‘Alalım Halep’i, kafamız rahat olsun’
Önce istihbaratlar, sonra savunma bakanları görüştü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kendisinin de Esad ile görüşeceğini söyledi.
Koşullar Türkiye’yi Suriye ile işbirliğine zorluyor. Bu nesnel bir durum.
1 – PKK/PYD’yi temizlemek için
2 – Selefi terör gruplarını yok etmek için
3 – Geçici sığınmacıların vatanlarına dönüşü için
4 – Doğu Akdeniz’de yeni bir müttefik kazanmak için
5 – Rusya ve İran’la işbirliğini ilerletip ucuz petrol ve doğalgaz temin etmek, Türk ekonomisini şahlandırmak için
Suriye ile işbirliği bir zorunluluk. Ertelendikçe Türkiye’ye her anlamda maliyet bindiren bir zorunluluk.
YOL TUTUŞ KALMADI
AK Parti ağır aksak 12 yıllık hatalarından dönmeye çalışıyor. Ancak lastikleri o kadar yıprandı ki, manevra yapmakta zorlanıyor, araba sürekli savruluyor. Yol tutuş kalmadı.
İdlib’de iktidar olmalarına göz yumduğumuz HTŞ terör örgütü, Türkiye-Suriye işbirliğini hedef alan açıklamalar yaptı. Maaşlarını ödediğimiz “Suriye Milli Ordusu” denen yapı ise, Türkiye Suriye ile anlaşsa dahi “barışmayacakları” mesajını yayınladı. AK Parti’ye aba altından sopa da gösteriyorlar.
Dışişleri Bakanlığı zaten araya ‘Cenevre’ laflarını, ‘Suriye’ye anayasa’, ‘Geçiş süreci’ gibi süreci tıkayan formülleri hemen devreye soktu.
Belli ki içinde kimi AK Partililerin de olduğu Suriye’nin kuzeyinde yağmaya girişen savaş ağası “iş insanları” da harekete geçmiş. Onlar Türkiye’nin değil, kendi çıkarlarının peşindeler.
BÖYLE DOST DÜŞMAN BAŞINA
Hele hele AK Partili kalemlerin meseleyi yokuşa süren yazılarını da okuyunca bu işi Vatan Partisi dışında yapabilecek bir kuvvet olmadığı kesinleşiyor. Kamuoyunu bu işbirliğine hazırlayacakları yerde, olmasın diye çırpınmaya başladılar. Meğer ne kadar Davutoğlu varmış AK Parti’de.
Son örnek Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay. Sıradan bir yazar değil. 2 dönem vekillik ve AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı yaptı. İki yıl kadar da AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun yardımcısıydı. Bugün ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanlarından birisi.
ABD’YE GÖREV ÇAĞRISI
Aktay dün çıkan yazısında, Türkiye’nin neden Suriye yönetimine doğru manevra yapmak zorunda kaldığını anlatıyor. ABD’ye kızan Aktay, tepkisini “ABD Suriye’de durumu gerçek anlamda değiştirmek için hiçbir şey yapmadı” sözleriyle dile getiriyor. Demek ki Aktay’ın beklentisi, Esad’ın ABD-İsrail eliyle devrilmesiydi. Herhalde güneyimizde ikinci bir Yunanistan arzu ediyor.
Hem boşuna kızıyor Aktay. ABD, Esad’ı devirmek için epey çalıştı, hâlâ da çalışıyor. Sadece 2022’de ABD’den PKK/PYD’ye 1500 Tır silah ve mühimmat verildi. 12 yılda ne kadar olduğunun hesabı artık tutulamayacak boyutta. “On binlerce tır” deyip geçelim. Verdikleri askeri eğitim de cabası. ABD Kongresi son 5 yılda 700 milyon dolar terör örgütüne para aktardı. Bu sadece resmî olan. Bir de PKK ile birlikte Suriye petrollerini çalmalarını hesaba ekleyelim.
ABD, sadece PKK’yı değil, DEAŞ’ı da Suriye’nin üzerine saldı. Trump bunu itiraf etti. İsrail’in sürekli Şam’a yaptığı hava saldırılarını da faturaya ekleyelim. Yani Esad bugün ABD istemediği için değil, Suriye Devlet Başkanı, ordusu ve halkı direndiği için kazandı.
HALEP’İ ALMAK…
Ancak ABD’yi göreve çağıran tutumdan daha vahimi var. Aktay şunu söylüyor:
“Mesela aljazeera.net’te yazan Muhtar el-Şankıti’nin dediği gibi, Suriye içinde Türkiye’nin kontrolündeki güvenli bölgenin kriz nihayete erinceye kadar Haleb’i de içine alacak şekilde genişletilmesi çok iyi bir çözüm olabilir.“
Yani Aktay, uzun mücadeleler sonucunda terörden temizlenen ve yeniden Suriye Devletinin kontrolüne geçen Halep’in fethini öneriyor. Başka türlü Halep nasıl “Türkiye’nin kontrolündeki güvenli bölgeye” katılabilir? Bakkaldan ciklet mi alıyoruz? Belli ki “3 saatte Şam’ı alırız” kafası hâlâ canlı.
Bu ne demek? Suriye ile savaş demek. Sadece Suriye ile değil Rusya ve İran ile savaş demek. Türkiye’yi ABD’nin kucağına itmek demek. Türk ekonomisine darbe demek. Bu danışmanlarla mı Türkiye, Suriye ile işbirliğine gidecek en hafifinden ‘normalleşecek’?
Öyle görünüyor ki, Vatan Partisi hükümette olmadan, Suriye ile ilgili doğru adımlar atılamayacak.