29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Alandaki ölüye -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye’deki bütün Taksim-Gezi Parkı direnişçileri yüzünden memleketin huzuru kaçmış. Doğrudur! Huzuru kaçanlar huzur kaçırırlar. O halde kimsenin huzurunu kaçırmayacaksın!

“İnsan korkunca korkusuna bir çare düşünmeli” der Rilke. O zaman, devrimci isen, korkunu ve korkutanı korkutacaksın. De ki onlara, mübahtır!

Paylaşan, paylaşmayı bilen kimse kimseyi korkutmaz, kırk haramilerden başka. Korkutuyor, korkması gerekeni!

“Komün”, Bedreddin’in dediği gibi, yarin yanağından gayri her şeyi paylaşmak için! Sadece hırsızlar korkar paylaşmaktan. Alın teri paylaşır.

***

“Alandaki Ölüye” adlı şiir 10 Eylül 1969 günü Muğla’da yazılmıştı. 68 Günleri’nde. Birkaç ay sonra bir edebiyat dergisinde yayımlanmış olmalı. Hatırlamıyorum. Ama, “KarşıYazgı” (Dost Yayınları, 1974) adlı kitabımda yer aldı.

Düşen devrimciler için, bir mersiyedir, ağıttır. Ama güzellemedir, övgüdür aynı zamanda! Bundan 44 yıl önce Taksim-Gezi Parkı şehitleri için yazılmıştır.

***

Alandaki ölüye

Vaktin hiç kurumaz mürekkebi

Hiç durmadan yazar güzel kalemi

Bir rüzgâr gülü coşkusuyla

Yayar utkusunu bir baştan bir başa

Eker kendi uygar tohumunu

Şaşmaz elleriyle doğaya

Vaktin hiç kurumaz mürekkebi.

Vaktin hiç kurumaz mürekkebi

Ve hiç silinmez masum kan.

Orada senin düştüğün yerde

Bir demet kırmızı karanfil var

Orada senin düştüğün yerde

Hâlâ sıcak alnı açık kan

Bakıyorum ağlıyorum

Gözyaşları su ve tuzdan başka nedir ki

Hem neye yarar senin düştüğün yerde ağlamak?

Acı çekiyorum, hapiste gibiyim

Bıraktığın boşluğu hiçbir şey dolduramaz

Zamanaşımı yoktur senin gerçeğinde

Düştüğün yerin bile ağladığı söyleniyor

Ben de ağlıyorum ama neye yarar?

Ölüler konuşmaz

Ama sırtlarında yaşamın güzelliğini taşırlar

Sen sırtında inatçı ilkbaharı

Ve binlerce tomurcuk taşıyorsun

Binlerce renk binlerce koku binlerce tat

Esmer alnında inci çiçekleri

Güçlü omuzlarında gelincikler

Paramparça yüreğinde karanfiller açıyor

Ve ekleniyor soylu dirimin

Yel ve su gerçeğine.

Biliyorum

Soğuyacak etin ve kemiğin

Ellerin ırmaklara kavuşacak

Esmer gövden güneşte yanmayacak

Hiçbir kadını öpemeyecek dudakların

Gözlerin anlatamayacak yüceliğini

kavganın

Ama büyüyecek destansı sesin

Bir demir büyüyecek körfezin sularında.

Yüzünü yitiriyorum

Çoğalıyor yüzün

Başka yüzler ekleniyor ince yüzüne

Bakışların buluşuyor binlerce bakışla

Sesin diriliyor ağaran gecede

Sesin diriliyor ağaran gece sesin

Sesler diriliyor ağaran gecede

Elin dost elleri oluyor

Elin şarkı nakaratları

Elin aşıkların mırıltıları

Elin penceremi açıyor ardına kadar

Tertemiz pırıltılı hava doluyor odama.

Nasıl da özledim seni bir bilsen

Düştüğün kent ateşler içinde sayıklıyor

Doyasıya uyumak istiyorum

Ve senin uyandığın dünyaya uyanmak

Müthiş özledim seni! Özlüyorum!

Yumdum gözlerimi

Bahar buluta girdi

Bahar buluttan çıktı

Ebemkuşakları içinde

Yumdum gözlerimi

Ağaçlı yolu örten yapraklar

Uzak bir ırmağın hışırtısı

Bir gül ve yanık benzin kokusu

Bir kadın getirip yıktı yüzünü

Gülümsemesiyle dağıldı gece

Geldi senin kadının

Bakışı destansı

Dünya güzeli

Senin kadının

Getirip yıktı yüzünü

Ölmediğini düşünüyorum

Havada senin sesin var

Ölmediğini düşünüyorum

“kanayan yaram benim”

Ölmediğini düşünüyorum

Dünyayı seninle konuşuyorum

Ölmediğini düşünüyorum

Adınla çağrılıyor işe çocuklar

Öğretmenler senin adına yoklama

yapıyorlar

Senin adına askere gidiyor delikanlılar

Senin adına umutlanıyor genç kızlar

Ölmediğini düşünüyorum

Bir demir büyüyor körfezin sularında

Ölmediğini düşünüyorum

Düşleyerek sen olmayı!

Orada, senin düştüğün yerde

Bir demet kırmızı karanfil var.

(Özdemir İnce, Rüzgâra

En yakın Yerde, Toplu Şiirler I,

Kırmızı Yayınları, s.234)