22 Ekim 2024 Salı
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ahlat ağacı

Cengiz Çakır

Cengiz Çakır

Gazete Yazarı

A+ A-

Seferihisar’dayız. Selçuk yolu ile deniz arasındaki dar şeritte pırnar, meşe gibi çalıların arasında ahlat ağaççıkları da var. Sonbahar geçmekte olduğu halde bir türlü olgunlaşmayan meyveler, salkım salkım. Arada bir meyvelerin tadına bakıyorum. Hâlâ taş gibi sert ve buruk bir tadı var. Resmen insanın boğazına düğümleniyor.

Geçen gün kıyıda gezerken bu ağaçların tıpkı ilkbahardaki gibi beyaz çiçeklerle donandığını görünce çok şaşırdım. Bu yılın olgunlaşmak üzere olan meyvelerinin yanında kar beyazı çiçekler. Birkaç gün sonra 18 Ekim günü fotoğraflarını çektim. İyi göremediğim için pek net çıkmadı ise de çiçekler ve meyveler aynı karede görülebiliyor. Son zamanda yağan yağmurları izleyen sıcak hava, kadim çağlardan beri buralarda yetişen bitkileri bile aldatmış olmalı.

Ahlat ağacı - Resim : 1

ANILAR

Ahlat ağacı coğrafyamızın has bitkisidir. En olumsuz koşullarda bile kendiliğinden yetişebiliyor. İlk hatırladığım doğduğum yer olan Babadağ bucağının Sığırtmaç Yaylasındaki ağaçlar. Düzlükte ahlat anacı üzerine aşılanmış üç ayrı yerde bulunan armut ağaçları vardı. Biri kocaman meyveli güz armudu, diğerleri daha erken olgunlaşan ufak meyveli yeşil armutlar.

Üç kiraz ağacı, birer tane de kavruk erik ve vişne ağacı vardı. Yamaçlarda domuz erikleri, alıçlar bulunuyordu. Su sızıntısı olan iki yerde böğürtlen çalıları büyümüştü. Alatlı Çeşmesi’nin alt tarafında bir incir ağacı vardı. Obamızdaki beş altı çocuk, yaz boyunca bunları toplayıp yerdik. Doyasıya yediğimiz sanılmasın, öyle bir bolluk yoktu.

İnciri olgunlaşmadan yediği için dudağı kabaranlar olurdu. İncir ağacı kaygandır ve tutunacak fazla yeri yoktur. Ağaçtan düşüp karnına kazık batan bile oldu.

O zamanlar Kadıköy dediğimiz Babadağ’a giden patika yol üzerindeki yayla evlerinin harımlarından dışa sarkan üzüm salkımlarını koparanlar da olurdu. Bir gün ben de zorlukla bir salkım kopardım. Çadıra getirdim ama yenecek gibi değil. Çok ekşi ve sert olan koruğu yiyebilmenin bir yolu vardı. Herletme.

Bakırdan yapılma, kalaylı ve kapaklı bir hoşaf tasımız vardı. Salkımı taneleyip tasa koydum, üzerine biraz tuz attım. Biraz da kırmızı toz biber. Kapağını kapatıp epeyce çalkaladım. Koruk taneleri suyunu biraz dışarı saldı, tuzu içine çekti derken yenecek hale geldi. Yedim ve tası durulamak için elime aldığım zaman pırıl pırıl kalaylı olan tasın içinin kararmış olduğunu görünce çok üzüldüm ve korktum. İşten gelen anama durumu anlattım, hiç kızmadı olsun varsın, deyip geçti.

HER YERDE

Gezip gördüğüm her yerde ahlat ağacı vardı. İzmir ve Denizli’den söz ettik. Aydın Sultanhisar Malgaç yaylasında da bir armut ağacı ve ahlatlar vardı. Rıza’nın yerindeki bu kocaman armut ağacına sekiz yaşındayken kolayca çıkabiliyordum. Orada bir kısmı kuş tarafından gagalandığı için hafifçe buruşmuş, mis kokulu armudun tadını hala hatırlıyorum.

Tokat’ta, Sivas’ta, Samsun’da, Sinop’ta, Van’da, Konya’da her yerde ahlatı gördüm. Bozkırda tek başına bir ağaç varsa o da ahlattır. Büyük olasılıkla meyveleri yiyen kuşlar tarafından yayılan tohumlarla çoğalıyor. Kuşların başına konduğu, gelip geçen yolcuların gölgesine oturduğu bu ağaçlar, aşılanınca daha kaliteli ve bol meyve veren ağaçlara dönüşüyor. Bu hizmeti çoğu kez çobanlar yapmış olmalı. Bu teknik halkımız tarafından “çoban aşısı” olarak adlandırılmıştır.

Ahlat sözcüğünü çok sonraları öğrendim, biz bu meyveye “çörtük armut” derdik. Tam olgunlaştığı zaman kendine has kokusu ve tadıyla çok sevdiğimiz bir meyvedir. Mevsiminde pazarlarda bulursak fiyatına bakmaksızın alırız. Ahlatta eskiden kurt filan olmazdı. Şimdi Akdeniz meyve sineği bunlara da tebelleş olmuş. Vakitsiz sararan ve dökülen meyvelerden anlaşılıyor.

BOZKIRIN FİDANLARI

Ahlatlar nasıl basit bir işlemle daha nitelikli ve verimli ağaçlara dönüşebiliyorsa bozkırdaki diğer fidanlar da dönüşebilir. Atatürk Türkiye’si ıssız bir dağ başındaki çocuğu parasız yatılı ve burslu okutarak yetiştirip 40 yıl devlet hizmetinden sonra da bu yazıları yazmasını sağlamıştır.

Akrabalarım olduğu için yakından tanıdığım benden çok daha zeki ve yetenekli olanlar bu fırsata erişemediler. Aralarında notanın ne olduğunu bilmeden mükemmel bağlama çalan vardı. Zeki Alasya ve Metin Akpınar gibi güldürü ustası olabilecekler de vardır. Sıradan günlük yaşamlarını mükemmel bir senaryo gibi sunarlardı.

Şimde de milyonlarcası heder olan bu yeteneklere sahip çıkıp eğitebilirsek Türkiye dünyada hak ettiği düzeye çok daha çabuk ulaşır. Köy Enstitüleri böyle girişimdi. Feodalizm artıkları ve batıya yöneliş o güzelim kurumları sonlandırdı. Her şeye karşın yedi yılda yetişen 17 bin bozkır fidanı, Türkiye’nin eğitim, bilim, sanat, sağlık ve tarımına büyük katkılar yaptı.

meyve Kiraz İzmir Denizli Aydın
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları