27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Almanya Parlamentosu soykırım kararından alınacak dersler

Hakkı Keskin

Hakkı Keskin

Eski Yazar

A+ A-

Hiç kuşkusuz, Almanya Parlamentosu’nun (Bundestag) 1915 tehcir olayını, “soykırım” olarak değerlendirmesi ve karar alması, özellikle Almanya’daki Türkleri derinden yaralamıştır. Kendilerine bir çok alanda yapılan ayırımcı, dışlayıcı ve hatta Mölln, Solingen’de yakılarak öldürülen aileler ve NSU gibi daha bir çok cinayetlere, dedelerimiz tarafından “soykırım” yapıldığı suçlaması eklenmiştir. Bu karar, Neo-Nazilerin Türk ve yabancı düşmanlığını daha da artıracaktır. Özellikle de bu konu, okul ders kitaplarına girerse, çocuklarımıza ve torunlarımıza karşı kin ve düşmanlık yeni argüman ve ivme kazanacaktır. Bu karara onay veren bazı siyasiler, yaptıkları büyük yanlışı belki o zaman anlayabileceklerdir.
Bu köşede yayınlanan 4.6.2016 tarihli yazımda, Türkiye’nin soykırım iddialarına ilişkin izlemesi gereken vizyon ve stratejileri irdelemiştim. Bu önerilerimi daha da genişletmek
istiyorum.

TÜRKİYE`NİN YAPMASI GEREKENLER
Türkiye, Ermeni diasporası ve Ermenistan’ın sözde soykırım iddiaları konusunda, genelleştirerek söylemek gerekirse, devlet politikası olarak adeta susmayı yeğlemiş, hatta bu konuda 60’lı-80’li yıllarda bilimsel çalışma yapanlara bile destek olmamıştır. Bu politika süre gelmiş, 2014 ve 2015’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı Perinçek kararlarına bile, siyasi farklılıklar nedeniyle gereğince sahip çıkmamıştır. Oysa bu konu devlet politikası olarak derhal ele alınıp yoğun bir biçimde Avrupa ülkeleri genelinde işlenebilirdi. Yapılmadı. AKP hükümetlerinin bu yöndeki sessizliğinin kanımca bir nedeni de, 1915 olaylarının Sultanlık rejimine karşı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti yetkililerinin yönetimde olduğu zamana rastlamasıdır. Osmanlı Sultanlık rejimini günümüzde bile savunan AKP yönetimi, son 14 yılda sözde “soykırımı” kabul eden ülkeler karşısında gereken tavrı göstermemiştir. Almanya ile birlikte 29 ülke 1915 olaylarını “soykırım” olarak kabul etmiştir.
Türkiye artık 1915 olaylarının öncesi ve sonrasını, bilimsel kaynak ve verilere dayalı olarak ve hatta yabancı bilim adamlarını da kaynakça göstererek, önce okul tarih ders kitaplarında ayrıntılı olarak ortaya koymalıdır. Lise ve üniversite öğrencileri bu konuda, bilimsel ve nesnel veriler ışığında doğru bilgi sahibi olmalıdırlar. Günümüze değin bu konuda gerekli bilgilerin aktarılmaması ve hatta adeta susulması, gerçeğin ortaya çıkmasından sanki kuşku duyuluyor olmasını güçlendirmektedir. Oysa kendi öğrencisini ve insanını objektif olarak bilgilendirmeyen bir eğitim politikası, son derece yanlıştır. Bu nedenle de bazı üniversiteli gençler arasında “soykırım” iddialarına ilgi giderek artmaktadır. O halde öncelikle lise ve üniversite ders kitaplarında bu konu mutlaka ivedi olarak gereğince işlenmelidir ve tartışmaya açılmalıdır. 100 yıldır bu alanda izlenen suskunluk, Ermeni diasporası ve Türkiye karşıtları tarafından, kendi iddialarındaki haklılığın gerekçesi olarak kullanılmıştır. Bu yanlıştan artık dönülmelidir.
Yurt dışındaki Türk çocuklarının yoğun olarak bulunduğu ülkelerin dillerinde, başta Almanca, İngilizce, Fransızca olmak üzere en fazla 15-20 sayfalık, tamamen bilimsel kaynaklara dayalı olarak, Soykırım iddialarının nedenli yanlış olduğunu kanıtlayan yayınlar hazırlanmalı ve buralardaki anne-babalara ve okul öğrencilerine ulaştırılmalıdır. Böylece Türk kökenli öğrencilerin okullarda karşılaşabilecekleri soru ve suçlamalara, bu öğrencilerin yanıt verebilmelerine yardımcı olunmalıdır.

HER DÜRÜST İNSANIN GÖREVİ OLMALIDIR
Öteden beri önerdik, tekrar üzerine vurgu yaparak söylüyorum. Türkçe, İngilizce, Almanca, İspanyolca, Rusça, Fransızca, 30-40 sayfalık bir kitapçık hazırlanmalıdır. Bu kitapçık propaganda amacıyla değil, gerçeğin objektif verilere dayalı olarak ortaya konması amacını taşımalıdır. Bu yayında kullanılan kaynaklar,veriler ve argümanlar son derece objektif ve inandırıcı olmalıdır. Ermeni diasporasının Dünya Kamuoyunu, yalan ve yanlış “belgelerle” gerçekleri nasıl çarpıttığı, kaynaklarıyla ortaya konmalıdır.
2005 yılında Almanya Parlamentosuna adaylığımın oylanacağı Sol Parti Kurultayında, 1924 yılında kurulmuş olan “Berlin Ermeni Cemaati” tarafından “soykırımı inkar ettiğim” gerekçesiyle bana karşı bildiriler dağıtıldı. Parti başkanı Bisky adaylığıma karşı kendisine onlarca mektubun yazıldığını bana söyledi. Ben bu kurultayda hiç ödün vermeden, soykırım iddialarına ilişkin görüşümü açıkça ortaya koydum. Bu konuda soykırımı reddeden Türk tarafının ve kabul eden Ermeni tarafının iki zıt görüşü olduğunun altını çizdim. Gerçeğin ortaya çıkması isteniyorsa, aralarında eşit sayıda Türk ve Ermeni uzman tarihçilerin de bulunacağı, bir uluslararası Tarihçiler Komisyonun kurulması gerektiğini anlattım. Bundan neden kaçınıldığını sorguladım. Ermeni lobi taraftarları bana karşı konuşmalar yaptılar. Sol Parti başkan Bisky kürsüye çıkarak, bu önerinin son derece doğru olduğunu, buna karşı çıkanları anlayamadığını açıkladı. Karşı adaylara rağmen, büyük bir çoğunlukla adaylığım Parti Kurultayında kabul edildi. 2005 Parlamento seçiminde de milletvekili seçildim. Bilinmesinde yarar vardır. Türk kökenli Alman vatandaşı seçmenlerin oylarıyla milletvekili seçilmesi olası değildir.Çünkü Türk kökenli Alman vatandaşı seçmenlerin oy oranı ortalama olarak yüzde 1-2 düzeyindedir. Oysa seçilebilmek için çok daha fazla oy alınması gerekmektedir.
Ermeni lobisi ve ona destek veren PKK yanlısı Kürk kökenli ve Alman politikacılar, benimle uğraşmalarını sürdürdüler. Berlin’in en büyük gazetesi Tagesspiegel’de “Sol Parti de soykırımı inkar eden birisi nasıl kalabilir” içerikli yazılarını sürdürdüler. Parti yönetimi bu konuda beni bu görüşümle kabul etti, çünkü bunu baştan itibaren inandırıcı biçimde ben ortaya koydum.
Dilerdim ki Bundestag’da kendilerine değer verdiğim bazı milletvekili arkadaşlarım, Aydan Özoğuz, Ekin Deligöz, Özcan Mutlu, Azize Tank, Almanya’nın bu tarihi yanlışlığına hayır oyu verselerdi ve bunu gerekçelendirselerdi.