29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Akademik sefalet üzerine (3) -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Günümüzden 3 yıl 6 ay 23 gün önce, 18 Eylül 2009 günü Hürriyet Gazetesi’nde “Anadilde Öğretim”i bir hak olarak görenlerle ilgili bir yazı yayınlamışım. O günden bu yana değişen hiçbir şey yok. Herkes dediğim dedik çaldığım düdük havasında. Düdük çalan arkadaşları okuyalım:

Kürtçülük sorununun tersi ve yüzü (10)

Cümlenin anlamı yazıcının karnında: Demokratik açılımın en önemli ayağı anadilin öğrenilmesi‘dir. Buna karşı çıkıyorlar ve şöyle diyorlar : “Kürtler anadillerini biliyorlar zaten. Öğrenip ne yapacaklar? Önemli olan Kürtçenin öğretimde kullanılmasıdır.”

İtirazcılara söyleyecek bir şeyim yok. Sanırım, “Kürtçenin öğrenimde (Türkçe gibi) kullanılmasının üniter devlet ilkesine aykırı olduğunu biliyorlardır.

Ben yazıma bir giriş olarak Anadilde öğretim‘in anadili öğrenmek anlamına değil, okul öğretimleri boyunca bütün derslerin anadilde yapılacağı anlamına geldiğini 1001’ci defa yazacağım. Ama bu basit gerçeği bilmeyenler ya da bilerek anlam karışıklığı yaratanlar var. Örnekleri birlikte okuyalım:

***

Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu: “Kürtlerin ve anadili farklı olan diğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, anadillerini sadece öğrenme değil, anadilleri ile eğitim alabilmeleri en temel haklarıdır.” (Radikal, 17.08.09)

Tahran Erdem: “Anadilde öğretim ve eğitim politikaları belirlenmeli ve uygulanmalıdır.” (Radikal, 17.08.09)

İhsan Bal (Polis Akademisi Öğretim Üyesi) : “Bu ülke üniter yapısını bozmayacak, toprağını bölmeyecek ve bayrağını değiştirmeyecek. Ama yerel yönetimlerin haklarının genişletilmesi, Kürtçe dilinde eğitim hakkı gibi demokratikleşme ve hukuk merkezli bir açılım yapabilecek.” (Taraf, 27.08.09)

Derya Sazak: Anadilde eğitim ‘bölünme’ nedeniyse İspanya neden bölünmemiştir.” (Milliyet, 25.08.09)

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı: “Kürtçe eğitim üniter yapıya engel olamaz.” (Akşam, 29.08.09)

Kemal Burkay: “Kürtçe de Türkçenin yanı sıra ülkenin resmi dili olmalı.” “BirGün, 01.09.09)

Prof. Dr. Levent Köker: “Kürtçenin ikinci (bölgesel) resmi dil olarak kabûlünden Kürtçe anadilde eğitim hakkının tanınmasına, yerel yönetimde özerklik taleplerine uzanan bir sıralama yapılabilir.” (Zaman, 13.08.09)

Ümit Fırat: “Anadilde eğitim hakkı tanınmalı.” (Yeni Şafak, 16.08.09)

Prof. Dr. Ahmet İnsel: “Niye Türkler, Kürtlerin kendi okullarında Kürtçe eğitim görmeleri yaklaşımından ve ihtimalinden neden rahatsız oluyorlar.” (Taraf, 03.08.09)

Prof. Dr. Mithat Sancar: “Şu alanlarda Anayasal ve yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum: Anadilin eğitimde kullanılması.....” (Milliyet, 05.08.09)

Oral Çalışlar: “Anadilde eğitim bir insan hakkıdır.” (Radikal, 02.09.09)] (Bak: Özdemir İnce, Direnen Cumhuriyet, Destek Yayınları. S.302)

Günümüze gelelim

Yazıda düşüncelerini alıntıladığım yazıcıların beşi öğretim üyesi, akademisyen. Bunlar da sözlerinin doğruluğunu kanıtlayacak kaynak kanıt vermiyorlar. İşkembe-i kübradan atıyorlar. Neden? Çünkü tamamı konunun cahili. Okumuyorlar. Kendi kafalarına göre söylüyorlar. “Kendi kafasından söyleme”ye argoda “sallamak” denir. Bilimde ve akademide sallamak yoktur.

Laik ve demokratik bir ülkede hakların kaynağı anayasa ve yasalardır. Ülke devletinin altında imzası bulunan uluslararası anlaşmalardır. Bunların dışında her ülkede Anayasa Mahkemesi, Danıştay gibi yüksek mahkemeler var. Uluslararası planda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi falan var. Azınlık ve birey haklarının kutsallaştığı günümüzde, anadilde öğretim (öğrenim) hakkının dayandığı bir meşru bir kaynak olması gerekir. Kürtçe için böyle bir meşru dayanak yok!

2000 yılından bu yana hafiye gibi izliyorum: Anadilde öğretim sorununu benden başka kim doğru yazacak diye. 17.08.2009 tarihli Milliyet’te Kadri Gürsel yazdı, başka kimse yaz(a)madı. Ama nihayet 8 Mart 2013 günü BirGün gazetesinde Ünal Özmen yazdı.

***

Kendi dili olmayan herhangi bir ethnos (ethni, etnisite, etniklik gibi kavramlar bu sözcükten türemiştir) yoktur. Ethnos için somut ve denetlenebilir bir varlık olan dil, varsayımsal bir kavram olan soy birliğinden ve kandaşlıktan çok daha önemlidir. Dil ethnos’un temel direğidir. Ancak ve ne yazik ki egemenlik ethnos’un değil ulusundur. Egemenliğin Allah’a ait olduğu toplumlarda iş kolay. Egemenliğin ulusa ait olduğu yerlerde ethnosun ve dilinin işi yaş. Bu nedenle değerli okurlar, Bay Öcalan, Barış ve Demokrasi Partisi’nin militan ve lafazanları, bu nedenle dağa çıkmış PKK, anadilde öğretim hakkı istemek ulusal egemenliğe aykırıdır, ulusal egemenliği bölmektir.

Federal devlet

Yıllardır, Prof.Dr.Oktay Uygun’un “Federal Devlet” (XII Levha Yayınları. 3.Baskı 2007) adlı kitabından söz ederim. Günümüzde, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, bütün siyasetçilerin, milletvekillerinin; İmralı’nın, Kandil’in, BDP lafazanlarının mutlaka okumaları gereken bir başucu kitabı.

İşte bu kitabın 319.sayfasını açıyorum. Bölüm başlığı şu: Bölünmezlik İlkesi Federalizmi Olanaksız Kılar:

“Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesi (kısaca bölünmezlik ilkesi) bakımından federal sistemi değerlendirmek için ‘egemenlik’ kavramını incelemek gerekir. Çünkü bölünmezlik ilkesinin işaret ettiği olgu ve bölünmez olarak gördüğü şey egemenliktir.”

Buna göre yeryüzü egemenliği Allah’a ait olmadığı gibi ethnoslara da ait değildir; fakat ve sadece ulusa aittir. Egemenliğin göstergelerinden en önemlisi de eğitim-öğretim dilidir. Bu da sadece ulusal topluma ait bir haktır. Bu nedenle, çazgırların sandığı gibi, anadilde eğitim-öğretim hakkı kişilerin (bireylerin) en doğal hakları arasında yer almaz.

(Devam ediyor).