23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Akıllı şehirler Üretken köyler

R. Bülend Kırmacı

R. Bülend Kırmacı

Eski Yazar

A+ A-

Kalkınmanın bütüncül, dengeli, kamucu olmasını önemsiyorum.

Bütüncül kalkınma; ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal kurumlarıyla kalkınmadır.

Dengeli kalkınma; bölgeler açısından dengeli, şehirler ile köylerin bir arada kalkınmasıdır.

Kamucu kalkınma; KİT’ler ve planlı eksende, özel kesimin tamamlayıcıyla kalkınmadır.

BÜYÜMEDE KALKINMADA İSTİKRAR VE İNSANİ GELİŞMİŞLİK

Öte yandan, “büyüme” kalkınmaya yansır, gelişme ise bence, büyüme ve kalkınma kavramını içine alan ve sosyal hakları, seyahat olanaklarını, kaliteli eğitim ve sağlık hizmetlerini içeren daha büyük bir hedeftir.

Artan nüfusu ve rekabet ortamı gereği Türkiye büyümesini istikrara eriştirmek, kalkınmasını süre istikrarına kavuşturmak ve insani gelişmişlik endeksi açısından dünyadaki saygın yerini almak zorundadır.

KÖYLER VE ŞEHİRLERDE DENGELİ KALKINMA

Bütüncül kalkınmayı, kamucu kalkınmayı bir başka yazımda işlemeye çalışacağım, bu yazımda daha çok, köyler ve şehirler açısından dengeli kalkınma kavrayışı üzerinde duracağım… Öncelikle belleğimizi biraz tazeleyelim ve Cumhuriyet’imizin kalkınma anlayışının temelinde “kalkınma köyden başlar” yaklaşımının ön plana çıktığını unutmayalım.

Gerçekten bu anlayış ve yaklaşımdır ki, köylere okulları ve öğretmenleri göndermiş, yaparak, yaşayarak öğrenen Köy Enstitüleri mezunları, kalkınma idealimizin insan kaynağını olarak görülmüştür.

TÜRKİYE’NİN KÖYLERİNE BORCU VAR!

Türkiye’nin şekerine, kömür cevherine, demirine, demiryollarına sahip çıktığı yıllardır;

Cumhuriyet eliyle şehirlerde bankalar ve ticaret gelişmiş, kültür-sanat kurumsallaşmıştır.

Ne ki, aradan geçen yıllar içinde Türkiye’de “kent” ile “köy” nüfus oranı kentler lehine değişmiş, “tarım ve toprak-dışı” kalıp, köylerden sökün veren ve kentlere “sürgün” giden yığınlar, bu kez, “fabrikasız olan” kentlilerle, yoksullukta buluşmuştur.

80’lerin öncesi ve 80’leri 2000’lere bağlayan yıllar, Türkiye’nin sosyalliğini yitirdiği, özelleştirmelerle dış borca bağımlı hale getirildiği yıllardır.

Türkiye yeniden kalkınma, büyüme ve gelişme rotasına girecekse, bu seyir köylerden başlamak zorundadır. Köylü emeğiyle eğitimiyle, işiyle aşıyla, merası otlağı, tarlası ve suyuyla, köyünde doyabilmeli ve dahası “artanı’ hakkaniyete uygun koşullarda kooperatifler eliyle de satıp” insanca bir yaşam sürdürebilmelidir. Türkiye’nin köylerine borcu vardır!

Oysa, köyde yaşam zordur. Kentte yaşamak da zordur. Ancak, tüm bu tabloya karşılık belli bir bilinç sıçramasının ipuçları da görülmektedir. Türkiye hızla eski yaralarını sarmak, yıkılanı yapmak, kırılanı onarmak, nihayet, ezmeden yönetip, sömürmeden üreteceği günlere erişmek zorundadır. Bunun yolu kendi deneyimlerimizin olumlu yönlerini güncele aktarmak ve dünya genelinde yararı kanıtlanmış tecrübelerden de yararlanmaktır… Eğer köyün ve kentin bir arada kalkınmasını önemsiyorsak, bu yerleşimleri daha yaşanabilir hale getirmek zorunda olduğumuz yalın bir gerçektir.

TÜRKİYE’NİN ŞEHİRLERİNE BORCU VARDIR!

Bu bağlamda, son yıllarda giderek rağbet gören “Akıllı Şehirler” yapılandırmasını dikkatle ele almamız uygun olacaktır. “Akıllı Şehirler” kentin yönetimine kent sakinlerinin katılımını en üst düzeye çıkaran, kentin bir plan dahilinde yönetildiği, kanalizasyonundan spor sahasına, ulaşım hizmetlerinden sağlık ünitelerinin konumlanmasına, trafikten park alanlarına kadar elektronik izleme sisteminin gözetiminde kentin 7 / 24 izlenmesine ve kentteki elektrik, gaz, ve suyun tasarruflu tüketilmesini ve uygun fiyatlardan hemşerilere sunulmasını sağlayan, o arada, imar planları ve ihaleleri hemşerilerinin bilgisine açık olan şehirlerdir… Akıllı şehirler mücavirindeki endüstriyel bölgelerin verimli çalışması ve turizm olanaklarının en üst düzeyde gerçekleşmesi için deyim yerindeyse şanslı şehirlerdir… Görüldüğü gibi son yıllarda gelişen “Akıllı Şehirler” dengeli kalkınmanın önemli bir öğesi olan “kentsel kalkınma” açısından da değerlendirilmesi gereken bir gelişmedir… Türkiye’nin şehirlerine de borcu vardır!

Evet köylümüz ve kentlimiz üreterek, askere giderek, vergi ödeyerek devletine olan borcunu fazlasıyla ödemektedir, buna karşılık, devleti yöneten siyasetin, dengeli, bütüncül ve kamucu bir kalkınma anlayışını icra etmek gibi, köylümüze de kentlimize de, özcesi Türkiye’mize karşı, ödevleri ve görevleri vardır.

Türkiye eğer belli bir arınma ve silkeleniş içinde milli bir bilinçle ulusun tüm kaynaklarını seferber eden, kapsayıcı, kamucu, kalkınmacı bir rotaya girerse; 21.yüzyıla gerçekten imzasını atabilir; o arada, köyünü de kentini de dertlerinden kurtarır, dahası sanayisiyle, eğitimiyle, güzel sanatlarıyla, spordaki başarıyla tüm vatandaşlar ve özellikle gençler için insancıl ve hakça bir yaşam kurabilir.