Amerika’dan değil Allah’tan korkmak!
Önümüzdeki seçimler bir anlamda ABD ile Türkiye arasında yapılacaktır.
Ülkemizi üsleriyle kuşatan, PKK terör örgütünü silahla donatan, ticaretimize ambargo koyan ABD, Türkiye’yi NATO’nun kanatları altında çürütmek ve borçlandırma ekonomisinin dişleri arasında ekonomimizi öğütmek için üzerimize tüm gücüyle abanmaktadır.
Üzerimize “kapanmamış hesapları” ile gelenler, kendilerine bağlı basın, siyaset ve iş dünyasının mekanizmalarını tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi harekete geçirip, kendi kurulu düzenlerini sağlama almaya çalışmaktadır.
Bu öyle bir basınçtır ki, rehinli, ipotekli altılı masada, iktidar partisinde ve halkımız nezdinde çeşitli yansımaları olmakta; özellikle Meclis’teki partilerin vatandaşa güven vermemesi nedeniyle de “kararsız” seçmen oranı giderek büyümektedir.
Türkiye, bir yol ayrımındadır; yol ayrımlarında yön duygusuna daha çok ihtiyaç vardır.
Planlı, kamucu bir ekonominin izleğinde gelir dağılımını düzeltecek ve devleti üretken yatırımlarla sahaya sürecek bir iktisadi siyasete; Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili bölge merkezli ve Avrasya ekseninde dış siyasetini yükseltecek cesur bir yapıya ihtiyaç duyulmaktadır.
Sorunu yukarıda açıkça belirtip, sonrasında çözümü de yüreklice ortaya koyarsak, karşımıza Vatan Partisi çıkmaktadır. Türkiye’miz ve halkımız -üretim ve bağımsızlık ekseninde iddia sergileyemezlerse- Cumhur / Millet ittifaklarının, değirmenin iki taşının arasında ezilmeye mahkum değildir.
TÜRKİYE’NİN 'AYIPLI VE KAYIPLI' YILLARI
Gerçekten 1980’lerde 24 Ocak kararlarının uzantısında kalıcı hasarlar yaratan “liberal ekonomi” özelleştirmeler, sendikasızlaştırma, dış borçlanmayla bütçemizi tarumar etmiş, 2000’li yılların virajına “15 günde 15 yasayla” giren Türkiye, ücret ve maaş gelirlerinin erozyonuyla korkunç bir gelir dağılımı adaletsizliğine ve infial uyandıran yolsuzluklar girdabına sürüklenmiştir.
Mevcut iktidar, kendisini iş başına getiren bu siyasetleri, bir miktar sosyal transferlerle yumuşatarak devam ettirmiş, yanı sıra açılım ve FETÖ yanılgıları üzerinden 15 Temmuz sürecini idrak ederek, bölücü ve gerici terörü göğüsleme çabası içine girmek zorunda kalmıştır.
Tüm bu ardıllık-sonralık döngüsü açısından Türkiye siyasetinin ilham kaynağı Atlantik sistemidir. Türkiye’nin iktisaden bu “ayıplı yılları” eşanlı olarak sosyal anlamda “kayıplı yıllarıdır”. Nice aydınımız, yurtseverimiz, karanlık cinayetlerle aramızdan koparılmış, yetmemiş, Ergenekon kumpasıyla ülkemizin seçkin askerleri ve siyasetçileri zindanlara atılmıştır.
Hendeklerden ve tuzaklardan sonra geldiğimiz noktada gerek dış gerek iç güvenliğimiz açısından daha aklı selim bir icraat yapılmaya çalışılsa da, iktidar partisi iktisadi açıdan halkı koruyacak bir siyaset izleme becerisinden ve araçlarından yoksun görünmektedir. Çünkü güvenlik siyasetinde kahraman Ordumuz ve emniyet güçlerimizle istenilen sonuçları almak, iktisadi siyasette, üretim ekonomisi ve tüketiciyi esirgeyen sonuçları almaktan daha kestirme ve kolaydır.
Şunu da eklemek gerekir ki, Suriye başta bölge merkezli bir dış siyaset izlenmesi ve Türkiye’nin sınır güvenliği için olduğu kadar ekonomik esenliği için Rusya, İran ve Avrasya seçeneğinde verimkar süreçleri yapılandırma noktasında Cumhur İttifakı hala kararsız iken, altılı masanın altında PKK/ HDP tuzaklamasına göz yuman Millet İttifakı'nın bileşenlerinin ise yalnız siyaseten değil ekonomik olarak da Batıcı oldukları adeta paçalarından akmaktadır.
HALKIN SAĞDUYUSU KURTARACAK VATANI
Tüm bu tabloya bakıp da karamsar olmamalıyız. Seçenek mutlaka vardır.
1980 sonrasında iş başına gelen ANAP günü gelmiş un ufak olmuş, MHP ve CHP gibi kitle partileri bile baraj altında kalmayı tatmış, DSP yükseldiği hükümet olma noktasından çok aşağılara inmiş, günümüzde Ak Parti ise “tek başına yönetemez” durumdan -aklı başında tüm araştırmalarda ifade edildiği gibi- keskin oy kayıpları noktasına gerilemiştir…
Türk Ulusunun engin sağduyusu, önümüzdeki seçimlerde, üretim ekonomisi, gençlere iş sağlamak, komşularla işbirliğiyle çarşı-pazarı şenlendirmek ve ucuz petrol ve doğal gaz temin etmek için çalışacak ve ülkemizi Atlantik cenderesinden kurtarıp, karma ekonomiyle kalkınmayı istikrara bağlayacak programı ve kadroları ortaya koyanlardan yana tecelli edecektir.
Çünkü Türk Milleti ABD’den değil Allah’tan korkar, Allah’ı sever ve insancıl ve hakça bir düzeni kendisi ve tüm insanlık için ister…