Alt işveren egemenliği
AKP siyaset literatüründe çok garip bir oluşum sergiliyor. Varlığını demokratik düzene borçlu olarak kuruyor ama demokratik düzenin tüm kurum ve kurallarını yok etmeyi amaçlayarak demokrasiyi sadece kağıt üzerinde bir kurum olarak algılıyor. Asıl amacı bir İslam Cumhuriyeti kurmak. İslam bir çok konuda yasak getirmiş, kul hakkı yemeyi haram saymış, yalanı, dolanı, hırsızlığı yasaklamış bir inanç düzeni. AKP, İslamın günah sayıp yasakladığı bütün eylemleri pervasızca gerçekleştirmekten çekinmeyen bir parti. Kul hakkı yemek, yandaşlarını yetim hakkı ile beslemek, aile bireylerini, akrabaları devlet eliyle zengin etmek, rüşvet almak, haksız kazanç sağlamak, hiçbir haklı nedene dayanmadan zengin olmak, yalan söylemek, kibirlenmek gibi islamın yasakladığı tüm eylemler AKP'nin temel niteliği olmuş. Ya işçi sınıfına ne demeli?
AKP'Yİ DESTEKLEYEN YÖNETİCİLER
Patronlardan yana olduğunu açıkça beyan eden, işçi haklarının, kazanımlarının yok edilmesi için haçlı seferi ilân eden AKP'ye bu partinin ezdiği işçilerin ısrarla oy vermeye devam etmesini, işçilerin kendi celladına tapmasını nasıl açıklayacağız. Ya da işverenlerle birlikte sendikacılığı yok etmeye yemin-billah etmiş AKP'yi alkışlayan, ondan yana tavır alan, Başbakanı gözü kapalı destekleyen sendika ve konfederasyon yöneticilerini nasıl yorumlayacağız?
Yasama yaşamında görülmedik bir uygulamanın da mucidi AKP. Hiçbir yasama tekniğinde yeri olmayan bir Torba Yasa uygulaması ile yasaları bir çorbaya çeviren ve kamuoyundan saklamak istediklerini bu torba yasalarla gerçekleştiren AKP şimdi de çok tehlikeli bir oyunun gergefini işlemek üzere. Ülkeyi taşeron (alt işveren) cennetine çeviren AKP hazırladığı yeni bir torba yasa ile taşeronluğu yıkılmaz bir kale ile koruma altına almak istiyor. Alt işveren kurumunu 4857 sayılı İş Yasasının 2. Maddesinin 5. ve müteakip bentleri düzenliyor. TBMM komisyonlarında görüşülmekte olan torba yasanın hükümlerine göre AKP taşeronları büyük ölçüde rahatlatma peşinde.
Var olan uygulamaya göre asıl işveren ancak bazı koşulların varlığı halinde asıl işin bir bölümünü ve yardımcı işleri alt işverene verebiliyor ve bunun denetlenmesini de iş müfettişlerine bırakıyor. Bu sistem değiştirilerek asıl işin bütünü ile taşerona verilmesi planlanıyor ve mühettişlerin uygulamayı denetlemesi kaldırılıyor. Bunun yerine denetlemeyi yargının yapması düşünülüyor. Asıl işverenler sorumluluktan kurtulmak ve giderlerini azaltmak için işyerini tümü ile belli bir bedel karşılığında alt işverene verebilecek ve zaten yükü ağır olan ve çok yavaş işyen yargı düzeninin bu yeni oluşumu denetlemesi çok geç ya da olanaksız olacak.
Tasarıya göre kamuda alt işverenlik yaygınlaşacak ve taşeron işçilerinin kıdem tazminatı ödemesini alt işveren değil kamu üstlenecek. Kıdem tazminatı asıl veya alt işverenlerin büyük korkusu. AKP bir fon kurarak bu yükü işverenlerden kaldırmak istiyor ve hele kamuda bu tazminatı taşeronlar yerine devletin üstlenmesinin hazırlığı yapılıyor. İşçi ve sendika düşmanı taşeronu AKP neden ödüllendiriyor acaba?
SENDİKACILIĞIN SONU
Bu girişimde amaçlanan asıl tehlike taşeronluğun yaygınlaşması ile işçilerin sendikalaşmasını önlemek ve sendikacılığı giderek yok etmektir çünkü taşeronlaşan işyerlerinde sendika üyeliği neredeyse olanaksızdır ve sendikaların giderek daha çok kan kaybetmesi taşeronlaşma nedeni yüzündendir. Denetimi zorlaştırılmış ve yaygınlaştırılmış bir taşeronluk uygulaması sendikacılığımızın sonu olacaktır.
Bu gerçek karşısında sendikaların, konfederasyonların susmasını anlamak mümkün değildir. İşverenlerin sendika üyeliğini işten çıkarma nedeni sayıldığı ülkemizde, sendikaların taşeron yönetimindeki işyerlerinin kapısından geçmesi bile mümkün olmayacaktır. Sendikacılar bindikleri kayığın bir kıyamete gittiğinin farkına acaba ne zaman varacaklar?