01 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ahlak timsali maşallah!

Onur Belge

Onur Belge

Eski Yazar

A+ A-

Ahlak timsali maşallah! 

Geçtiğimiz günlerde arkadaşımız Çetin Susan yazdıydı da ne olduğunu pek çıkaramamıştım. Ertesi gün gazetelerde haberini görünce anladım. Daha doğrusu anlamadım, halk arasındaki deyimle “bir yerlerim tavana vurdu.” Konu 23 Nisan’daki 14 yaş altı turnuvasıyla ilgili. Amacım böyle güzel bir düşünceyi eleştirmek değil, ama gösterilen örnek olacak şey değil.  

Dostluk için futbol turnuvası düzenleniyor ve amacın da “futbolun geleneksel değerlerini genç nesillere aktarmak” olduğu vurgulanıyor. Ne kadar güzel, ama sonrası anlaşılır gibi değil. Örnek model olarak Melo davet ediliyor. Evet, yanlış okumadınız, bildiğiniz Melo gencecik çocuklara, içinde büyük oranda ahlak ilkelerini barındıran “futbolun geleneksel değerlerini” aktaracak.  

Yapmayın Allah aşkına, konu Galatasaray ise orada Hakan Balta var, Selçuk var, Burak var. Bilemediniz Drogba’yı davet edin bari. Ya da Beşiktaş’lı Necip’i, Fenerbahçeli Kuyt’ı, ne bileyim ben. Ama Melo değil, hiç değil. Bilica’yı, Volkan’ı, Emre’yi, Hürriyet’i de yanına ekleseydiniz bari. Hakem üçlüsü olarak da iki meşhur yorumcumuzun yanına Özgür Yankaya’yı oturtuverin, büyük resim tamamlanır. Ne diyeyim, Allah iyiliğinizi versin. 

NEFES NEFESE ŞAMPİYONLUK YARIŞI 

Bazıları ne lig kaldı ne futbol diyor. Azgın azınlığın her şeyi kirleten, ahlak dışı olsa bile “vur kır parçala” sloganlarını bir yana bırakıyorum. Bayağı güzel lig mücadelesi yaşıyoruz. Her hafta lider değişiyor, hiçbir maçın garantisi yok. İşte Fenerbahçe, Eskişehir’de ilk golü bulmasına karşın beraberliği zor kurtardı. Bursaspor’la lig ve kupa maratonundaki maçları ise nefes kesiyor. 

Galatasaray’a ne demeli, öldü, bitti, parasızlıktan mahvoldu, kulüp kapanacak, Avrupa yasaklanacak teorileri havada kaldı. Sarı-kırmızılılar geleneksel agresif oyunları ile zorlansalar da rakiplerini pes ettiriyor. Eski futbolcuları Okan Buruk dert yanmasın. Ben maçı seyrettim, sonra da özetlere baktım. Eski futbolcu arkadaşlarım yanımdaydı. Hepimiz aynı şeyi düşünüp söyledik, “zorlanıyorlar ama belli atacaklar.” Nitekim nereye dek dayanırsınız, bir savunma hatası olacak, oldu da. On yılda bir gol atan Hakan Balta’ya nasipmiş. 

Beşiktaş için çok ayrı bir sayfa açmak gerek. Geldiler, gittiler, Avrupa Kupaları, sakatlıklar, cezalar bayağı hırpalandılar. 97, 98, hakem ne zaman düdük çalarsa maç o zaman biter. Birden lider oluverdiler. Üstelik “Süleyman Seba” sezonunda diye başlayan bir dolu çirkin şehir efsanesinin de altından kalkmak zorundalar. Şampiyonluk ne zaman belli olacak, derseniz, galiba düğüm Galatasaray-Beşiktaş maçında çözülecek. Aman futbolcu kardeşlerim siz bildiğiniz gibi oynayın. Ortalığı kışkırtan birtakım yönetici müsveddelerine sakın kapılmayın. 

ESKİ DOSTLARLA; NİKO, ARİF, HAYK  

Ben onlardan birkaç yaş büyüğüm. Gözümüzü Kınalıada’da açtık desem yeridir. Şu günlerde buluştuk, hasret gideriyoruz, anılarımızı canlandırıyoruz. Beşiktaşlı Niko ile Vefalı Arif ve Hayk (başka takımlarda da oynadılar) ada doğumlular. En gencimiz Niko, en ileri gidenimiz oldu. Vefa 1. Lig’de idi, ben profesyonel takıma Taksim’den transfer olunca, onlar da önce genç takıma gittiler. 

Kader işte, Arif Pırnal 4 kez amatör milli olduktan sonra tam Balıkesirspor’dan Beşiktaş’a sağbek olarak transfer olacakken üst üste geçirdiği sarılıklarla futboldan uzaklaştı. Hayk ile daha sonra birlikte Taksim’de epeyce oynadık. Sevgili Niko Kovi Vefa A takımında stoper oynarken henüz 17 yaşındaydı. İki yıl sonra Beşiktaş’a geçti, Lütfü ile mükemmel ikili libero-stoper oldular. 23 kez A Milli oldu. Sonra Panathinaikos’a transfer oldu, kaptanlığa yükseldi, şampiyonluklar gördü. Yunanistan’a yerleşti. 

Fırsat buldukça gelir Niko ve o gelince de biz hemen buluşuruz. Babasının-anasının mezarını ziyaret eder, bakımını elleriyle yapar. Dostları ile buluşur ama aslında Kınalıada’dan hiç çıkmak istemez. “Benim toprağım” der. Çünkü biz orada yaz-kış yaşardık, birbirimizin her şeyini bilirdik. Yaa, ne bileyim, “geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” demişler. Bana mı öyle geliyor, bizim gibi uzun ve çizgisini hiç bozmayan başka arkadaşlıklar da var mı, sizlerle paylaşmak istedim.
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları