Akan Tarık
Hiç kimse kusura bakmasın, “yiğidin hakkı yiğide!” ama zalim ile suç ortaklarının hak ettikleri neyse onlarınki de onlara. Bu dünyada da, öbür dünyada da önünde sonunda hak yerini bulur çünkü. Kimi güncel dizi oyuncuları, sözde sanatçılar iktidar vitrinlerinde gerdan kırıp iş koparmaya çalışır, kendi dönemi ünlü kimi isimleri iktidar politikalarına hizmet için yetkilendirilip bir tür atanmış bölücülük akilliği yaparlarken Tarık Akan siyasi iktidarlara karşı direnen, alnının akıyla hak ettiği gerçek bir toplum, halk ve ulus akili olmayı seçmiş ve bunun gereğini de hiç bir gelecek kaygısına düşmeden tam zamanında ve gerektiği biçimde yapmaktan asla kaçınmamıştır. Kimseler o sözde mahkemelerdeki hukuksuzluklara tanıklık etmesinler, halka duyurmasınlar diye İstanbul’un kırlarında Silivri’de kurulu Ceza ve İnfaz Kurumu içerisine hapsedilmiş mahkemelerin yollarına, önlerine, kapılarına, salonlarına, polisin jandarmanın kurdukları demir barikatların yıkılmış çeperlerine bakın; bakın ki hem sürecin akan tarihini, hem de Akan Tarık’ını görün. Olanlara yakından tanığız ve hiç unutmayacağız. Bütün bu hukuksuzlukların, kumpasların başlangıcında bir ucunda bir biçimde parçası, enstrümanı olmayı seçmiş yandaş sistem medyası tarafından bile bugün ABD destekli ilk Fettullah Gülen Terör Örgütü darbesi olarak dillendirilen Ergenekon, Balyoz, Odatv vb. zulüm günleri sırasında tarihin yönünü etkileyip bugüne evrilen bir sürecin kahramanlarından olmayı seçmişti o. Adını doğru koyalım; Akan, 12 Eylül darbesinin mağduruydu; direne direne aklının, vicdanının, direncinin ve halkının onuru oldu. Biraz daha zorlasalar neredeyse Ergenekon, Balyoz, Odatv sürecinin de mağduru olmak üzereydi. Çünkü silahlı kuvvetler de dahil hedef alınan bütün BOP direnişçisi mağdurlara tam zamanında gerekli desteği vermekten çekinmeyen -kendi ifadesiyle- aydınlanma devriminin neferi, Mustafa Kemalin askerlerinden biri olmayı seçmişti. Tarihsel bir süreçti ve o bunu benliğinin her noktasında derinden hissedip ileri atılmaktan kaçınmamıştı. Tanığız hep birlikte. Şu birkaç gündür sözüm ona ardından Yeşilçam merkezli iyi bir şeyler söylemeye çalışanlara bakıyorum da -ki yine de sağ olsunlar- çoğu o günlerde onun üstüne üstüne yürüdüğü Silivri duvarlarının, hukuksuzlukların önemli ölçüde “hık deyicisi”ydiler oysa. Kamuoyunu çözüm sürecine ikna etmek için o düzmece delilleri, iddiaları dillerine dolayıp ekranlara, konferanslara, köşelerine koşturarak hukuk kılıklı tezgahları, yalanları topluma gerçekmiş gibi yayarak nasıl da büyük bir zulme ortak olmuşlardı, unutulmadı. O karanlık günlerde yüklü maaşlarla beslenen bütün o Fetullah Gülen cemaati savunucuları, ülkeyi 15 Temmuz terör saldırısına maruz bırakmaktan, yardım ve yataklıktan suç ortakları sayılmaları gerektikleri halde nasıl da birden başımıza sözde “FETÖ” düşmanı kesildiklerine bakın! Yine aynı çevrelerin aynı nedenle sürekli dışlamaya, yok etmeye çalıştıkları Tarık Akan’ın arkasından nasıl da vıcık vıcık sözde ağlaşmalarına bakın, ne demeye çalıştığımı anlarsınız? Türkiye’yi hiç yalnız bırakmadı, halkı ve Cumhuriyet’i yanıltmadı Tarık Akan. 66 yıllık ömrü aynı zamanda Türkiye’nin ve Cumhuriyet’in adım adım geriye götürülüşünün tarihiydi. O hep karşı durdu ve direnerek veda etti dünyaya. Allah onurlu mücadelesini, dik duruşunu, örnek kişiliğini, adını ve toprağını gani gani daim etsin...