Amasya Genelgesi ve direniş -(TAMAMI)
Bir milletin dilini ve kültürünü ortadan kaldırırsanız o milleti de ortadan kaldırırsınız. Hele bir de onun silahlı güçlerini tek kurşun atmadan felç ettiniz mi, iş o ülkenin silahsız güçlerine düşer. Sivil kuvvetlerin tek gücü vardır: Milletin verdiği, bir anayasal güç olan direnme hakkı. Fransız Devrimi’nin getirdiği bu evrensel hakkı kullanmak demokratik bir hak olarak devreye girer. Doğru mu söylüyorum? İnanmayanlar anayasa hukukçularına bir soruversinler.
Önümüzdeki yıl okullarımızda başlayacak olan Osmanlıca Dersi’nin ne denli sakıncalar getireceğini anlatmak hayli uzun sürer. Osmanlıca’yı sadece bir gereksinim ya da karşı devrimin bir silahı olarak kullanmak salt bir geçmişe dönmek anlamı da taşımıyor. Cumhuriyet’in başlangıcından itibaren başlayan dil ve kültür birlikteliğimizi silip Arapça’yı resmi dil olarak-tıpkı Kürtçe gibi- çaktırmadan gündeme getirmek içimizdekilerden çok dışımızdakilerin arzu ettikleri yeni ve birbiriyle anlaşması mümkün olmayan bir İslami yeşil kuşağın Türkiye’de kurulması anlamına geliyor. 89 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’ni millet olmaktan çıkarıp bölünmüş bir ülke haline getirmekten başka bir anlam taşıyabilir mi?
İşaret fişeğini yakmıştı
Toplumlar böyle anlarda direnme haklarını kullanmak zorundadırlar.
Ne için?
Gelenek ve görenekleriyle dil ve kültürlerini korumak için.
Aslında bu yeni bir iş de değildir. Osmanlı’nın çöküş yıllarında başlayan bu zorlamalara karşı ilk direnme hareketi belgesel olarak “Amasya kararlarıyla” ortaya çıktı. Çünkü bu kararlar çökmekte olan işgal altındaki ulusal savunmanın ilk planıydı.
İstanbul Hükümeti’nin Mustafa Kemal’i görevden alması Ulusal Kurtuluş Savaşı ilkelerinin ve amacının saptandığı bir plan sayılabilecek Amasya Genelgesi’nin yayımlanmasının ertesine işgal ve zulme direnişin manifestosudur “Amasya kararları.” Mustafa Kemal Samsun’a vardığında yörede incelemeler yapıp Başkente raporlar gönderirken, Anadolu’da görev yapmış arkadaşları Kazım Karabekir ve Cebesoy ile ilişki kurmaya büyük önem vermişti. 21 Mayıs’ta çektiği bir telgrafta:
Millet ve memlekete borçlu olduğu en son vicdani görevi ortak bir çaba ile yerine getirebileceği kanısında olduğunu belirtiyordu.
Haziran’da Rauf Orbay Ankara’ya geldi ve bu üçlü işbirliği yeni bir boyut kazandı. Müdafaa-i Hukuk örgütünü Amasya’da kurmayı öneren Mustafa Kemal şöyle diyordu:
- “Muhterem Amasyalılar memleketin her tarafında ateşli çalışmalar başladı. Türk vatanseverlerinin gayretleriyle batıda ulusal cepheler kuruldu. Güneyde Fransızlar’la işbirliği yapılan Ermenilere karşı saldırmaya başladılar. Burada da mutlaka her türlü hakkımızı korumak için Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmalıyız.”
Nice kahramanlar çıkacak
Anadolu direnişi böyle başladı.
Amasya Genelgesi’nin 1. Maddesinde şöyle yazıyordu:
“Vatanın bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul Hükümeti anlaşma devletlerinin etkisi ve denetimi altında kuşatılmış bulunduğundan üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi gösteriyor.
Bunun için bütün illerin her sancağından ve parti çekişmeleri dikkate alınmaksızın yetenekli ve ulusun güvenini kazanmış en çok üç delegenin olabildiğince çabuklukla yola çıkarılması gerekmektedir. Ancak her olasılığa karşı bu seçimler bir ulusal sır olarak saklı tutulmalı ve delegeler gereken yerlerde kimliklerini gizlemelilerdir.
Amasya Genelgesi Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda ordusuz ve rütbesiz kalacak olan Mustafa Kemal’in ilk direnme hareketi unsurlarıydı. Şimdi topraklarımız fiili işgal altında değil ama, savaşsız elde edilen bu Anadolu toprakları çok yakında bizim olmayan bir savaşa sahne olabilir. Ancak, demokrasi diyerek “Orta Doğu’ya Arap Baharını” getiren bir güç Atlantik ötesinden Türkiye’yi düzenliyor ve toplumun zulüm altındaki fertleri kendilerini kurtaracak bir demokratik direnme hareketi İstanbul’da, İzmir’de, yurdun her köşesinde gücünü sergiliyor.
Kimse Atatürk’ü geri getiremese de: “Bu millet kim bilir daha nice kahramanları, geçmişte olduğu gibi çıkaracaktır.”
Bu kahramanlar gene “ Mustafa Kemal’in askerleri arasında vardır.”