29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Altına hücum! -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Bütün oyunlar kurallıdır. Kuralsız oyun olmaz. Futbolda her hareket ve eylemin bir kuralı vardır. Sarı kartın bir kuralı vardır. Bir oyuncunun ne zaman sarı kart göreceği bellidir. Kırmızı kartın da öyle. İki sarı kart görene kırmızı kart gösterilir. Bir de doğrudan doğruya kırmızı kart gerektiren hareketler vardır. Kart görme zorlaşınca ayıcılık çoğalır, oyun çığırından çıkar.

Siyaset de böyledir. Bir zamanlar, Türkiye’nin kapatılmış partiler mezarlığına döndüğünü ileri sürenler, kapatılmalarının güçleştirilmesini savunuyorlardı. Bense, belki de tek başıma, parti kapatılmasının kolaylaştırılmasını yazıyordum. Parti kapatılmasının açık-seçik yazılmış kurallarına sözcüğü sözcüğüne uyan bir siyasal partinin kapatılması olanaksızdır. Dini siyasete alet eden siyasal parti kapatılmasın mı? Dini siyasete alet eden partinin kapatılmasının zorlaştırılması siyaset alanını ve demokrasiyi dinamitler. Şu anda ülkemizde olduğu gibi. Bu gidişle, parti kapatmanın kapatmamaktan daha demokratik olduğu ne yazık ki çok trajik bir biçimde anlaşılacaktır. Bir demokratik ülkede şeriat getirmek isteyen bir siyasal parti mutlaka kapatılır. Çünkü şeriat istemek demokratik bir hak değildir.

Partilerin kapatılmasının zorlaştırılması rejim değişikliğini kolaylaştırır. Partiler rejimi değiştirmek için değil iktidar olmak için seçime girerler. İslamcı partiler dışında. Onlar gelirler ve gitmek istemezler. Punduna getirirlerse, her ne pahasına olursa olsun, gitmezler.

***

Farkında mısınız, parti kapatılmasının zorlaştırılmasından bu yana, AKP tarikatı teokratik ve faşist bir diktaya doğru hızla yol almakta. Eski siyasal partiler yasasının ilgili maddesi bu türden girişimleri dizginliyordu. Şimdi siyasal trafik canavarından kurtulmak mümkün değil.

Demokrasinin tek ölçüsü dört yılda bir yapılan seçim değildir. Seçimle iktidara gelen partinin Anayasa ve yasalara uyması demokrasinin vazgeçilmez baş koşuludur.

AKP tarikat partisi iktidara geldiğinden bu yana onlarca yasayı çiğnedi; Anayasa’yı sayısız kez ihlal etti. Ama cumhuriyet savcıları ve Anayasa Mahkemesi Başsavcılığı’nın iktidar karşısında eli kolu bağlı. Ancak, iktidardan düştüğü zaman hesap defteri açılır, açılacaktır. Tek çare iktidardan gitmemektir!

***

İslamcıların en büyük şikayeti masa ve kasadan uzak kalmalarıydı. Şimdi masaya oturdular, kasanın anahtarı ellerinde. Başbakan’ın örtülü ödenek bütçesi neredeyse bir milyar lirayı buluyor. Görülmemiş bir şey. Anayasa Mahkemesi’nin, Danıştay’ın ve yargının denetimini kaldırdıkları gibi Sayıştay’ın da denetimini neredeyse kaldırdılar. Bu bir darbedir, darbe!

Sanki her alanda “altına hücum” var. Ağır aksak Mehter müziğini seviyorlar ama “Allah Allah!” naralarıyla El Dorado’ya karşı saldırıya geçmiş durumdalar. Kıtlıktan çıkmış gibi ne karınları ne de gözleri doyuyor.

HHH

İmam hatip okullarının, ilahiyat fakültelerinin sayısını ihtiyacın üzerinde arttırmak demokrasi ile bağdaşır mı? İşte size nazik bir soru. AKP’ye sorsan, halkın böyle istediğini, o halde demokratik olduğunu söyleyecektir. Halkın istediğini nereden biliyorsun? Halk 2013 yılında bütün eğitim ve öğretimin dinsel olmasını istese, avukatlık, mühendislik, doktorluk gibi mesleklerin gereksiz olduğuna inansa, ne olacak?

Haberi okuyalım:

“4+4+4 sistemi ile ortaokullarda seçmeli olarak okutulmaya başlanan Kur’an ve Hz.Muhammed’in hayatı gibi derslere de giren İlahiyatçılar ve din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri için yeni kontenjanlar açıldı. Bu kapsamda İlahiyat fakültelerinin konterjanları yüzde 17, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin kontenjanları ise yüzde 31 arttırıldı. Ayrıca Arapça öğretmenlerinin kontenjanlarında da yüzde 64, İslami İlimler bölümünün kontenjanında da yüzde 89 oranında artırıma gidildi.” (Milliyet. 03.07.2013)

Bu da yetmiyormuş gibi imam hatip okullarını seçenlere bisiklet, bilgisayar ve tablet gibi armağanlar veriyorlar.

Daha önce de yazmıştım: AKP tarikatı, İmam hatip ve İlahiyat mezunlarını tıpkı Komünist ve Faşist partilerin “Parti Komiseri” gibi kullanıyor. Bir örnek mi istiyorsunuz?

Afyonkarahisar Milli Eğitim Müdürlüğü Din Eğitimi Şube müdürlüğünü vekaleten yürüten İbrahim Özkul, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleriyle şöyle konuşmuş: “Daha önce İmam Hatip Liseleri Müdürleri’ne söylemiştim. Sizler, Milli Eğitim müdürlerinin başdanışmanısınız, demiştim. Sizler de okul müdürlerinin başdanışmanısınız. İdari yetki olsun ya da olmasın. Okul müdürü bir adım atacak, size soracak. Müdürler kusura bakmasın. Bundan sonra işler ve işlemler, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin kontrolüne geçiyor ve gerçekleşecek. Bunu valilik de böyle istiyor. Bunu Milli Eğitim Müdürü de böyle istiyor. Allah da istiyor... Seçmeli din derslerini seçtirelim. İmamlar da hutbelerinde bunları işlesinler. Ne kadar çok alanda bu dersleri seçtirirsek, okul müdürü ve öğretmenler buna karşı çıkarsa bilelim.”(Cumhuriyet, 27.06.2013)

***

Adam sadece AKP tarikatı müfettişi değil, aynı zamanda Allah ve din müfettişi. Kurmak istedikleri teokratik düzene karşı çıkanların adını listelemek istiyor ki zamanı gelince boğazlarını kesecek.

Milli Eğitim Bakanlığı “böyle” istiyormuş, Afyon Vali ve Milli Eğitim Müdürü de “böyle” istiyormuş. Çağırıp ona böyle söylemişlerse, yazı ile bildirmişlerse bir gün bunun hesabını mutlaka verirler, verecekler. Peki Allah’ın “böyle” istediğini nereden biliyorsun bre zındık!

NOTA BENE:

Yüzde 10 seçim barajı kaldırılmadan herhangi bir seçime girmek, halka ve demokrasiye ihanettir!