Yandex
22 Mart 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Afrika tarihi için Osmanlıca ve Arapça kaynaklar

Halim Gençoğlu

Halim Gençoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Merhum tarihçimiz Cengiz Orhonlu 1972 yılında Roma’da verdiği “Etiyopya Üzerine Türk Arşiv Kaynakları” hakkındaki tebliğinde Osmanlıca kaynakların Afrika çalışmalarındaki önemini ortaya koymuştu.

İlginçtir ki son zamanlarda Güney Afrika hükümeti okullarda tarih yazıcılığında Asya kaynaklarının kullanılarak okutulması taraflı söylemler yapmaktadır. Hakikaten son zamanlarda neredeyse tüm kıta ülkelerinde daha ulusal bir tarih yazıcılığını müfredatlarda uygulamaya başladı.

1862 yılında Güney Afrika’ya giden Erzurumlu müderris Ebubekir Efendi "Ümit Burnu'nda, Kaf Dağı gibi düz bir dağ vardır, bu dağda harika sular ve çeşitli şeyler bulunur…" şeklinde şehrin genel durumu hakkında notlar düşmüş ve bunları 1876 yılında yayınladığı Arapça-Afrikansca kitabı Beyan al-Din'in önsözüne de eklemişti. Bunun dışında, Afrika tarihiyle ilgili birçok başka özgün tarihsel kaynaklar bulunmaktadır.

TEK TARAFLI ANLATILDI

Gerçekten de Afrika'nın tarihi genellikle Avrupa keşifleri ve kolonizasyonu açısından tek taraflı anlatılmaktadır, ancak bölgenin geçmişine dair benzersiz bakış açıları sunan Arapça kaynaklar da yer almaktadır. Bu kaynaklar, çoğu zaman göz ardı edilse de Afrika kıtası ile İslam dünyası arasındaki kültürel ve ekonomik değişimlere dair büyük bir bilgi sunmakta ve daha önemlisi bu etkileşim, Avrupa etkisinden yüzyıllar önceye dayanmaktadır.

Şöyle ki Salih Özbaran hocamızın da ifade ettiği gibi Portekizlilerin 15. yüzyılda gelmesinden çok önce, Arap tüccarlar Afrika'nın doğu kıyısındaki sularda seyahat ediyorlardı. Arap el yazmaları ve anlatıları, Doğu Afrika'yı Arap Yarımadası ve ötesine bağlayan geniş ticaret ağlarını ortaya koymaktadır. Bu ağlar, malların, kültürün ve fikirlerin yayılmasında hayati rol oynamıştır. Modern Somali'den Mozambik'e kadar uzanan Swahili Kıyısı, bu erken etkileşimler sayesinde Afrika, Arap, Fars ve daha sonra Portekiz etkilerinin birleştiği bir karışım haline gelmiştir.

ALTIN ÇAYIRLAR

En önemli Arap kaynaklarından biri, 10. yüzyıl tarihçisi ve coğrafyacısı el-Masudi'nin eseridir. Ünlü eseri Muruj al-Dhahab (Altın Çayırları) adlı kitabında, Doğu Afrika kıyısını tanımlarken altın, fildişi ve köle ticaretinin gelişmişliğini detaylandırır. Yazıları, Avrupa müdahalesinden çok önce bu bölgede gelişen karmaşık toplumlardan bir kesit sunmaktadır.

Bir diğer önemli figür, 14. yüzyılda Doğu Afrika kıyısını ziyaret eden Faslı seyyah İbni Battuta'dır. Seyahatnamesi Rihla (Yolculuk), karşılaştığı şehirler hakkında canlı betimlemeler sunar, örneğin Mogadişu, Kilwa ve Mombasa gibi şehirleri ayrıntılarıyla betimler. Bu şehirler, ticaret ve kültürün yoğun olduğu merkezlerdi ve Afrika ile daha geniş İslam dünyası arasındaki derin bağları gösteriyordu.

ÇİN PORSELENİ VE ARAP PARASI

Swahili Kıyısı boyunca yapılan arkeolojik buluntular, bu Arap anlatılarını doğrulamaktadır. Kilwa ve Zanzibar gibi yerlerde yapılan kazılarda Çin porseleni, Fars seramikleri ve Arap paraları bulunmuş, bu da gelişmiş ve geniş bir ticaret ağına işaret etmektedir. Bu keşifler, bölgenin kozmopolit doğasını ve deniz yoluyla yapılan ticaret sayesinde çeşitli kültürlerden nasıl etkilendiğini vurgulamaktadır.

Güney Afrika tarihini incelediğimizde, anlatı genellikle Avrupa kolonizasyonu ve yerli tarihleri tarafından domine edilmektedir. Ancak, daha az temsil edilen ve ilgi çekici bir bölüm, 13. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar Mısır ve Levant'ta hüküm süren Memlük Sultanlığı'na aittir. Tunuslu alim İbni Khaldun'a göre, Memlükler, ordularında dört bin Afrikalı askere sahiptiler.

Mīshīl Ighyā'nın 1901 yılında Mısır'da yayımlanan Tārīkh al-Taransivāl adlı eseri, Güney Afrika'daki Transvaal bölgesinin tarihine dair önemli bir çalışmadır. Dil engelleri, Arapça el yazmalarına sınırlı erişime neden olsa da kıta halkı Avrupa anlatılarına odaklanma dönemini geride bırakmıştır.

Zira Arap kaynakları, Afrika ile Arap dünyası arasındaki ticaret ağlarına dair daha tarafsız bilgiler sunmaktadır. Bu ağlar arasında Sahra-altı ve Hint Okyanusu ticaret yolları yer almaktadır. Ayrıca, Avrupa kolonizasyonunun Afrika toplumları üzerindeki etkilerine dair bakış açıları ve Afrika ülkelerindeki direniş hareketlerine dair değerli görüşler sunmaktadır. Kıtadaki nüfusun yarısının Arapça konuştuğu göz önünde bulundurulduğunda, şüphesiz Arap kaynaklarını Afrika tarih yazımı için değerli veriler olarak değerlendirmenin zamanı gelmiştir demek mübalağa olmayacaktır.

Afrika Tarih
Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız