Afrika’da Arabi nüfuz
Bugün Avrupa olarak bilinen Batı coğrafyasının insanlık tarihine kattığı birçok olumlu-yararlı hizmetleri var. Ancak olumsuzlukları ve zararları, olumlu olanlardan birkaç kat daha fazladır. Sömürge tamahları ve projelerine uygun olarak medeniyetler tarihi ile filolojiye (lisaniyat) ilminde yaptıkları tahrifat kötü niyet zihniyetinin daniskasıdır. Çok kıymetli müstesna arkeolog, filolog, etnograf ve şümul tarih alanında uzman vicdanlı isimlerin varlığını not ediyoruz. Ama ve lakin bilumum, Portekiz, İspanya, İtalya, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, ABD ve en nihayet aynı zihniyetin adımlarını takip eden onun mayasından yoğrulmuş İsrail, barbar, köksüz, yayılmacı, talancı, işgalci ve yerleşimci karakterlerini örtbas etmek için sadece yalan söylemediler, bahaneler üretmediler daha zalimce davranarak tarihi tahrif ettiler. Afrika ve hatta Avrupa halkları bu habis ve necis varlığın ceset bulduğu Batı sömürge devletlerin askeri, siyasi ve hatta ekonomik varlığına son verebilir. Ancak zihinde yarattığı tahribat ve tahrifatı onarmak işte bu husus daha zorlu bir mücadele gerektirir.
MEDENEYİTLERİN KÖKENİ BİR
Arabistan, (Yemen, Şam, Anadolu, Mısır, Kıbrıs, Akdeniz Havzasını içine alan Bereketli Hilalin Coğrafyasında Finike, Umman), Yunan-Helen-Makedon ve Roma’dan sonra Afrika’ya 7.ci yüzyıldan itibaren damgasını vuran en etkili varlık Müslüman Arabilerdir. Afrika ismi dâhil, Nil ve Niger (Nijer) nehirleri başta olmak üzere, kıtanın en önemli dağları, ovaları, nehirleri, şehirleri ve devletlerinin (Libya, Cezayir, Tunus, Mısır, Moritanya, Sudan, Somali, Habeşistan (Etiyopya), Kamerun, Nijer, Burkina Faso, benin, Nijerya, Çad, Senegal ve daha birçok isim) adlarını “Üç Harfli veya Üç harflilerin Dili” olarak bilinen Yemen Arapçasından almışlardır. Anadolu’ya inşa edilmiş azim hanedanlıklar, Irak, Şam ve Mısır coğrafyasına, Hint, Yunan, Roma diyarlarına, buradan Amerika, Çin ve Japonya’ya kadar uzanan medeniyetler birbirinden bağımsız gelişmedi, ortaya çıkmadı. İnsanın gen haritası misali farklı kıtalarda zuhur eden gelişmiş medeniyetlerin kökeni de kaynağı da birdir.
PHİLİP THE ARAP
Bugünkü Arap âlemine bakarak, Suriye, Irak, Lübnan, Filistin, Mısır, Libya’nın en önemlisi de Yemen’in, Arabistan’ın pek iç açıcı olmayan haline bakarak bu anlattıklarımız size abartılı, garip hatta saçma gelebilir. Merakınızı gidermek için kaç Roma imparatorunun Arabi olduğunu imparator Filip’in (Philip The Arap) neden ısrarla ‘Arabi’ soyadını kullandığını sorgulayınız? Mürekkep yalamış ekran yıldızları ve üniversitelerimiz siyaset ve ekonomimiz gibi iğdiş edildiğinden, aslına uygun tercüme, telkin, telakki ve intihal edilmiş batının öğretileri sorgulanmadan ve objektif bir değerlendirmeye tabi olmadan aktarıldığından nesillere geçen bu Batı seviciliği ve Batıdan gelene tapma hastalığını iyileştirmek kolay olmayacak.
DEVASA ZENGİNLİK
8. yüzyıldan itibaren Güney Batı Avrupa, (Portekiz ve İspanya, her iki tesmiye de Arapçadır), Doğu ve Kuzey Afrika’yı etkisi altına alan Müslüman Araplar Sudan, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Mağrip (Fas) ve Moritanya üzerinden Afrika’nın her tarafına yayıldılar. Doğu ve Kuzey Afrika’da Nil boyunca tesis ettikleri hanedanlıkların bir benzerini Nijer Nehri boyunca (Arapçada Batı Nil nehri olarak ta bilinir) yerleşim alanları, şehirler, hanedanlıklar Batı Afrika’nın hayat kaynağı olan Batı Nil (Nijer Nehri) ve son bulduğu Atlantik okyanusu coğrafyasında zuhur etmiştir. Denize kapalı olan Mali bile Nijer nehri sayesinde okyanusa komşudur. Müslüman Arapları buraya çeken sebep sadece misyonerlik (fetih, cihat, küffar diyarında ilahiyat yayma) değildir. Coğrafyanın ihtiva ettiği meyve çeşitliliği, altın, elmas, zümrüt zenginliği, farklı hayvan kürkleri ve kuş türleri ile zengin su kaynakları ve ormanların ihtiva ettiği variyetli ağaç ve bitki türleridir. Bu zenginlik Arapları (özellikle hâkim zümre efradı ve idaresini) ihya ederken mahalli kavimlerin dinlerini, örflerini, kökenlerini kaybetmelerine sebep oldu. Ağır iş ve savaşlarda istihdam edilen köle ticareti, cariye ve devşirmek için yapılan çocuk ticareti ve kaçakçılığı Müslüman hanedan ve devletlerde devam etmiştir. Ortaya çıkan bu devasa zenginlik en Doğuda Çinlilerin iştahını kabartırken en Batıda, Arapların Portekiz ve İspanya’yı kaybetmesinin ardından, zuhur etmeye başlayan Portekiz ve İspanya’nın, ardından Hollanda, Fransa, İngiltere, Almanya ve diğer devletlerin Asya, Amerika ve Afrika maceralarına şahit olduk. İstanbul’un fethinden sonra Doğu ve orta Avrupa devletleri ile Rusya Çarlığı Osmanlının saldırıları altında boğulurken ve bu sebeple Afrika ve Amerika kıtalarında yeni yaşam alanları ve zenginlikler talanında arkada kalırken, Güney ve Kuzey Batı Avrupa devletleri Amerika ve Afrika’yı istila ettiler.
İLHAM OLDULAR
18’inci, 19’uncu ve 20’inci yüzyılın ilk yarısına kadar Afrika genelinde ama özellikle Kuzey ve Batı Afrika coğrafyasında başta Fransa olmak üzere Batı sömürge devletlerine karşı isyan bayrağı açılır. Bunda en etkili unsurlar: 1917’den sonra Moskova’da iktidar olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) ile 1949’da Mao Zedong önderliğini yaptığı Komünist Devrim’den sonra kurulan Çin Halk Cumhuriyeti ve Afrika devrimlerinde başrol oynayan 1959 Küba Devrimi ve meşhur önderlerinden Che Guavere’nin katkılarıdır. Bu sayede Cezayir, Tunus gibi Fransa’ya karşı savaşan, Libya gibi İtalya’ya karşı, Mısır-Sudan gibi İngiltere’ye karşı zafer kazanan milli kurtuluş hareketleri tüm Afrika için ilham kaynağı oldular. Bu yenilgilerden ders alan Fransa ve İngiltere ya güdümünde göstermelik bağımsız devletlerin kurulmasına izin verdiler yahut en becerikli oldukları ‘böl ve yönet’ taktikleriyle Afrika’yı suni sınırlarla çizdiler, onlarca devletçiğin zuhur etmesine, kavimlerin paramparça olmasına sebep oldular, etnik ve dinsel fitneyi körükleyerek onlarca yıl süren iç savaşları körüklediler. Mevcut sefalet, terör, şiddet, zulüm ve barbarlık arz eden Afrika tablosu bu habis projelerin resmidir.
ARAP BAHARI
Uzun yıllar ABD ablukasına maruz kalan Küba’nın içine düştüğü zayıflık, 1991’den sonra Sovyetler Birliği’nin dağılması, Çin’in henüz uluslararası arenada varlığını koruyacak askeri gücü yakalayamamış olması, Afrika Bağımsızlık mücadelesine ve mazlum milletlere örnek teşkil eden Cezayir Devrimi’nin sürekli iç sorunlarla sekteye uğratılmaya çalışılması, Cezayir’in 1991-2022 arasında dinci terör savaşıyla yıpratılması, 2010’dan sonra Kuzey Afrika’yı girdabına alan Büyük Orta Doğu Projesi’nin “Arap Baharı” sayesinde Afrika’nın merkezi ülkeleri konumunda olan Kaddafi’nin başında olan Libya’nın ki Kaddafi Etiyopya’da, Adis Ababa’da toplanan Afrika Birliği ülkelerinin dönem Başkanlığını da yapmıştı, yok edilmesi, Tunus’un iç savaş yaşaması eski Batı sömürge devletleri ve ABD’nin Afrika’da bir müddet bahar yaşamalarına ve ciddi bir rekabet ve tehdit olmadan talan etmelerine ortam hazırladı.
Burada Afrika zincirinin eksik kalan üç halkası olan İsrail ve Lübnan Hizbullahı’nın varlığı, nüfuzu, rekabeti, savaşı ve gelişmelere etkilerini değerlendireceğiz.