Ah İstanbul

Oldum olası televizyonsuz duramam,

çoğu kez sesini kısarım ama o hep açıktır.

Baktığımda görmeliyim gündemi.

Elbette günümüz modası dijital dünyayı da takip ediyorum,

ama dijital dünyadaki algoritmalar

bizleri yankı odalarına düşüreceği için

gündemi takip ederken,

ekrandaki uzmanları, siyasetçi ya da program konuklarını

kendi mimikleriyle direkt izlemeyi tercih ediyorum.

O sabah da,

erken uyanmış

bakalım gündemde neler var demiştim.

Dünyanın en güzel,

en büyülü şehirlerinden,

İstanbul’un

Belediye Başkanı ve ekibinin

yolsuzluktan gözaltına alındığı haberlerini veriyordu kanallar.

Ne olduğunu anlamaya çalışırken,

gözaltına alındığı söylenen

Belediye Başkanı,

kolundaki pahalı saati,

giyim odasından

bir video ile sesleniyordu.

Sanırsınız ki gözaltına alınan o değil.

Sanki racon kesiyordu birilerine

ama kime?

Devletin bir yöneticisi olduğuna göre,

racon kesecek değildi ya,

olsa olsa ben yanlış anlıyordum.

KAOS MU İSTİYOR BİRİLERİ?

Bizler daha ne olduğunu anlamaya çalışırken

birileri sokakları örgütledi ve

bir anda gaz maskeli insanlar görmeye başladık.

Protesto hakkı elbette herkesin vardır ve

olmalıdır da.

Ama yakıp yıkarak,

kaldırım taşlarını sökerek,

tarihi mezarlara dahi zarar vererek,

devletin polisine saldırarak,

üstelik polisimiz büyük bir sabır gösterirken,

kime neye öfkeliydi bu insanlar?

Muhalefet Partisinin Başkanı da elinde mikrofon,

bir bakıyorsunuz

hep beraber zıplayalım diyor,

bir bakıyorsunuz

Türk markası kahveyi hedef alıp

kahvelerimizi orada içmeyelim diyor.

Bir bakıyorsunuz,

Batı’ya şikayet ediyor ülkesini.

Öyle büyük bir telaşta ki

takip dahi edemiyorsunuz.

Araya sızmış provokatörler

bir yandan gençlerimizi ajite ediyor,

diğer yandan kırıp döküyorlar

önlerine ne gelirse.

Ellerinde sopa, keser, asitli maddeler,

saldırıyorlar polislerimize.

İLLE DE TAYYİP ERDOĞAN

En tuhafı da,

Filistin’de çocuklar katlediliyor

gel yürüyüş yapalım desen,

kılını kıpırdatmayacak bazıları da

giyinmiş kuşanmış

adeta koşuyor bu protestoya.

Neyi protesto ediyorsunuz diye sorsanız,

Recep Tayyip Erdoğan diyorlar.

Çünkü yağmur yağsa,

gök gürlese,

kuş uçsa,

Tayyip Erdoğan’dan biliyorlar.

İçine düştükleri Recep Tayyip Erdoğan alerjisi ile

sabah, öğle, akşam

kızmak için fırsat arıyor ve

ne hazindir ki

provokatörlerle yan yana olabiliyorlar.

Olgu değil algıların her şey

olduğu günümüzde

hiç normal görünmeyen bu durumları

psikiyatristler, sosyologlar

etüt ederler inşallah.

HAKİKAT

Yaratılmak istenen kaosun ateşini körüklerken birileri

ortadaki tuhaf durumu anlamak mümkün değil.

Çünkü;

bir CHP’li diğerini ihbar ediyor

bir CHP’li diğerini şikayet ediyor

Bazı CHP’liler

diğer bazı CHP’liler için

suç duyurusunda bulunuyor,

birileri de gelip kaos planını

göz göre göre

piyasaya sunuyordu.

AKIL TUTULMASI

İşin en kötüsü,

bayrağımızı temsil eden

Cumhurbaşkanının

bu dünyaya veda etmiş

annesine küfürler ediliyordu.

Bu nasıl bir akıl tutulması

anlamak mümkün değil,

insanın en rezil hali bu olsa gerek.

Oysa cennet annelerin ayakları altındadır diyen bir dinin,

kadın başımızın tacıdır diyen

bir milletin evlatlarıyız biz.

Bir yandan Ah İstanbul Şarkısı geliyor aklıma,

diğer yandan,

Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Bu milletin şanı şerefi, canı malı

en değerli varlığı Bayrak iken,

kendi kurduğu partisi eliyle,

sokaklara çağrılan kalabalıklarda,

bayrağı temsil eden

Başkomutanın anasına küfür ediliyorsa

kimbilir nasıl sızlıyordur Atatürk’ün ruhu.