AKP TARİKATI DİMYAT’A GİDERKEN...(7) -(TAMAMI)

14 Mayıs 1950’den bu yana bütün hükümetleri ve başbakanları, Demokrat Parti ve Adnan Menderes’i çok iyi hatırlıyorum: O günden bu yana AKP tarikatı hükümeti gibi bir acaip hükümet, R.T. Erdoğan kadar “tuhaf” bir başbakan gelmedi. Başbakan için kullanılan karizmatik sıfatını anlamış değilim, neyin karizması Allah aşkına?

Rahmetli Adnan Menderes, Ankara’nın Kızılay’ında yapılan 555K’da neredeyse tek başına göstericilerin arasına girmişti. İstese ertesi gün “Vatan Cephesi”ni Hipodrom’da toplayamaz mıydı? Bir yanda devlet adamlığı terbiyesi almış biri, öte yanda demokratik özgür halka karşı mahalle kabadayılığı.

Karizma cesaret ister. Karizmatik adam dekatlon atletine benzer. Hiçbir alanda falsosu, defosu yoktur. Ajda Pekkan’ın, Bülent Ersoy’un süperstar ve diva oldukları, Orhan Pamuk’un Nobelist olduğu yerde R.T. Erdoğan’ın “karizmatik” olması şaşırtıcı değil. Her şey kapanın elinde kalıyor. Şeyhin kerameti kendinden menkul!

***

Haydi eşeği yokuşa sürmeyelim, “karizmatik” mavalını kabul edelim. Ama bir karizmatik “figure”ün yapması ve yapmaması gereken şeyler var. (Dikkat ederseniz, bugün, konunun önemine binaen fantirifitton sözcükler kullanıyorum).

Attan ya da eşekten düşmeyi, bu yazının sınırları dışında tutmak gibi bir delikanlılık örneği vereceğiz. Harbîden, herhangi bir karşılık beklemeden.

Peki, şu stat önlemlerine ne diyeceksiniz sayın müridler?

Statlarda hükümet aleyhine slogan atılamayacakmış, siyasal slogan atılamayacakmış, davul-zurna, pankart ve flama-milama yasakmış, yasak olacakmış!...

Diyelim ki şeyhiniz yedi kat karizmatik. Bu önlemlerle karizmanın birkaç katı gitmez mi? Millet, “Ulan, bu herifte yürek Selanik, nabız üç buçuk atıyor!” demez mi? Demez olur mu? Milletin ağzı torba mı ki büzesin!

Diyelim ki, statlarda her şey yolunda, cesaretlenip stada geldi ve seyirciler üstüne basa basa ve tane tane “Obama istifa!” diye bağırmaya başladılar, ne yapacak? Papa istifa da derler, Patrik istifa da derler, hatta Kılıçdaroğlu istifa diye de nümayiş yapabilirler!

Ya da “Ya ya ya şa şa şa Tayyip reis çok yaşa!” da var, “Bir baba Hindi!” de var...

***

Diyelim ki bunların hepsi AKP tarikatının nazlı hükümetini devirmeye yönelik terör hareketi sayıldı ve TCK’nın 300 bilmem kaçıncı maddesi uygulandı. Uygula!

Diyelim ki bir gün bir milli maça rakip takımın başbakanı ile gelmek zorunda kaldı; o gelir gelmez seyirci-halk stadyumu boşalttı, rahatsız etmemek için. Ne yapacaksın o zaman, TCK’nın hangi maddesini uygulayacaksın?

Diyelim ki, stadyumlarda milleti susta durdurdun. Sakın ola ki için rahat etmesin, zulada bir kart daha var: Maçlara gitmemek! Düşünsene, millet derbilere bile gitmiyor... Ne yapacaksın? Milli maçlara bile gitmiyor, ne yapacaksın?

“Ne yapacaksın?” diye sorduğum kişi “karizmatik” denen kimse değil. Bu, sen, “kerizmatik” olanı.

Efendim, kimse maçları gerdeksiz düğüne çeviremez! Seyirci “Hodri meydan bre!” der.

***

AKP tarikatı şeyhi, babasının saatini dağıtıp bir türlü toparlayamayan (meraklı değil) hırslı çocuğa benziyor.

Mürit tayfası, şeyhin kerametinden kuşku duymaya başlamış. “Biz kan tükürürüz ama kızılcık şerbeti içtik deriz” havalarında. Şeyh ve müritler, mezarlıktan geçerken ıslığa vurmaktalar. Yiğitliğe lavanta sürmüyorlar. Ama bu lavantanın helâlliğinden şikâyetçi olanlar da var.

***

Çok değil, bundan 6-7 yıl önce, AKP’nin hal ve gidişine, jest ve mimiklerine, konuşma ve susmalarına, kabadayı havalarına güvenmeyen uygar cumhuriyetçiler, jakoben olmakla, İttihatçı olmakla, Kemalist ve laikçi, askerci ve darbeci olmakla, bölünme ve irtica paranoyasına müptela olmakla suçlanırlardı.

Bu suçlayıcılar, şimdi, köprüden geçerken ayı dayı tuzağına düşürüldüler. Kendi düşen ağlamaz! Özal onlar için “Benim münevverim işini bilir!” demişti.

***

Açılım süreci (PKK bayılıyor şu “süreç” lafına!) bu gidişle, garnizonlardaki “Aç! Aç!” gecelerine benzeyecek.

Bu konuda yirmi yıldır yazdıklarım birer birer ortaya çıktı, kanıtlandı ve gerçekleşti. “Kürtler” sözcüğünü kullanmak istemiyorum. PKK, pamuk ipliğiyle bağlı, imam nikâhlı, boşanmaya hazır bir federasyon istiyor. Kendi polisi olacak, kendi vergi dairesi olacak, kendi okulu olacak, kendi okulunda eğitim ve öğretim Kürtçe yapılacak. Haklı!

Dağdan inenlerin tamamı federe devletin kadrolarında memur olacak. Dahası, benim yıllar önce ironik olarak önerdiğim gibi intibakları bile yapılır. Dağda kalınan süre kıdeme sayılır.

Bu işlerin finansmanı kuşkusuz narkozlu TC devleti tarafından yapılacak. İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara! Ancak bundan sonra bu mintan dikiş tutmaz!

Böyle bir durumda AKP tarikatının ne yapacağını ben de merakla bekliyorum.

***

Arap Yalancı Baharı’ndan sonra başta R.T. Erdoğan olmak üzere AKP tarikatı iyice uçmaya başlamıştı. ABD’den aldığı gazla Müslüman dünyasına nizam getirmeye kalkıştı.

Bu adamlar belki İslam tarihini menkıbe olarak biliyorlar, o da belki, ama Arapların tarihini bilmedikleri gibi Osmanlı tarihini de kesinlikle bilmiyorlardı.

Arapların gözünde Türk Müslüman olsa bile bir Mevâlî’dir yani köledir. Kendisi mevl-el-mevâlî’dir. Kölelerin efendisidir. Arap’ın mevâlî ile evlenmesi uygun değildir. Kanı bozulur.

“İnsanlığın en mükemmel sınıfı Araplardır; Arapların en mükemmeli Kureyşlilerdir; Kureyşlilerin en mükemmeli de Beni Haşim’dir.” (Hadîs)

Bilindiği gibi Beni Haşim, Hz. Muhammed’in mensup olduğu aşirettir.

Hz. Muhammd’e göre:

“Arapları sevmek üç nedenle şarttır: Çünkü ben bir Arap’ım, çünkü Kur’an Arapça inmiştir; çünkü cennet sakinleri Arapça konuşur...” (Hadîs)

Arap bir mevâlîyi kendisine efendi yapar mı ey sahib-i karizma?