21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Aman da ne güzel şirket aman da ne güzel patron!

Recep Erçin

Recep Erçin

Eski Yazar

A+ A-

Türk medyasında işler iyice çığırından çıkmaya başladı. Geçen hafta iki olay medyanın gündemini meşgul etti. Bunlardan ilki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kalabalık bir basın heyeti ile İtalya'ya yaptığı seyahatti. Kamu kaynakları ile yapılan seyahat ve seçilen isimler tartışma konusu oldu. Ardından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bir açıklama yayınladı ve meslek ilkelerini hatırlattı. Öteden beri olan işler bu kez daha medyatik kalemlerin katıldığı bir etkinlikle gündeme gelince tartışma başladı.

İBB'NİN TURİSTİK GEZİSİ

Elbette bu seyahatin bir spor etkinliğini içerdiği göz önüne alındığında siyaset yazan gazetecilerin orada bulunması eleştirilebilir. Belli ki düzenleyiciler doğru tercih yapamamışlar. İhtisas gazeteciliği dikkate alındığında esasen sporla ilgili bir iletişim yapılmak isteniyorsa spor medyasının orada bulunması çok daha doğru olabilirdi. Bunun dışında Türk'ün Türk'e propagandasını başka konularda da görüyoruz. Burada da benzer bir hadise yaşanmış. Şayet mesele İstanbul'un ve Türkiye'nin tanıtımı ise orada Avrupa basınıyla bir toplantı yapılabilirdi. Burada düzenlenecek etkinliklere ilişkin de burada yapılan bir toplantıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi medyaya detaylı bilgi verebilirdi. Buradan bakınca bunun kamu kaynakları ile turistik bir gezi olduğu çok açık.

GEZİDEN HABER ÇIKIYOR MU?

Ekonomi medyası özelinden bakınca halihazırda öteden beri süregelen işler var. Şirketlerin yurt dışında yaptıkları toplantılar, mağaza açılışları, fabrika yatırımları veya fuar katılımları gibi etkinlikler için de ekonomi medyası davet edilir. Sadece yurt dışı değil yurt içine de yapılan seyahatler var. İş öyle bir noktaya geldi ki artık haftada iki üç kere bir basın gezisi düzenlenir oldu. Ekonomi medyasındaki kadrolar bu kadar azalmışken artık hiçbir yere yetişemez olduk. Esasen bu kadar para harcanan gezilerin sonunda haber niteliği taşıyan bir içerik çıkıyor mu, çıkmıyor meselesi önemli. Gidelim, gezelim, yiyelim, içelim noktasında mı geçiyor yoksa oraya gidildiğinde kamuoyuna gazete sayfalarından, internet sitelerinden, TV ekranlarından tarafsız bir bilgi aktarımı mı yapılıyor! Önemli olan bu diye düşünüyorum.

GİDİLEN YERE DEĞİL YAPILAN İŞE BAK

Özellikle ekonomi medyasının katıldığı bu şirket davetlerine ilişkin çok fazla eleştiri yapılıyor. Ancak burada eleştirinin çıkış noktası maalesef yanlış. Gazetelerin ve medyanın bulunduğu iktisadi durum göz önüne alındığında kurumlar, çalışanlarının seyahat masraflarını karşılamayı bırakın neredeyse yemek masraflarını bile karşılamayacak noktaya işi getirdiler.

Ücretler konusundaki durumu ise başkanı olduğum Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin yaptığı açıklamalarla kamuoyuna duyurduk ve bu konudaki talepleri de ilettik. Yıllardır ekonomi medyasında emek veren bir gazeteci olarak bu konuda yapılan eleştirilere karşı şunu söylemek isterim; eğer bir gazeteci davet edildiği basın gezisinde çeşitli özel isteklerde bulunmuyorsa, döndüğünde haber değeri olan bir içerikle bunu okuyucusuna tarafsızca aktarıyorsa mesele yoktur. İşte yapılan bir yatırımdır, artırılan istihdamdır, açılan mağazanın veya fuarın Türkiye ekonomisine katkısı değerlendiriliyorsa orada haber kaynağı ile yapılan görüşmelerde kamusal nitelik taşıyan bilgiler içeren bir haber alınıyorsa elbetteki amaç hasıl olur. Fakat işte gidilen seyahatte "Aman da ne güzel işler yapılıyor aman da çok güzel bir işyeri aman da ne güzel patron aman da ne güzel şirket gibi" yıkama yağlama tabir edeceğimiz bir metin ortaya çıkıyorsa elbette bunu eleştirmek gerekir.

Basın toplantılarında sadece halkla ilişkiler şirketinin hazırladığı bülten sayfalara kocaman konuyorsa elbette ki burada büyük bir sıkıntı var demektir.

MİSAFİR EN İYİ ŞEKİLDE AĞIRLANIR

Maalesef Türkiye'nin en büyük şirketleri bile yurt dışında düzenledikleri etkinlikleri bir satın alma iletişimi gibi kurguluyorlar. Herhalde paralı içerik dediğimiz advertorial veya ilan yerine daha ucuza geldiği, zamanla basın mensubunun da gönlünü hoş tutmak amacıyla bu yollar tercih edilir oldu. Maalesef önüne gelen her şeye toplantı yapan önüne gelen her şeye basın buluşması düzenleyen ancak önemli sosyal sorumluluk işleri olduğunda elini cebine atmaktan çekilen bir özel sektör karşımızda bulunuyor. Bu konuları paydaşımız olan TÜHİD, İDA ve KİD gibi kuruluşlarla da zaman zaman bir araya gelerek tartışıyoruz, etik ilkeler çerçevesinde işler nasıl yürütülür, bunun için kafa yoruyor, elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Bu meseleyi kapatırken şunu da belirtmek isterim ki bir kurum veya bir şirket bir gazeteciyi bir etkinliğe davet ediyorsa kimse kusura bakmasın nasıl ki eve gelen misafir en iyi şekilde ağırlanıyorsa meslektaşlarım da, etkinliğin çerçevesini aşmamak kaydıyla, en güzel şekilde ağırlamalıdır.

FATİH ALTAYLI, GOOGLE'DAN PARA ALDIN MI?

Haftanın ikinci önemli gündem konusu ise Google Türkiye'nin İstanbul'da düzenlediği bir toplantıydı. Her ne kadar özel davet dense de şirketin basın mensuplarına gönderdiği davetiyede "isme özel" gibi bir ibarenin bulunmadığı ve bunun bir "basın buluşması" olduğu açıkça ifade edilmiş. Kaldı ki isme özel davetlere de karşıyız. Davet kuruma yapılırsa kurum kimi uygun görürse onu önerir. Neyse bu toplantıya bir gazete yöneticisi davet edilmiş, gazete yöneticisi katılamayacağı için aynı gazetenin başka bir yöneticisinin katılacağı bildirilmiş fakat kendisine davetin isme özel olduğu belirtilerek, katılamayacağı ifade edilmiş. Bunun üzerine gazetenin yazarı da olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanımız Vahap Munyar konuyu köşesine taşıdı. Ekonomi Gazetecileri Derneği olarak biz de konuyu değerlendirerek bir açıklama yaptık.

Açıklamamız, gerek halkla ilişkiler camiasından gerekse medyamızdan özellikle de üyelerimizden çok büyük destek aldı ve takdir topladı. Gazeteciler arasında kast sistemi uygulama yönündeki bir takım eğilimlere karşı aslında biz bu açıklamayı yaptık. Elbette bu haftaki olaydan hareketle genel bir eğilime karşı tavrımızı ve bunun yanlışlığını belirtmek istedik. Fakat konu son dönemde sosyal medyada özellikle YouTube yayınlarıyla Gündem yaratan Fatih Altaylı'nın da dikkatini çekmiş. Kendisi açıklamamıza katılmadığını, doğru bulmadığını ifade etmiş. Elbette olabilir, herkes bizim görüşümüzü destekleyecek diye bir durum söz konusu değil. Kaldı ki zaten konu Fatih Altaylı'nın haddine de değil.

Ekonomi medyası olarak bizim iştigal alanımızla ilgili bir konu ve öteden beri gelişen hadiseleri dikkate alarak yaptığımız bir açıklama. Fatih Bey'in bunlardan haberdar olması pek mümkün değil. Çünkü kendisi YouTube yayınlardan önce de X sosyal medya hesabından dezenformasyon içeren paylaşımlar yapmakla meşguldü. Bu noktada tabii sormak gerekiyor; Fatih Altaylı'nın acaba Google ile akçeli bir işi mi oldu?

Tabii benim orada tepkimi çeken kendisi ile çalışan ekranda görünmeyen ama kendisine soru soran şahsın açıklamamız ile ilgili "gereksiz" ifadesini kullanmasaydı. Öğrendiğime göre gazeteci dahi olmayan bir personelin, doğrudan ekonomi medyası ile alakalı bir hususta yapılan açıklamayı "gereksiz" şeklinde yorumlaması büyük bir saygısızlık. Uzun yıllar medyada yöneticilik yapmış Fatih Bey'in bugüne kadar derneğimizce yapılan özellikle basın emekçilerinin hakları konusundaki açıklamalarımızı hiç gündem etmeyip de bir şirket toplantısı özelinden genel bir yanlış eğilime karşı yaptığımız açıklamayı konu etmesi dikkatimi çekti.

MEDYA SİZDEN BÜYÜKTÜR

Akçeli işlerin çoğaldığı, artık halkın haber alma hürriyetinin değil de şirketlerin ve patronların propagandasını yapar hale geldiği bir sosyal medya ile karşı karşıyayız. Geleneksel medya da bundan çok farklı değil ama en azından orada haber merkezi var ve bir “emniyet freni” diyeyim işlevi görüyor.
Maalesef küresel şirketler belki de Türkiye'deki paydaşlarının veya işbirlikleri yaptıkları kesimlerin yanlış yönlendirmesiyle Avrupa'da, ABD'de veya İngiltere'de hatta Çin'de yapamayacakları ayrımcılığı ve keyfi uygulamaları ülkemizde yapar hale geldiler.

Herkes şunu bilsin ki Türkiye Cumhuriyeti sahipsiz değildir. Kimse burada parasıyla at koşturamaz. Nasıl ki sayın Cumhurbaşkanı "Dünya 5'ten büyüktür." diyerek küresel yönetimdeki adaletsizliğe dikkat çektiyse "Ben de dünya bu teknoloji titanlarından büyüktür." diyorum.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İBB Ekrem İmamoğlu Fatih Altaylı ABD