29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Akademik sefalet üzerine (1) -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

15 Şubat 2013 tarihli, “Cehaletin Rönesansı” adlı yazıma şöyle başlamıştım.

“Bu adamlarda kele sürülecek akıl yok. Yobazlardan sö­­z ediyorum ama kimi profesörcüler, çürümüş solcular ve gazete yazıcıları daha iyi durumda değil!”

CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler gayet doğru ve haklı olarak “Türk ulusu ile Kürt milliyeti eşit değildir” dedi. Sonra bu cümlenin ne anlama geldiğini bir güzel açıkladı. Ben de, kalın kafalılar anlasın diye “Türlü” yemeği metaforuyla anlattım vaziyeti. Aradan bunca zaman geçmesine karşın hâlâ, “Türk ulusu ile Kürt milletinin eşit olmadığı”nı söylediğini yazan kalemşorlar var. Yahu “Milliyet” nerede “Millet” nerede?

Böylesine körlük ve bönlük ancak cehaletin Rönesans dönemlerinde olur.

***

Prof.Dr. Birgül Ayman Güler’in konuşmasını fırsat bilip CHP ve ulusalcılar üzerine sefere çıkan Başbakan, bir uyarı almış olmalı ki:“Mardin Kızıltepe’de bir ifade kullandım. Aynı ifadeyi bugün İstanbul’da da söylüyorum: Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir iktidarız [...] Kızıltepe’de ayaklarımın altındadır’ dediğim milliyetçilik, etnik kökene dayalı milliyetçiliktir, ırkçılıktır, kafatasçılıktır.” (Milliyet, 24.02.13) dedi.

***

Hızını alamayan Başbakan Erdoğan, CHP’nin, Cumhuriyet’in kurucularının ve özellikle Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ne mel’un ırkçılar olduğunu kanıtlamak amacıyla, bu kez, eline (galiba) Türk Antropoloji Enstitüsü tarafından yayınlanan bir kitap alıp kafatası fotoğrafları gösterdi. Güya Cumhuriyet, Anadolu ve Trakya’dan binlerce kafatası toplattırıp ölçerek Türk ırkçılığı yapıyormuş.

Bu zırvaya, A. M. Celâl Şengör, 1 Mart 2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde, hak ettiği cevabı görkemli bir bilimsel şiddetle verdi.

İktidar ve akademiya

Türkiye medyasının kültür ve akıl düzeyi belli, ortalamanın çok altında. Özellikle de düzeyleri sıfırın altında gezinen “tutma” köşemenler. Adamdan sayılmadıkları, gelecekte hesap verecekleri herhangi bir standart enstitüsü bulunmadığı için geçelim bunları.

Üniversite millet, ulus, milliyet, etnisite, ırk, ırkçılık, antropoloji, etnografya gibi, akademinin ders, seminer ve doktora alanlarına giren bu konularda nasıl susabilir?

Bu memlekette YÖK ve üniversitelerarası kurul yok mu? Otorite olması gerektiği bilgi alanında neden susuyor? Başbakan ve iktidarından korktukları için mi? Bence Başbakan’ın horozlandığı konularda, medrese hocalarına benzeyen üniversite öğretim üyelerimiz de en azından onun kadar bilgisiz.

İnsan, utanır, bu konularda ciddi bir kitap bulur okur, internete bakar. Tıpkı benim yaptığım gibi. Beyin bilgi salgılamaz. Akü gibi dolduracaksın.

Yabancı “Etni” sözcüğünün ve türevlerinin (etnik, etnisite) geldiği yer Grekçe “ethnos” sözcüğü. Ancak bu sözcük siyasal bir gösterge değildir. Günümüzde grup, tür, ırk, kabile kavramlarını kapsamamakta ve içermemektedir. Yani ve özetle, günümüzde, etniklik, etnisite ile ulus ve millet arasında herhangi bir anlamdaşlık ilişkisi bulunmamaktadır.

Suavi Aydın’ın “Türk Kimliğinin Yaratılması ve Ulusal Kimlik Üzerine” (Özgür Üniversite Yayınları) adlı kitabından anlamlı ve kapsamlı bir alıntı yapıp bu konuyu kapatacağım:

“Ulus büyüklüğünde bir tek kimlik referansının ve bu büyüklükte türdeş, dayanışmacı ve ahenkli bir toplumsal örgütlenmenin hayatta karşılığı yoktur. Böyle bir karşılık olmadığı içindir ki, Aydınlanma felsefesi ‘toplumsal sözleşme’ kuramına yönelmiştir.” (s.66)

Ulus kavramının varsayımsal olması biraz kafa karıştırabilir ama yazar, bereket versin, toplumsal sözleşmeye atıfta bulunuyor.

Kayıtlı plak

Yeni Şafak (07.03.13) gazetesi, kendi tanımlamasıyla “Anayasa Hukuku Uzmanı”, Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Serap Yazıcı ile yapılan bir söyleşi yayınladı. Konu hazırlanmakta olan sivil (!) anayasa. Prof.Dr. Yazıcı’nın yazıları ve konuşmaları güven vermez. Nesnellik ve esneklikten uzak görünür. Sanki CD’ye kayıtlı bir tarzda konuşur.

Bu konuşmasında da aynı tavrı buluyoruz. Sadece bir tek ilginç görüşü var: “Anayasa’da vatandaşlık tanımına gerek yok” diyor. Böyle bir şey mümkün mü? Örnekleri varsa kuşkusuz mümkündür. Bu durumda, Anayasa uzmanı olduğuna göre, vatandaşlık tanımının yer almadığı anayasalardan bazılarını saymalı ki meslektaşlarının, ilgililerin ve ben fakir gibilerin inceleme fırsatı olsun. Ama, bir üniversite öğretim üyesine yakışacak şekilde konuşmuyor.

Kimliği ve niteliği belli gazete “Yeni anayasada ‘değiştirilmez’ denilen maddeler olmalı mı?” diye soruyor. Prof.Dr. Serap Yazıcı şöyle cevap veriyor: “Sadece 1. Madde’de yer alan devlet şeklinin Cumhuriyet olduğunu düzenleyen hükme değişmezlik izafe etmek yeterlidir.”

Böylece “laiklik” ilkesinin yer aldığı 2. Madde çöp tenekesini boylamış oluyor.

Mevcut anayasanın ilk üç maddesine benzer maddeler Fransa Anayasası’nın 89. Maddesi’nde yer alıyor:

“Ülkenin toprak bütünlüğünü hedef alan hiçbir değişiklik dava konusu yapılamaz” diyor yani “Ülkenin toprak bütünlüğünü hedef alan hiçbir değişiklik yapılamaz ve önerilemez” demek istiyor.

89. Madde’nin son fıkrası da şöyle: “Rejimin cumhuriyet şekli değiştirilemez.”

Şimdi bizim açıkgözler, “laiklik” ilkesi değiştirilmez maddelerde yer almıyor diye göbek atabilirler. Atsınlar! Ama kazın ayağı öyle değil. “Rejimin Cumhuriyet şekli”nin nitelikleri Fransız Anayasası’nın 1. Maddesi’nde yazıyor:

“Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir Cumhuriyettir.”

Haydi kaldırın bakalım bu maddeyi. Bu maddeyi kimse kaldıramaz ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk üç maddesinin hiçbir insanoğlu kaldıramaz. Velev ki karşı devrimci, yeni bir 31 Mart darbesi olmasın, TBMM’yi dağıtıp, anayasayı ilga etmesin.

(Devam edecek.)