Almanya içindeki ABD
‘Almanya içindeki ABD’ başlığını okuyan herkesin aklına, öncelikle Almanya’daki ABD askerlerinin varlığı gelebilir. Bu doğrudur, ancak asker bulundurma dışında siyasi, ekonomik, hukuki ve kültürel etkinin de bir o kadar güçlü olduğu unutulmamalıdır.
Almanya’daki ABD etkisine karşı, çeşitli kesimlerin tepkisi de bir gerçektir. Tepkilerin nedenleri şöyle özetlenebilir;
‘Almanya hala işgal altındadır, barış imzalanmadı’,
‘Almanya’nın özgür ve bağımsız Anayasası yoktur ‘Grundgesetz’ (temel kanun) geçicidir’,
‘Doğu Almanya’nın serveti kayyum aracılığıyla Batılı ve ABD’li tekellere peşkeş çekildi’.
ALMANYA HALA‘İŞGAL’ ALTINDA MI?
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın batısı, ABD’nin denetimine geçti.
Tarihçiler Almanya’nın kapitülasyon yaptığını yazar, yani kendi topraklarında yabancı bir devletin egemenliğini kabul eden sözleşme.
ABD o dönem 250 bin askeriyle üsler kurarak, ‘ikamet sözleşmesi’ çerçevesinde, Almanya ve Avrupa’nın “güvenliğini” sağladığını ileri sürüyordu.
Bu yılın haziran ayında “Air Defender 23” tatbikatı kapsamında, ABD komutanları amaçlarının yine Almanya ve bölgenin güvenliği olduğunu söylediler. ABD’nin kendi toprakları dışında en çok askeri üssün bulunduğu ülke Almanya’dır.
Batı Almanya’ya konuşlanan ABD Ordusu, son 70 yılda küçük, orta ve büyük çapta yaklaşık 25 tane üs inşa etti. Artık tesadüf mü yoksa ‘güvenlik’ amacıyla mı, en büyük ABD üsleri, Almanya’nın stratejik üretim tesislerinin yakınlarındadır.
Bu üslerde görev yapan yaklaşık 39 bin asker ve aileleri için, çevrede ‘özerk’ bölgeler kurulmuştur.
Evet abartı değil, gazeteci Mirko Drotschmann you tube kanalında bu konuyu çok güzel özetliyor. ‘Özerk’ denilen bölgelerde Almanca dili geçersizdir. Almanya’nın anayasası, kanunları, eğitim sistemi ve ürünleri de geçersizdir. Bazen sızan haberlere göre, anlaşma dışı olan Alman hava sahası bile kullanılmaktadır. ABD’nin izni olmadan burada kuş uçurtulmaz.
Çünkü nükleer silahların, sihaların ve dronların bulunduğu bu üslerden, operasyon amacıyla Orta Doğu’ya ve Afrika’ya yönlendirmeler yapılıyor.
ABD askerlerinin Almanya’da dokunulmazlığı da ayrıca dikkat çekicidir.
Bu bölgelerde kreşler, okullar, marketler, ürünler, konutlar ve ulaşım araçları, Made in USA menşelidir. ABD doları dışında para kabul edilmiyor. Üslerdeki ticari faaliyetler, Alman vergisinden muaftır.
‘Almanya içindeki ABD’nin’ varlık nedenlerinden biri, ABD askerleri ‘vatan hasreti’ çekmesin ve burada kendilerini evinde hissetsinler şeklinde ifade ediliyor.
Almanya ABD askerlerinin varlığı için, “ikamet sözleşmesi” gereğince 2015’den bu yana, yıllık 30 milyon avro ödeme yapıyor.
Sermaye çevrelerinin ‘Federal Almanya’nın altyapısı ABD’nin yardımıyla inşa edildi’ propagandası, toplumun bazı kesimlerinde hala karşılık buluyor.
ABD üslerinin etrafındaki Alman iş yerleri ve esnafları, kârın %50’sini ABD üsleri sayesinde elde ediyoruz demeleri, sermaye açısından anlamlıdır. Herkes yabancı askerlerin gitmesini istese bile, sermaye kalın der.
ABD askerleri üslerin dışında da güvenlik sağlıyor. Örneğin Avukat Christian Solmecke’nin açıklamasına göre, ABD askerlerine güvenlik gerekçesiyle Nürnberg tren garında devriye yetkisi veriliyor. Çünkü Alman güvenlik güçleri ‘yetersiz’ kaldıkları için, yardım ediliyormuş.
GRUNDGESETZ ANAYASA DEĞİL Mİ?
Öte yandan hukuki bir konu hala tartışılıyor. Federal Almanya Cumhuriyeti Grundgesetz’in 146. maddesi, bazı siyasi çevreler tarafından Almanya’nın ‘Anayasasının olmadığına’ dayanak gösteriliyor. Çünkü maddeye göre Grundgesetz (temel kanun) geçicidir ve Alman halkının ve Almanya’nın birleşmesinden ve özgürlüğünden sonra geçerliliği sona eriyor. İki Alman halkı 1990’da birleşti ancak anayasanın adı ‘Grundgesetz’ kaldı.
Gelelim ekonomiye, ‘Almanya içindeki ABD’nin’ bölge ekonomisine etkileri de dikkat çekicidir. Bu etkinin tarihsel kökeni de var.
1. Dünya Savaşı öncesi Amerika Birleşik Devletleri iç savaş döneminde, Avrupa bankalarına borçluydu. Banka sistemi önceki yüzyılda İngiltere merkezliydi, Almanya’nın ise kendi Deutsche Bank’ı vardı. Ancak 1. Dünya savaşından sonra her şey tersine döndü.
Bu kez Avrupa devletleri ABD bankalarına borçlandı, daha doğrusu 1913 de kurulan ve savaşları finanse eden FED’e.
ULUSLARARASI ‘TİCARET’ NEDİR?
Savaşın ekonomik versiyonudur diyebiliriz. Çünkü ticaret barış için yapılmaz, silahsız savaşın devamıdır, yani önce askerler sonra mallar bölgeye girer, nihayet yerli sermaye ile yabancı sermaye yer değiştirir. Böylece ABD dünyada kendisinden daha büyük topraklar üzerinde hegemonya sağladı. Yani düne kadar, ABD dışarıda ABD’den daha büyüktü.
Ancak Trump’ın temsil ettiği siyaset, ABD’yi tekrar kendi içinde büyütmeyi amaçlıyor. ABD askerlerinin bir kısmını Almanya’dan geri çekmek, ‘Önce ABD’ siyaset stratejisine ait.
Günümüze geldiğimizde, Rusya Ukrayna savaşı patlak verdikten sonra, ABD Büyükelçiliği Alman Ticaret odasını ‘ikna’ ederek, Alman şirketlerini Rusya’ya karşı yaptırımlara uymalarını bildirdi.
Diğer yandan ABD üslerine yakın Alman stratejik üretim tesislerinde faaliyet gösteren, ancak zarar eden şirketlere ABD sermayesi göz kırpıyor ve ABD’ye çekmeye çalışıyor.
Kuzey Akım boru hatlarına yapılan terör saldırısından sonra, ABD Almanya’ya en pahalı olan sıvı gazı tedarik etmeye başladı.
Emperyalist kapitalist sistemin kültürel hegemonyası da muazzam gücüyle devam ediyor.
Filozof Richard David Precht, Batı Almanya’nın ABD kültürünün etkisinde olduğunu ancak Doğu Almanya’nın Alman kaldığını izah ediyor. Almancayı yazıya göre en temiz konuşan bölge, Hannover ve kuzey doğu Almanya bölgesidir.
ALMAN MEDYASI ABD'NİN YANINDA
Bir diğer konuda Alman medyasıdır. Alman medyası ABD’nin yanında olmak zorunda.
Almanya’da her hanenin aylık 18 avro yayın vergisi ödediği devlet televizyonlarından, ABD’yi açıktan eleştiremezsiniz. Eleştiri yapanların bir süre sesi soluğu kesilir.
Örneğin ABD’de cumhuriyetçi bir siyasetçinin ABD sistemini CBS, FOX gibi TV’lerde eleştirme özgürlüğü, Alman devlet TV’lerinde yoktur.
Tüm bunların yanında ‘Almanya içindeki ABD’ye’ karşı eylemlerde devam ediyor.
Ağustos 2023’de ‘ABD askerleri Almanya’dan ayrılsın ABD askeri üsleri kapatılsın’ adı altında ‘change.org’da imza kampanyası başlatıldı. İlk etapta 5000 imzaya doğru ilerleme var.
Aynı kampanyayı önceki yıllarda ‘openPetition.de’ başlatmıştı ve buraya yaklaşık 15.000 imza desteği gelmişti.
Son yıllarda Almanya’nın sistem partileri içerisinde, ABD’nin etkisi altında olan Dünya Ekonomik Forumu gibi yerlerden “mezunlar” var. Örneğin Yeşiller (Bündnis 90/Die Grünen) Partisi bu dönemde ‘Almanya içindeki ABD’nin’ sözcüsü gibi hareket ediyor.
Şubat 2020’de Linke partisi ABD askerlerinin Almanya’yı terk etmesiyle ilgili meclise önerge vermişti. Alman Meclisi’nde hala ABD’yi açıkça eleştiren siyasetçiler var.
Ve sesini yükselten siyasetçilerde var, örneğin You Tube’de 664 bin takipçisi olan sayın Sahra Wagenknecht gibi.
Sonuç itibariyle bir çağrı yapabiliriz.
Ey Alman milliyetçileri! Duyduk duymadık demeyin!
Yeri geldiğinde içinizdeki bazı kesimler Türklere, Kürtlere, Araplara, Müslümanlara ve Yahudi azınlığına karşı ‘aslan parçası’ kesiliyor.
Almanya’da sizin gibi çalışan, vergi ödeyen, ikamet eden, Almanca konuşan göçmenlerin ‘Almanlara kapalı’ ‘No Go Area’ları olduğunu iddia ediyorsunuz.
Hadi oradan! Yabancı işçilerin ‘getto’ları, tümüyle Almanya’nın egemenliği altındadır.
Önce ‘Almanya içindeki ABD’ye’ bakın.