Aman petrol canım petrol! -(TAMAMI)
Anlaşılan o ki; İmralı ile muhabbetin altında da emperyalizmin petrol tutkusu yatmakta.
Takke düşünce kel göründü!
Bu kez hedef Kuzey Irak’la petrol alışverişidir ve bu alışveriş, PKK- İmralı ve Barzani’yle müzakerelerin devam etmesiyle bağlantılıdır.
Geçmişe ve bugüne bir göz atalım; Terörizme kazanç sağlayan odaklar kimden güç alırlar?
Süper devletlerin giderek artan enerji sorunu nedeniyle Ortadoğu ülkelerindeki petrol yataklarını ele geçirme projesi, önce müttefik ya da stratejik ortaklık masalıyla kandırdıkları ülkeler... Yani Ortadoğu ülkeleri. Kan ve ölümle boğuşmakta.
ABD’li büyük petrol kralı Rockefeller Ailesi neden 1956’den beri dünyaya düzen vermek görevini üstlendi?
Sınırlarımıza yaklaştılar
1954 yılında hedef Ortadoğu’nun en güçlü ordusuna neden Türkiye sahipti? Kalkınma sürecinde bulunan Türkiye’ye 1950’lerden başlayarak önce kültür yolu ve Marshal Planı’yla, sonra DP iktidarının çıkarttığı yasalarla girdiler ve petrollerimiz üzerinde haklar ele geçirdiler?
1954 seçimlerinde İsmet İnönü DP iktidarı tarafından yabancı sermayeye Türk petrollerini teslim eden yasaya şöyle karşı çıkıyordu:
“Yabancı sermaye kayıtsız şartsız olarak Türk topraklarına davet olunmuştur. Kapıyı açtınız. Ne vakit gelir? Nasıl gelir? Bunu kimse kestiremez” ve ekliyordu: “Hiçbir devlet ben kapitülasyon istiyorum demez. Yabancı sermaye uzun mücadelelerle elimize aldığımız ticari ve zirai sahalarımıza girmiştir.” ( 1954 İzmir seçim konuşması)
Dünyadaki enerji ve petrol kavgası başlayacaktı ve o yasalar Türkiye’yi can evinden vurmuştu.
Dünyanın tüm süper güçleri o günlerden bugüne sadece Cumhuriyet’in kaynaklarını sömürmekle kalmadı. Çünkü ABD’nin silah tacirleri bir de kan ve ölüm ekleyecekti. Bunu terörle sağladılar.
2002’den beri ise artık bu siyaset mühendisliği, projeler sürecinden eyleme geçmiştir. Ortaya çıkan; “Arap Baharıdır.” Kan ve ölümle sınırlarımıza dek yaklaştılar.
Irak’ı kan gölüne o petrol soktu. Ortadoğu’yu harabeye çeviren de o projelerin gereği değil mi?
Engelleri bir bir kaldırmadılar mı?
2002’de iktidara gelen AKP’nin ekonomisi ve dış politikası bu nedenle Atatürk’ten saptı ve ABD’den ithal edilen yıkım mühendisi Derviş’in yarattığı siyasal ve ekonomik bunalımdan yararlanarak ABD’ye tutsak oldu.
Bakın şu halimize, yıllarca bu topraklarda kardeşçe yaşamayı sürdürenleri, emperyalizmin kucağında emzirilip, büyütülen terörle yıldırarak, topraklarımızı bölecek yeni bir Anayasa için pazarlıklar sürmekte. Türklüğümüz’ü bile tartıştırıp, dilimizi yozlaştırdılar. Atatürk’ü unutturmak isterken, kendi partisine onu sorgulatmak için adamlar tutturdular, Meclis’e bile soktular.
1954 yılında İsmet Paşa o sözleri söylerken ABD Başkanı Eisenhower’e mektup yazan dolar milyarderi Rockefeller: “Atların arabanın önüne nasıl bağlanması gerektiğini” öneriyordu:
Ya silahlarla, ya satın alarak sindirmek! (1956)
Projenin adı BOP.
Eşbaşkanı: TC. Başbakanı.
2012 yılında siyaset mühendisleri Türkiye’yi kıskaç altına aldı. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın tüm kazanımlarını yabancılara peşkeş çektirdiler. Ülkemizi paylaştırma, üniter yapımızı yok etme yolunu sinsice dayatıyorlar. Ana dilde “özgürlük” istekleri değişti, artık “özerlik” diyorlar. Önlerindeki engelleri bir, bir ortadan kaldırmadılar mı?
Cumhuriyeti koruyan ve kollayan komutanlarımız ve aydınlarımız zindanlarda çürümeye terk edildi. Yetmedi. Bir de onurumuzu iki paralık hale getirecek bir pazarlığı yabancıların nezaretinde Oslo görüşmeleriyle başlattılar.
Adım, adım iki savaşın ortasında kalan bir toplum haline geldiğimizi, Paris cinayetlerinin bu sürecin parçası olduğunu halen fark etmiyor musunuz?
Hatırlayın: 1991’de Doğu Periçek’in “Kardeşlik, kardeşlik” çağrılarına: “-Kardeşlik, kardeşlik” diye yanıt veren 100 binlere şimdi aynı alanlarda, üç teröristin cenazesinde neler söyletiyorlar?
Vah bize vah ki ne vah!