AĞIR DEVİR Katliamınızı Nasıl Alırdınız?
Küresel aynada yüzünü arıyor Adam,
Kendi elleriyle, kendi sakalını tıraş ederken.
Katliamınızı nasıl alırdınız, efendim?
Diye soruyor, yeni nesil biyonik Şeytan.
Okşar gibi geçiyor jilet nazik yanaktan.
Katliamınızı, diyorum efendim, nasıl alırdınız?
Böyle soruyor bir daha, biyonik Şeytan.
Ilımlı olsun, diyor Adam, hızlısından, lütfen.
Kolonya sürüyor, sütlü krem, vitaminli pudra;
Cildi korur, diyor Adam, zamana inat.
Kirpikler uzun, siyah, gölgeli demeye kalmadan,
Parmaklar çıkarıyor gözün birini yuvasından.
E, diyor Şeytan, küresel olarak normal.
Alnında açılan çukura bakıyor Adam,
Kendi göz küresini şişkebap gibi çiğnerken,
Öbür gözü de anında söküyor yerinden.
Yiyebilirsiniz, diyor Şeytan, göz sizin gözünüz.
Nerede kaldı kardeşim, bizim katliam?
Böyle sızlanıyor Adam: Nerede kaldı katliam!
Gelmek üzeredir, efendim, diyor Şeytan,
Sizin için, bütün Kamu Güvenliği seferber;
Gece gündüz çalışıyor kafa kesme timlerimiz.
Derken, iki kesik kulak düşüyor kucağına,
Herhangi bir acı duymuyor kurban,
Alabilirsin, diyor Şeytan, kulak sizin kulağınız.
Kendi organını hatıra diye alıyor Adam;
Söyleniyor bir yandan: Nerede kaldı katliam?
Birden kendi eli giriyor kendi ağzından,
Çeke çekiştire koparıyor dilini boğazından,
Kaldırıp gösteriyor kanlı et parçasını.
Yiyebilirsiniz, diyor Şeytan, sizin diliniz nihayet.
Adam bağırıyor: Nerede kaldı katliam?
Görmeyen, işitmeyen, konuşmayan baş,
Duvardan düşen taş gibi yuvarlanıyor ayakaltına.
Küresel aynada yüzünü arıyor Adam, hâlâ...
Söylenip duruyor: Nerede kaldı bizim katliam?