24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Almancı ve yurt dışı Türk aleyhtarlığı

Kadim Ülker

Kadim Ülker

Site Yazarı

A+ A-

Yetmişli, seksenli ve doksanlı yıllarda hangi ülkede olursa olsunlar, yurt dışında çalışanların ortak adı “Almancılar”dı. Onların adları yokmuş gibi hepsi Almancı olarak anılır ve konuşulurdu. Özellikle benim kuşağımın babaları olan ilk kuşak gurbetçi işçiler bu Almancı kavramı ile küçümsenirdi. Sadece küçümseme değil Almancı olarak karikaktürüze edilirler ve aşağılanırlardı. Fötr şapka, elbisesine uymayan renkli kravat, ellerinde teyp o sözde Almancıların karikatürüze edilmiş hallerinin  sembolleriydi. Sembollerden birisi de hiç şüphesiz çok Marklarının olduğunun dile getirilmesiydi. Önyargılıydı herkes onlara karşı. Sokaktan süpürürcesine zengindiler. 

Türkiye’de herhangi bir büyük kenti bile görmeden Anadolu’nun bir köyünden kalkıp Avrupa’ya gitmişlerdir. Onun için de kolay kandılıcak saf kişiler olarak algılandılar.  Özellikle emlak alımı ve satımında da öyle olmuştu. Çoğu kez dolandırıldılar ve kandırıldılar. Türkiye’de Alamancı olarak hor görülen, küçümsenen ve kandırılmaya açık olan gurbetçi işçi yurt dışında da yabancı olarak görüldü. Bulundukları ülkede aynı Türkiye’de görmüş oldukları muamelenin benzeri ile karşılaştılar. Dahası işsizliğin arttığı yıllarda bulundukları ülkenin insanlarının “işlerini elinden alan yabancılar” olarak düşman gibi görüldüler. Dövüldüler, kovuldular, hakarete uğradılar, dışlandılar, işsiz kaldılar, ev bulamadılar, iş bulamadılar, çocukları okullara kabul edilmedi, kabul edilenler ayrımcılıkla karşılaştı, öldürüldüler ve yakıldılar. Ama onlar yılmadan, usanmadan bulundukları ülkede ayakta kaldılar, her türlü soruna karşı mücadele ederek, çalıştıkları ülkelerde kendilerini kabul ettirdiler. Çalışkanlıklarıyla, sabırlılıklarıyla yoktan var ettiler. Evlatlar yetiştirdiler. Evlatlarını okuttular; hukukçular, sağlıkçılar, doktorlar, mühendisler, öğretmenler, iş insanları ve iyi birer işçi oldular. O evlatlar güç ve mevki sahibi ettiler. Bazıları biriktirdikleri paralarla ev yurt sahibi oldular, çalıştıkları ülkelerde firmalar kurdular. Kurdukları işletmelerde onlarca, yüzlerce ve binlerce insan çalışarak ekmek yediler ve yemekteler. Türkiye’de lise yıllarında benim de çalışma şansı bulduğum anonim işçi şirketlerine ortak oldular. Dişinden tırnağından artırarak ortak oldukları işletmelerde de Türkiye’de binlerce insan istahdam olanağı buldular. Türkiye’nin döviz gereksiniminin karşılanmasında çok önemli katkılarını da hatırlatmayı gereksiz görmekteyim.

İkibinli yıllardan sonra Türkiye’de bu Almancılık kavramı eskimeye ve kullanılmamaya başladı. Ben duymamaya başladım. İlk kuşak gitmiş onların yerine çocukları gelmişti. İş güç sahibi, eğitimli çocuklar babalarının “Almancılık” klişesini yıktılar. Kendine daha güvenli bir kuşak oluştu. Bu kuşak artık Almancı değil ama “Yurt dışında yaşayan Türk” oldular. Son yıllarda Türkiye’ye her gittiğimde “yurt dışı Türkleri” aleyhinde olumsuz düşmanca bir tavır olduğunu görmekteyim. Bu durum çok çeşitli sosyal medyada da kendini hissettirmektedir.  Çeşitli sosyal medya ortamlarında da konuyla ilgili olsun olmasın, geçimini yurt dışında çalışarak sağlayan Türklere karşı olumsuz sözler söylenmektedir.  Bu sadece olumsuzluk gülüp geçilecek cinsten çıkmaktadır. Tepkiler artık bir kin ve düşmanlık biçiminde göstermektedir. Almancıların çalışmakta olduğu ülkelerde karşılaşmış olduğu yabancı düşmanlığının benzeri, şimdi en yakınımızda kendini hissettirmektedir. Neden böyle denildiğinde de yabancı düşmanlarının “Seni kastetmiyorum, diğerlerini” sözü cevap olarak veriliyor.

Avro ve doların her yükselmesinde bazı çevrelerin aklına ilk etapta Avrupa ülkelerinde çalışan insanlar gelmekte. Sanki avro veya doların yükselmesine sebep olan onlarmış gibi sosyal medyada Avrupa Türklerini rencide edici türden yorumlar yeralmaktadır. Bunun nedeni hakkında bir çok şey söylenebilir. Bunlardan ilki, yurt dışında yaşayan büyük çoğunluk AKP’ye oy verdiler, AKP hükümeti de avro ve doların yükselmesine sebep oldu. Geçimini yurt dışında yaşayan Türkler de buna oylarıyla destek olmuşlardır, onun için de suçludurlar.Kimin hangi partiye oy vereceğini beylerimize ve hanımefendilere sormazlar bu gurbetçiler. Ülke içinde de çoğunluk o partiye oy verdi. Gurbetçileri hedef tahtasına koyanlar ülke içinde AKP’ye oy verenlere lafınız vardır mutlaka.  Peki insanları küçümseyen tavırdan dolayı kendilerini ve davranışlarını gözden geçirmeyecekler mi? Veya o insanların AKP’ye o vermesinde veya vermemesinde kendilerinin katkılarını hiç mi düşünmezler?

“Hem Türkiye’yi severler hem de Avrupa’da yaşamak isterler, Türkiye’nin suyuna, deresine dağına öleceklerini söylerler, ancak Türkiye’de yaşamak istemezler. Bir avronun karşılığı bir Türk lirası olsa, hemen Türkiye düşmanı olurlar” gibi sözlerle gurbetçinin yurtseverliğini küçümsemekteler. Bu sözlerle gurbetçinin yurtseverliğini kimse ölçemez. Sahi, Avrupa’da yaşayan Türkler “Geri dönüyor, ülkemizde çalışmak istiyoruz” arzusunda olsalar, “işimi elimden aldın” diyen Avrupalı yabancı düşmanları gibi, gurbetçi Almancılara “işyerimizi elimizden aldınız” diyerek başka bir kin duyulmaz mı?