23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Alperen meselesi

Oktay Yıldırım

Oktay Yıldırım

Eski Yazar

A+ A-

İsrail, Filistin’de özellikle de Mescid-i Aksa’da terör uyguluyor. Bu tartışmasız bir gerçek, ama İsrail’in orada yaptıklarına, Türkiye’de aynı yöntemlerle, ibadethane basarak karşılık verilir mi?
Neve Şalom Sinagogu önüne gelen bir grup Alperen Ocakları üyesi, “Abdülhamit Han’ın torunları yaşıyor, Siyonistler akıllı olsun” açıklaması yaptı.
Şaşırıyorum. Abdülhamit’in İttihatçılar tarafından tahttan indirilmesini ilk protesto eden, hahambaşı Moshe Levi idi… “O yoksa ben de yokum” diye istifa etti. İttihatçılar döneminde hahambaşı olan Hayim Nahum’dan ise Siyonistlerin nefret ettiğini Alman Büyükelçisi Wangenheim naklediyordu.
Osmanlı topraklarında Yahudi yerleşimine ve toprak almalarına izin veren de Abdülhamit idi. Bir yandan Filistin’e yerleşmelerine engel olmak için kararnameler çıkarıyordu, ama verdiği geçici giriş belgeleriyle girenler, Osmanlı’nın Batılı devletlerle kurduğu bağımlılık ilişkisi yüzünden orada kalıyordu. Rostchild’in desteğiyle kısa zamanda çok sayıda Yahudi çiftliği kuruldu, bunlar İsrail’in temel taşı oldular.
Bir de Alperenlik meselesi var.
Alperen meselesi - Resim : 1
Sinagog basan BBP’li Alperen Ocakları koyu Sünni, Gazalici İslâm ekolüne bağlıdır, ama kendilerine Alperen diyorlar…
Oysa Alp, İslâm öncesi Türklere, Eren de Bektaşi Ocakları'na ait bir kavramdır. Ömer Lütfi Barkan, 'Kolonizatör Türk Dervişleri' isimli eserinde, bu kavramın İslâm öncesi Türklere ait olduğunu, Osmanlı’nın kuruluş zamanlarında bir İslâmi tarikata katılan Alperenlerin, unvanlarının “gaziye” dönüştüğünü anlatır.
Yani tarikata girmişse gazi, girmemişse Alperen…
Kaldı ki, İsviçre Alpleri de adını kendisini aşan Türklerden alır, Müslüman değillerdir. Yani şimdiki Alperenler, isimleriyle oldukça tezat durumdalar.
Ee İsrail karşıtlığı desen, orası hepten karışık…
Arthur Köestler’in “13. Kabile” ve Şlomo Sand’ın “Yahudi Halkı Nasıl İcat Edildi” isimli kitaplarında anlatılan Yahudi-Türk akrabalığı tezlerinden haberleri var mı bilmiyorum. Bu noktada bir açmazları daha çıkıyor ortaya…
Her durumda tam destek verdikleri AKP’nin İsrail ile ilişkilerine baksak… 2003 yılında Yahudi tepe kuruluşu Jinsa’dan aldığı madalyadan başlayıp, arada “van minit” tiyatrolarıyla GAP’ta toprak satışlarına, Siyonizmin kurucusunu Ankara’da anma etkinliklerinden, ortak Suriye düşmanlığına ve stratejik anlaşmalarla bugüne kadar geliriz.
İsrail’in orada yaptığı zulüm ve buna karşı mücadelenin tarihi ise bunların değil, milli solun tarihidir. Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, daha sonraki yıllarda bu yolda can veren Bora Gözen ve arkadaşları, hatta basılan o Sinagog'dakiler gibi bir Türk Yahudisi olan Sabetay Varol ve daha niceleri İsrail’e karşı Filistin için savaştılar.
Bir tek Ülkücü ya da İslâmcı var mıydı Filistin’e destek verenlerin içinde? Aksine gidenlere “terörist” derlerdi. Daha önce neredeyse bütün Osmanlı padişahlarının içki içtiği, kimisinin sarhoş halde hamamda cariye kovalarken düşüp öldüğü Topkapı sarayında yapılan piyano resitalini, “bu kutsal mekânda içki içemezsiniz” diye bastılar… Ama meselâ erkek çocuklarına tecavüz edilen yandaş vakıfların önünden bile geçmediler.
Uzattıkça daha da karışacak bu Alperenlerin durumu…
Fıkrayla bitireyim. Papaz, iki de bir çana pisleyen kargayı yakalamak için biraz et, biraz şarap koyar. Eti yiyip, şarabı içtikten sonra haça pisleyen kargayı zar zor yakalayan papaz sorar, “Müslüman olsan şarap içmezsin, Yahudi olsan eti yemezsin, Hristiyan olsan haça pislemezsin, nesin ulan sen?”

OSMANLI'DAN BİR SAYFA

Bir Osmanlı sevdasıdır almış başını gidiyor. Sır bunun için müfredata şeriat sokuluyor, sırf bunun için gerçeklere aykırı Abdülhamit güzellemeleri, saçma sapan tarih yalanları sürülüyor piyasaya. Bir yönüyle trajik, bir yönüyle komik.
Pazar pazar yüzünüz gülsün diye anlatayım. Peçevi tarihinden aynen naklediyorum: “Vezir Hasan Paşa, henüz genç bir erkeğe gönül bağlamış idi. Ona da kendi giydiği elbiseleri giyindirip, kendi bindiği at gibi bir ata bindirir, takımları da aynı olur, beraber giderler ve başlarına birer selimi sarık sararlardı. Ağalarından ve hazinedarlığından çıkma iki kapıcıbaşı dahi, kendinin giyindiği kumaş, atlas, çamba, seraser diba yahut her ne ise onlara da onu giydirir… Eğri Metrisinde defalarca gördüm kırmızı atlas entari giyerek dört mü yoksa galiba beş mi altın işlemeli, üzerlerinde anka resmi yapılmış kayış bağlardı…”
Daha fazla uzatmadan, sorayım. Dikkat ettiniz mi? Peçevi’ye garip gelen ve uzun uzun anlattığı Paşa ve yanındakilerin kıyafetleri. Paşa’nın bir oğlana sevdalandığı, onu yanında gezdirdiği gibi şeyler, son derece normal olduğu için bir cümlede geçiliyor… Bilmem anlatabildim mi?

TIKAÇ
Alperen meselesi - Resim : 2
Bu zamana kadar katıldığım duruşmalarda çok çeşitli sanık tipleri gördüm. Katil, adi suçlu, mafya üyesi, vb… Bunların içinde dini inançları nedeniyle cinayete azmettirilmiş olanlar da vardı.
İnancı kullanılarak azmettirilen asla geri atmıyordu. Kendisini bu yola sürükleyenlerin bütün foyası meydana çıktığı halde kendi vicdanında rahattı. Danıştay katili Alpaslan Aslan tam olarak böyle bir tipti. Cinayeti kendi vicdanında haklı bir zemine oturtmuştu. “Bugün olsa yine yaparım” diyordu. Ama o bile zamanında kendisini yönlendiren şeyhi hakkında suçlama yapılırken kulaklarını tıkamamıştı.
FETÖ sanıklarının Fetullah Gülen hakkındaki suçlamaları dinlememek için kulaklarını tıkadıklarını okuyunca aklıma bu geldi. Kulaklarını elleriyle tıkayanlar, ağızlarını da şeyhe bağlılıkla tıkıyorlar.
Peki, biz bundan ders alıyor muyuz? İlköğretim müfredatlarına şeriat eğitimi getirerek ne amaçlanıyor, dışarıdan gelen her sese kulaklarını tıkamaya hazır yeni kuşaklar yetiştirmek mi?
Bunu anlamak niye bu kadar zor?

RMA
Alperen meselesi - Resim : 3
ABD’de canlı tür mülkiyeti konusunda hukuki çalışmalarının çok yıllar önce başladığını biliyor muydunuz? Klonlanan ya da genetik mühendisliği sonucu elde edilen yeni canlı türlerinden söz ediyorum…
Her amaçla kullanılabilecek süper canlılar, hatta yarı robot canlılar… Bilim-kurgu filmlerini çağrıştırıyor, ama gerçek…
Başlığın açılımı, “Revolution in Military Affairs” askeri alanda devrim. Bu ABD’de ve dünyanın diğer büyük güçlerinde yıllardır üzerinde çalışılan bir konu. Bu devrimin konusu, savaş alanlarının askersizleştirilmesi. Savaşlardaki insan kaybının önlenmesi bu projenin çıkış noktası.
Başta İsrail olmak üzere, ABD, Fransa, Almanya, Rusya ve Çin büyük bütçelerle bir yarıştalar, tıpkı soğuk savaş yıllarının uzay yarışı gibi…
Engebeli arazide yük taşıyan robot katırlar, kameralarla donanmış bomba yüklü robot yılanlar, uydulardan kontrol edilen robotik silah sistemleri, insansız hava araçları… Bir de kamera ya da bomba taşıyan yunus balıkları, mikro kameralı böcekler, vb… Geçmişte Rusların Alman tanklarına karşı kullandığı bombacı köpekler gibi…
Geçenlerde Çin’de bir grup bilim insanı bilinen bütün köpek türlerinden daha hızlı, daha zeki ve daha güçlü bir köpek ürettiklerini ve ihtiyaca göre klonlayabileceklerini açıkadılar. Süper köpek diyorlar. Konuyu bu ciddiyetle düşününce… Soruyor insan, biz bu savaş yarışında neredeyiz?
Milli gemi, milli helikopter, yerli zırhlı araçlar ve silahlar tamam, ama… Şırnak’ta önümüzdeki mayınları bulan katır Reşo’nun doğal yeteneğini saymazsak, daha fazlası lazım… Bu da okullarda şeriat eğitimiyle olmaz…

SATIR ARASI SÖZLÜĞÜ

Kontrollü Darbe: Darbeci Cemaati koruma ve kollama görevinin açıkça yapılmasının yasal imkânsızlığından dolayı icat edilen siyasi kavram. Suçu görünmez güçlere yıkma formülü…
Kontrollü Muhalefet: Her tarafından kontrol edilip ayarlanabilen muhalefet türüdür. İthal parçalarla güçlendirilmiştir. Bir kez kurulup ayarlandıktan sonra pili bitene kadar çalışır…
Liberal-Demokrat: Milli olmayan imitasyon solcu…

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları