’den medet uman, ikbal sağlayan, fikir namusunu ve aklını ABD hayranlığına kaptıran, ABD bileşenleri vb. Küreselci mandacı takımı içine düştükleri hüsrandan kurtulamayıp, “Amerika yenilmedi!” diye yaramaz çocuklar gibi tepiniyorlar.
AFGANİSTAN’DA
ZORUN TARİHSEL ROLÜ
Afganistan’da olup bitenler, dünyadaki olaylara damgasını vuran Asya Çağı karakteriyle anlaşılabilir ancak. Asya Çağı karakteri nedir? Bunu anlamak için tarihsel gelişme düzeyinin toplumsal değişime yansımasını dikkatle gözlemlemeyi gerektiriyor. 21. Yüzyılın tarihsel niteliği nedir? Engels’e “Tarihte Zorun Rolü”nü yazdıran mecburiyet, çok büyük bir entelektüel sorumluluk taşıyordu. O sayede Avrupa’yı altüst eden olayların niteliği anlaşılabildi.
Afganistan’daki olayları anlamamızı sağlayan da gelişme sürecine etki yapan kuvvetlerin anlaşılmasını gerekli kılıyor. Yükselen Asya, yükselişini ekonomik bir özgürleşme ve buna dayalı siyasal ve kültürel özgürleşme olarak gösteriyor. Siyasal Zor’un temelinde “Ekonomik Zor”un varlığı, buna açıklık getiriyor. Ekonomik Zor gücünü yitiren ABD, Asya Çağında oluşan Ekonomik Zor’a boyun eğiyor. Bu boyun eğiş kendini askeri, siyasal, sosyal, kültürel alanlarda gösteriyor. Buna Asya Çağı diyoruz.
SONUÇ: AFGANİSTAN
ZAFERİ İNSANLIĞIN ZAFERİ
Asya çağını tanımlamak için tek cümle yeter: Atlantik Sisteminin çöküp Asya Uygarlığının yükseldiği insanlığın emperyalist kuşatmadan çıkış çağı. Bu aynı zamanda ABD hegemonyasının bittiği, ülkeler arasında tek kutuplu “emir komuta” zincirinin koptuğu çağdır.
Afganistan’da olup bitenleri anlamak için de Yüksen Asya uygarlığını anlamak gerekiyor. Bu çağın baş çelişkisi 20. Yüzyılda olduğu gibi emperyalistler arasında ortaya çıkan pazar paylaşım savaşları değil, fakat emperyalizmle mazlum milletlerin insanlığın geleceği için hesaplaşma savaşıdır.
Şimdi gelin, Afganistan zaferinin değerini bir düşünelim. Nükleer üstü süpersonik silahların üretildiği ve gezegenimizi, yani yaşadığımız dünyayı yok edebilecek Küreselci Emperyalizmin yıkıcı iradesi karşısında, Afganistan’ın kurtuluşunun ne demek olduğunu, insanlık için ne büyük değer taşıdığını anlamadan, zaferi küçük görerek, “Antiemperyalist olmak yetmez, gerici olmayacaksın!” fetvasını veren “ilerici” hocalarımızın, aydınlarımızın bir daha düşünmeleri gerekmez mi?