22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Alevileri parçalama ve eritme bildirisi

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

4Temmuz 2017’de Hacıbektaş’ta toplanan bazı dedeler, örgüt temsilcileri ile yazarlar bir bildiri yayımlamışlar. "3 yılda hazırladık" dedikleri bu metni okuyunca Aleviler arasındaki parçalanmanın ve cehaletin giderek derinleştiğini anladım.
Aleviliği tanımlarken yazdıkları bunu gösteriyor: "Bu nedenle Alevilik binlerce yıldır var olarak bugüne gelmiştir. (...) Aleviliğin tasavvuf üzerinden İslamiyet’e bağlanması bir zorlamadır. Bu zorlama bugün artarak devam etmektedir. (...) Alevilik İslam içinde gösterilerek dinsel bir unsur yaratılmaya çalışılmaktadır. (...) Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancı Anadolu ve Mezopotamya kaynaklı olup Balkanlardan, Hindistan’a, Ortadoğu’da ve Alevilerin göç-göçertme sonucu gittiği dünyanın heryerinde hala yaşamaktadır."

İSLAM, SOSYAL BİR HAREKETTİR

Bu bildiriyi hazırlayanlar; İslam olgusunu, tıpkı Sünni bir molla gibi sadece göksel bir inanç sanıyorlar. Halbuki İslam dini dediğimiz şey, Orta Çağ’da ortaya çıkmış büyük devrimci hareketlerden birisidir. Hz. Muhammet’in devrimci hareketi öbür dinlerde olduğu üzere daha sonra egemen kesim tarafından kuşatılmış, teslim alınmıştır. Bu egemen sınıf ideolojisine kısaca Sünnilik diyoruz. Buna karşı olan alt katmanların tepkisi ise kendisini Alevilik olarak şekillendirmiştir. Bu ideolojik zıtlaşma kendisini "zahirbatın"çelişkisiyle ortaya koymuştur. İslam, zamanla zahiri kol (Sünnilik) üstünden egemen kesimin ideolojisi olmuş; aynı İslam batınilik üstünden halkın ideolojisi haline gelmiştir.

ALİCİ-HÜSEYİNCİ AKIM

İslam hareketi, ezilenlerin eşitlik isteğiyle ortaya çıkmış ama Emeviler zamanında teslim alınıp Arap sömürgeciliğinin aracına çevrilmiştir. Arapların yağma seferleri cihat adı altında kutsallaştırılmıştır. Arabistan’da Ali ailesini katleden Emeviler, Kerbela’dan hemen sonra Türk illerine saldırmışlar; buralarda onlarca yıl süren korkunç katliamlar yapmışlardır. (Bu konuyu TÜRK ALEVİLİĞİ adlı kitabımızda "Arap-Türk Savaşları" bölümünde anlattık.)
Türkler, kendi kaderleri ile Ali ailesinin kaderinin aynı olduğunu görmüşler ve bu aile çevresinde kenetlenmişlerdir. Alevilik özünde, alt katmanların Arap cihatçılara direnişin de adı sayılır.
Alevi hareket tarih içinde kendisine sembol olarak Aliailesini seçmiştir. Alevi demek de Ali yanlısı demektir. Ali’den önce bir Alevilik asla olmamıştır. Tarihte gördüğümüz daha eski muhalif hareketlerin tümünü alıp Alevi torbasına doldurarak Aleviliği tarih öncesine kadar götürmek, geleneksel Aleviliği çürütme, çökertme projesidir.

BURADAKİ TÜRK ALEVİLİĞİ’DİR

Bu ekip gerçek tarihi yok saymakta; Aleviliği götürüp Zerdüştlüğe ve dolaylı olarak da Kürtçü ideolojiye bağlamaya çalışmaktadır. Aleviliğin Anadolu ve Mezepotamya kaynaklı olduğu iddiası, bunun utangaç biçimde anlatılmasıdır.
Alevilik Balkanlar’dan Hindistan’a her yerde yaşamaktadır, diyorlar. Doğru ama Alevilerin olduğu yerler İslam hareketinin etkili olduğu alanlardır. Her millet, bu harekete kendine göre bir biçim ve ruh vermiştir. Bunların toplandığı Hacı Bektaş’taki Alevilik ise Türk milletine özgü olan Türk Aleviliği’dir. Çünkü:
-Türkiye’deki Alevilik, cem törenine dayanır. Törende eski kamların devamı sayılabilecek dedeler ile ozanlar yer alır. Törenin dili Türkçe’dir. Okunan deyişler ve dualar Türkçe’dir. Öbür Aleviliklerde bu yoktur.
- Dua ve deyişler Türk’e has olan kopuz (bağlama:Telli Kuran) eşliğinde okunur. Bu durum, öbür Alevilerde yoktur.
-Kadın-erkek birlikte bulunur, birlikte tapınırlar. Bu da Türklerde görülür.
- Cemdeki semah da Türk’e hastır ve başka Aleviliklerde bulunmaz.
- Cemde diz üstü oturulur. Bu 3 bin yıllık Türk geleneği olan Alp Oturuşu’dur.
- Anadolu Aleviliğinin 7 Ulu Ozanı’nın tümü Türk’tür.
- Ay Ali, Gün Muhammet inancı, eski Türklerdeki Gün Tanrı ve Ay Tanrı inancının İslam içinde devam ettirilmesidir ve Türk’e özgüdür.
Cemde alınan dolu (tolu) eski Türklerde hakana, beylerin saygısını sunma töreninden aktarılmış bir Türk geleneğidir. Su, ağaç, kaya, ırmak gibi varlıkların kutsal sayılmaları eski Türk kültürünün (doğacı Gök Tanrı inancı) devamıdır.
-Ata mezarlarını ziyaret ve can aşı gibi uygulamalar da eski Türklerdeki Atalar Kültü’nün devamıdır.
- Yolun başı sayılan Ali, Türk Aleviliğinde neredeyse eski bir Türk Tanrısı gibi anlatılmaktadır.
13. Yüzyıl’da Hacı Bektaş’ta ve Erdebil’de filizlenip yayılan Aleviliğin Hindistan’daki veya Yemen’deki Aleviliklerle ilgisi yoktur. Tek bağ, "Ehl-i Beyt" sevgisinden ibarettir.
Bunların sözünü ettiği Aleviliğin dili Türkçe iken, bildiride sırf Kürtçülere yağ çekmek için şöyle yazmışlar: "Kadim inanç (Alevilik) tek millete özgü değildir, Milli bir dili yoktur. Ortak dilimiz Alevi dilidir."
Açıkça uyduruyorlar. Çünkü Alevi dili diye bir dil yoktur. Amaçları, söylemeseler de Kürtçe’yi de Alevi dili gibi gösterme gayretidir. Onların Alevi dili dedikleri dil, Türkçe’dir ve bildirilerini de işte o ulu dil ile yazmışlardır.

VALLAHİ ÜZÜLDÜM

Yayımladığı bildirinin ara başlıklarından birisi şöyle: "Alevilik hak ve hakikat yoludur ve yolun nasıl yürütüleceği erkânlarla belirlenmiştir"
Buradan anlıyoruz ki bu ekip daha "erkan" ile "erkânname"yi bile birbirinden ayıracak durumda değil. Alevilikteki "erkân" kısaca dinsel tören demektir. Erkânname ise bu törenin nasıl yapılacağını gösteren kitaptır. Yolun yani erkânın nasıl yürütüleceği, erkânnamelerde anlatılmaktadır. Alevi kültüründe erkânnamelere "buyruk" da denilir.
Geleneksel Aleviliğin kurallar kitabı olan buyruklarda, Alevilik hep "Muhammet-Ali Yolu" olarak anlatılır. Yine bu erkânnameler, Alevilerin Kuran’a bağlı olduklarını sıkı biçimde vurgular. Lakin, Kuran’ın yorumlanışı Batınî biçimde yapılır. İşte burada Aleviler, Sünnilerden ayrılır. Onlara, TÜRK ALEVİLİĞİ’ndeki Batınilik bölümünü okumalarını öneriyorum.

YANLIŞ KILAVUZLUK

Hele bir de hakka yürüyenlerin sırlanması (ölenlerin gömülmesi) erkânı ile ilgili yazdıkları var ki tamamen batıl: "Hakk’a Yürüyen can’ın tabutla taşınmasına, tabutun başının batıya gelmesine, tabutla sırlanmasına..."
O toplantılara Alevi dedesi adı altında katılıp da bunu yazabilenlere yazıklar olsun... Efendiler! Bilmediğiniz konulara girip de milleti azdırmayın: Alevi canlar tabutla taşınırlar ama tabutla değil kefenle toprağa verilirler. Başları da asla batıya çevrilmez. Cenaze, baş, Güneydoğu’ya bakacak şekilde toprağa verilir. Diğer Müslümanlarda olduğu üzere...

ATATÜRKSÜZ ALEVİLİK OLMAZ

Hacı Bektaş’ta toplanıp da Türk halkının ulu bilgesi Hacı Bektaş-ı Veli’nin adını anmayan bu ekip elbette ki Büyük Atatürk’ü de görmezden gelecekti ki öyle yapmışlar.
Bilsinler ki, Alevileri 400 sene boyunca ezen Osmanlı’nın saltanatını yıkan devrimci Atatürk, en büyük Alevi sayılır. Hızır Paşa’ların çarkını kıran Atatürk’ü yok sayanların yeri, Hızır Paşa’ların yanıdır.
Onlara tavsiyem, kimsenin Aleviyim diyemediği 1989 yılında bizim hazırladığımız Alevilik Bildirgesi’ni okumalarıdır. Böylece, bir bildirgede nelerin olup nelerin olmayacağını da öğrenirler.

ASİMİLASYONCU ÖRGÜT

Alevi kimliğini laik ve çağdaş Atatürk ilkeleri çevresinde örgütlemek yerine Alevileri geleneğinden koparmak peşindeki bu ekibin yapmak istediği iş; Diyanet İşleri’nin asimilasyon politikasının başka bir biçimidir. Bu yüzden de bunların toplumda bir karşılığı yoktur ve olmayacaktır.
Bilsinler ki, Aleviler 72 millete tek gözle bakar ama kendi milletini de inkâr etmez. Binlerce yıl ötelerden Türk dilini ve kültürünü bugünlere taşıyan Türk Aleviler, Türk milletinin yok olmasını engelleyen en büyük topluluk olmuştur. Türk’ün özünü bu milletten koparmaya, Avrupacı-Kürtçü- Alevi değerlerini reddeden bu ekibin gücü yetmeyecektir.