Yandex
16 Mart 2025 Pazar
İstanbul 23°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Almanya’nın Oscar adayı İran filmi

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Michael Önder 2017’de çektiği, adını bir poker oyunu olan “Texas Hold’em”den alan “Taksim Hold’em” filminde Gezi olaylarına el atmış, kamerasını Cihangir’deki bir apartman dairesinden neredeyse hiç çıkarmadan bu büyük halk hareketini öykülemişti. Tıpkı Başar Sabuncu imzalı “Zengin Mutfağı”nın 1970’teki 15-16 Haziran işçi eylemini sadece bir evin mutfağından duyulan seslerle anlatması gibi Önder de sinemamızda tek örnek olan filminde Gezi’yi cumartesi akşamı poker oynamak için toplanan bir grup arkadaş üzerinden incelikli ve zeki biçimde özetlemişti.

İranlı yönetmen Muhammed Resulof ise “Kutsal İncirin Tohumu” (Dâne-ye anjir e ma’âbed) filminde muhalif İran yapımlarından alışık olduğumuz şiirsellik, incelik ve zekâya başvurmadan, 2022’de ülkesini sarsan Mahsa Amini olaylarını bol bol dokümanter görüntü de kullanarak elinden gelen her yöntemle perdeye yansıtıyor, ülke rejimini olabilecek en kaba biçimde teşhir faaliyetine girişiyor. Bu yılın Oscar ödüllerinde en iyi uluslararası film kategorisinde Almanya’nın adayı olmak gibi ilginç bir özelliği bulunan “Kutsal İncirin Tohumu”, sözde demokrasi getirmek için bugünlerde İran’a saldırı bahaneleri arayan ABD ve İsrail’e de doğrusu gayet iyi malzeme veriyor. Resulof’un İran karşıtı propaganda yaptığı gerekçesiyle sekiz yıl hapse mahkûm edildiğini, bu filmi İran’da gizlice çektiğini, ülkesinden kaçarak Almanya’ya sığındığını, “Kutsal İncirin Tohumu”nun Cannes Film Festivali’nde ödüllere boğulduğunu, Oscar şansının hayli yükseldiğini ekleyeyim.

MUTLU AİLEDEN PARANOYA VE CİNNETE

Film Tahran’da yaşayan dört kişilik mutlu bir aileye odaklanıyor. Biri üniversite öğrencisi iki kız çocuk Rezvan ve Sana; mesleki kariyer planlamaları peşinde koşan, Devrim Mahkemesi’nde yargıç olma yolunda ilerleyen sorgu müfettişi baba Amin; Allah’a, rejime, kocasına ve kızlarına düşkün anne Najmeh…  Rezvan’ın Tahran dışından gelmiş, yurtta kalan, polis kurşunuyla parçalanan yüzünün gözünün uzun uzun gösterildiği bir okul arkadaşının sayesinde Tahran sokaklarını kaplayan, “Teokrasiye son!” seslerinin yükseldiği protesto gösterileri çekirdek aileyi de etkilemeye başlıyor, evin tadı yavaş yavaş kaçıyor. Amin’e zimmetlenen bir tabancanın kaybolması ise huzursuzluğu iyice artırıyor, hem sokaklardaki hem de evdeki olaylar çığırından çıkıyor, ailenin mutluluğu cinnete dönüşüyor.

‘TAHRAN HOLD’EM’  OLAMIYOR

2 saat 46 dakikalık süresi fazlasıyla uzun kaçan ve giderek sıkıcılaşan, ilk yarısında belli bir gerilim yaratmayı başaran ve aile içi ilişkileri gerçekçi biçimde ören ama ikinci yarıdan itibaren daldan dala atlayarak dağılmaya yüz tutan “Kutsal İncirin Tohumu”, kendisini evinde bile güvende hissetmemeye başlayan babanın paranoyasıyla birlikte tüm samimiyetini yitiriyor. Gerçi paranoyak olması takip edilmediği anlamına gelmiyor ama rejimin simgesi olarak Amin, önce tabancasını, sonra kendine güvenini, karısını ve kızlarını kaybediyor. Önceleri kocası ile kızları arasında kalıp “Dünya değişti ama Allah değişmedi, ne de yasaları…” diyen anne de büyük bir parçalanma yaşıyor doğal olarak.

Oldukça saçma ve inandırıcılıktan uzak bir araba takibi-aksiyon bölümü içeren, Amin’in ailesini kamera karşısına oturtup sorguya çekme sahneleriyle iyice zıvanadan çıkan “Kutsal İncirin Tohumu”, örneğin geçen yıl seyrettiğimiz bir başka “muhalif İran filmi” olan “En Sevdiğim Pastam”ın zarafetinden fersah fersah uzak, tümüyle Batı’nın tribünlerine oynayan, Batılı film festivallerine ayarlı bir çalışma. Bu niteliğiyle de kesinlikle bir “Tahran Hold’em” olamıyor tabii ki.

Son olarak filmin adının, alışılmadık bir yaşam döngüsüne sahip, kuş dışkılarıyla taşınan tohumlarının diğer ağaçların üzerinde kök salmaya başladığı ve sonunda dallarının ev sahibi ağacı sarıp boğduğu kutsal incir ağacından kaynaklandığını belirteyim.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız