22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Amaç üniversite değil medrese

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Ana fikri başta söyleyelim: Her tarafa üniversite açmakla övünen AKP; üniversite değil medrese imal ediyor. Çünkü AKP üniversiteleri bilim üretmek yerine hurafe üretmekle meşgul. Üniversitelere rektör olarak atananların kartvizitine bakın bunu açıkça görürsünüz. Bunların el üstünde tuttuğu akademisyen unvanlı mollalarımız da böyledir. Düşünün bir: İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Fakültesinden Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Örnek, TRT’de yayınlanan cincilik içerikli Öteki Gündem programında, “Hazreti Nuh oğluyla cep telefonundan konuştu!” diyebiliyor. Bunu da medreselerde öğretilen Nuh Tufanı masalına bağlıyor. Ve devam ediyor: Nuh’un gemisinden yollanan ise güvercin değildi; insansız hava aracıydı. Gemi de kürekle değil atom enerjisiyle yol almaktaydı.

Adam okumuş Erich Von Deniken’in yazdığı Tanrıların Arabaları’nı, coşmuş; bilimkurgu dizisini Türkçe devam ettiriyor.

Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, ölçüyü o kadar kaçırmış, bilim yerine propaganda yapmayı öyle bir yüklemiş ki “Google’ı kullanan, ilk icat eden Sultan Abdülhamid Han’dır” iddiasında bulunabiliyor.

Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’nden İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Akın “Çanakkale ve Bursa’da genelev olarak kullanılan camiler var!” diyerek kaba iftirasını açık biçimde dile getirebiliyor.

Hatırlayın, 2015’te Ahmet Davutoğlu başbakan iken, doktor eşi Sare hanım, “Tıbb-ı Nebevi” (Peygamber Tıbbı) adı altında bir proje ile ortaya çıkmıştı. Bu proje ile Kuran ve hadisler kullanarak yeni bir tıp akımı yaratmak amaçlanıyordu.

ERDOĞAN ÖVMÜŞTÜ

Bütün bunlar, modern okulları medreseye çevirmek yolundaki işlerin dışa vurumlarından birkaçıydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayalindeki eğitim kurumunun medrese olduğunu 24 Nisan 2016 tarihinde imam hatiplilere yönelik konuşmasında ortaya koymuştu. O konuşmanın ilgili bölümü şöyle: “Osmanlı’nın son dönemlerinde ülkenin en önemli bilim ve irfan kaynakları olan medreselerin yozlaşması büyük sıkıntıya yola açmıştır. Cumhuriyetle birlikte bunların tümden kaldırılması büyük bir kayba ve boşluğa sebep olmuştur. Onca badireye rağmen bugün dahi, ilim ve irfan bakımından öne çıkan kişilerin önemli bölümünün bu vasıflarını geleneksel medrese eğitimine borçlu olduklarını görüyoruz.

İmam hatipler, ilahiyat fakülteleri elbette çok önemli hizmetler ifa ediyorlar. Ama eğitim gücü ve derinliği bakımından bu kurumların medrese geleneğinin binlerce yıllık birikimine henüz yetişemediği de ortadadır.”

Görüldüğü üzere, ilahiyat fakültelerini bile medreselerden geride gösteren Sayın Erdoğan; cumhuriyet üniversitelerini elbette ki hiç mi hiç beğenmiyor. Buralara Orta Çağ molla eğitimini yüklemek peşindeki Erdoğan; var olan büyük üniversiteleri parçalayarak ilk adımı atıyor.

ERDOĞAN’IN DANIŞMANI YAZDI Kİ...

Bundan bir yıl önceydi. Anayasa değişiklik çalışmaları ekibinde yer alan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Şükrü Karatepe’nin başkanlık sistemiyle ilgili bir yazısı çıktı. Şükrü Karatepe, “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” denilen modelin aslında başkanlık sistemi olduğunu ortaya koyduğu yazısında; bu sistemin gelmesiyle birlikte büyük kentlerin yeniden yapılanacağını söyledi.

Okuyun şu cümleleri de bir anlam verin bakalım: “Şehir yönetiminin başkanlık sistemine uyumlu hale getirilmesi için düzenlemeler yapılırken, büyük şehirlerin hizmetler alanında değişen rolü dikkate alınarak, şehir yönetimi yeniden tanımlanmalıdır. Bu tanımlama yapılırken, büyükşehir belediye başkanına doğrudan ‘şehir başkanı’ veya ‘büyükşehir başkanı’ gibi bir ad verilmelidir. Bütün şehirde (30 büyükşehir) özel idarelerin kalkması ve iki başlı yürütmenin sona ermesi ise başkanlık sisteminin tam olarak kurulması yönünde atılan önemli bir adımdır.

Anayasa değişikliği ile yürütmede tek başlılık sağlandıktan sonra, şehirlerin tamamında bütün şehir uygulamasına geçilerek yönetimde de tek başlılık sağlanmalıdır. Sonraki aşamada ise, şehir yönetimlerine yeni hükümet sistemine uyumlu bir kimlik kazandırılması yönündeki düzenlemeler yapılmalıdır.”

Bundan bir şey anlamadı iseniz uygulamasını ileride göreceksiniz. Özellikle Güneydoğu’daki bazı şehirlerin birleştirilerek eyalet haline getirileceği... Buraların yönetimde özgürleştirileceği... Merkez yönetiminin (Ankara’nın) etkisinin ortadan kaldırılacağı... Yeni bir Kürt açılımına hazır olun...