22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Afrika’da yeni sömürgeciliğin sonu

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’da hegemonyasını sürdürmek için İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana toplam 135 askeri darbe tezgahlamış bunun 66’sını başarmıştı. Aynı dönemde, Afrika ülkelerinde 200’e yakın askerî darbe tezgahlanmış ve bunun 89’u başarılı olmuştu. Afrika’da darbe şampiyonu Fransa. Nasıl ki Latin Amerika’da işgaller, askeri darbeler dediğimizde aklımıza ilk gelen ülke Amerika Birleşik Devletleri oluyorsa, Afrika dediğimizde de Fransa oluyor. Peki dünyanın en eli kanlı emperyalist ülkesi ABD Afrika’da masum mu?

ABD’NİN AFRİKA’YA YUMUŞAK GÜÇLE GİRİŞİ

ABD’nin özellikle Soğuk Savaş’tan sonra Afrika’ya ilgisinin arttığını görüyoruz. 90’lı yıllarda Fransa’nın sömürgeci geçmişine duyulan tepki ve yeni sömürgeci politikalarının yarattığı olumsuz durumdan yararlanan ABD Afrika’da yumuşak güç uygulayarak, Afrikalı liderler ve halklar nezdinde olumlu bir imaj yaratmak istemiştir. Mart 1998’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un Afrika ziyaretinde, Gana’da yaptığı açıklamada “Soğuk Savaş bitti; sömürgecilik bitti, apartheid bitti. Artık uluslar ve bireyler demokrasi, barış ve refahın slogan değil, yeni bir Afrika’nın özü olduğu yeni bir dünya arayışında olacaktır” diyerek kuzu postuna bürünmüştür. Soğuk Savaş sonrasında Afrika’da Amerikan kültür ve eğitim değişim programları da artış göstermeye başlar. Afrika’da “gelecek vaat eden” gençler CFR yönetimindeki “Young Leaders” programında eğitilmek üzere ABD’ye götürülür. Aynı yöntemle Sahra altı Afrika’dan kadın girişimciler Amerika’ya götürülerek “Afrikalı Kadın Girişimcilik Programı”ndan geçirirler. Amerika’nın Sesi radyosu yıllar içinde coğrafi kapsama alanını kıta geneline genişleterek 16 yerel dilde yayın yaparlar. Emperyalizm, insani ya da ekonomik yardımı bir tahakküm ve dış politika aracı olarak kullanır. ABD’nin Afrika’ya yönelik “insani yardım” taahhütleri 2000’li yılların başından itibaren katlanarak artar.

AFRİCOM İLE SERT GÜCE GEÇİŞ

2000’li yıllarda dünyanın büyüyen ekonomik devi Çin Afrika’nın birinci ticaret ortağı durumuna gelerek 2007’de Fransa’yı, 2009’da ABD’yi geride bıraktı. Çin’in Afrika’da attığı dev adımlar karşısında panikleyen ABD, Afrika politikasını gözden geçirdi. 11 Eylül 2001 Dünya Ticaret Merkezi kulelerine ve Pentagon’a saldırılar, “uluslararası terörizm tehdidiyle” mücadele kapsamında Afganistan’ın ardından 2003’te Irak’ın işgali, 2004 yılında Büyük Ortadoğu Projesi BOP’un uygulamaya konması ve nihayet 2008 yılında Afrika Birleşik Komutanlığı’nı (Africa United Command-AFRICOM) kurması ile artık ABD dünyada olduğu gibi Afrika’da da sert güç uygulamasına geçmişti. AFRICOM’a temel olarak altı görev verilmiştir:

1) Terörizm ile mücadele
2) Doğal kaynakların güvence altına alınması
3) Silahlı mücadeleleri ve insani krizleri kontrol altına alma
4) AIDS’in yayılmasını yavaşlatma
5) Uluslararası suçları azaltma
6) Çin’in artan nüfuzuna karşılık verme. Aslında AFRICOM’un esas görevi Afrika’da Çin’i kontrol altına almak ve nüfuz alanını genişletmek.

ABD-FRANSA AFRİKA’DA BİRLİKTEYDİ

Aslında Fransa Afrika’da ABD’nin dümen suyunda demek daha doğru olur. Nijer’de askerlerin Fransız işbirlikçisi iktidarı devirene kadar ABD Fransa ile birlikte Afrika’da Çin’in önünü kesmek için birlikte işgaller ve darbeler düzenlediler. 2010’da birlikte Fildişi Sahilleri’nde, başta Çin olmak üzere BRİC ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye önem veren Laurent Gbagbo’yu devirdiler. 2011’de ABD emperyalizminin vurucu gücü rolünü oynayan Sarkozy’nin Fransa’sı Libya’ya saldırarak Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’yi katlettiler. Suriye saldırısında birlikte hareket ettiler, 2013 yılında Mali ve Orta Afrika’yı işgal ettiler. ABD 2019’da Etiyopya’da darbe teşebbüsünde bulundu…

AFRİKA’DA ABD-FRANSA BALAYI SONA ERDİ

Artık Afrika’da Yeni Sömürgeciliğin de sonu geldi. İster ABD ister Fransa artık Afrika’yı kolay kolay işgal edemeyecek ve darbeler düzenleyemeyecektir. Batı, kendi zenginliği ve refahı için talan ettiği Afrika’da kaybetmiştir. Artık askeri müdahaleleri de bir işe yaramamaktadır. Afrika’da Mali ve Burkina Faso’dan sonra Nijer’in zaferi bir dönüm noktası olmuştur. ABD durumu kabullenmiş ve Fransa’yı yarı yolda bırakmıştır. Bundan böyle Fransa Afrika’da yalnızdır. Fransız üsleri ve askerleri bir bir sökülüp atılacaktır. ABD’nin de ne kadar pragmatik davranırsa davransın artık başarı şansı yoktur.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Nijer Büyükelçimiz rehin alındı” açıklaması ne kadar sefil bir duruma düştüklerini göstermesi açısından ibretliktir. Fransa Afrika’dan artık bu tür haberler almaya devam edecek: Burkina Faso, “yıkıcı faaliyetlerde” bulunmakla suçlanan Fransız büyükelçiliği askeri ataşesine ülkeyi terk etmesi için iki hafta süre tanıyarak sınır dışı edilmesine karar verdi. Mali hükümeti, Fransa tarafından finanse edilen STK’ların faaliyetlerinin yasaklandığını duyurdu.

Afrika