Amerika’nın çıkış arayışı ve 30 Ağustos
Amerikancı-FETÖcü darbe girişiminin bastırılması, Türkiye’nin önünü açtı. Ülkemiz, başta Rusya olmak üzere bölge ülkeleri ve Avrasya’yla yakınlaşma sürecine girdi. Bu işbirliği, ülkemiz açısından toprak bütünlüğümüzü pekiştirmeye yarayacak yeni ve geniş olanaklar sağladı. Suriye’nin toprak bütünlüğünün Türkiye’nin esenliği için taşıdığı yaşamsal önem çok daha güçlü bir biçimde duyumsanmaya başladı. Bu yönelim, Fırat Kalkanı harekâtıyla fiili mevzilenmeye yansıdı.
Harekâtın düğmesine Biden’ın ülkemize geldiği gün basılması, önemli bir “ileti değeri” taşımaktaydı. Hedef, ABD’nin manevra alanını kısıtlayarak, bu yeni mevzilenmeyi sözde de olsa “kabullenmesini” sağlamaktı. Özetle, Fırat Kalkanı, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan ABD-İsrail Koridoru’na indirilmiş ağır bir darbedir.
ABD’NİN KARABASANI VE ÇIKIŞ ARAYIŞI
ABD’nin şu andaki hedefi, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamaya yönelik bölgesel işbirliğinin fiili mevzilenmeye dönüşme sürecini yavaşlatmaya çalışmaktır. Amerika, kendisi açısından yeni bir çıkış girişimi için zaman kazanmaya çalışmaktadır. Fırat Kalkanı’nı “koalisyon güçleri”nin “bilgi ve onayı” çerçevesinde gerçekleştirilen bir harekât gibi göstermeye çalışması, bu nedenledir. Bir yandan Münbiç’teki PYD-PKK denetimini korumaya çalışırken, Türkiye’nin “Fırat kırmızı çizgisi”ne ilişkin “güvenceler” vermesi de aynı nedene dayanmaktadır.
ABD’nin karabasanı, Türkiye’nin bölücü teröre karşı mücadelede Esad yönetimiyle eşgüdüm halinde davranmasıdır. Onlar bütün ümitlerini ülkemizdeki iktidarın Esad karşıtı çizgide diretmesine, Fırat Kalkanı’nda “Özgür Suriye Ordusu”nu öne sürmesine ve PKK-PYD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığına itiraz etmemesine bağlamışlardır. ABD’nin bölgedeki çıkışını önümüzdeki dönemde Rakka ve Musul’da araması kuvvetle muhtemeldir. Tasarımı ABD tarafından bir “model düşman” olarak yapılmış olan IŞİD’in, yeniden bölgedeki Amerikan piyonlarını parlatmak için kullanılması, hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.
TOPRAK BÜNLÜĞÜ NASIL KORUNUR?
Suriye’nin toprak bütünlüğünü yeniden sağlayıp koruma imkan ve kabiliyetine sahip biricik güç, Esad yönetimidir. Amerika’nın kendi özel kuvvetleriyle birlikte PKK-PYD’yi Rakka üstüne sürme planı, tıpkı Fırat Kalkanı’yla engellenmesi amaçlanan ABD-İsrail Koridoru gibi, Suriye’yi bölmek içindir. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak, Fırat’ın neresine düşerse düşsün, Suriye toprağındaki bütün bölücü terör örgütlerine karşı çıkmayı gerektirir. Ama bunun da ötesinde, Türkiye açısından, PKK’ya bir cephe gerisi sağlayacak her adım, Fırat’ın neresinde olursa olsun, bölücü terörü yeni olanaklarla donatacaktır. IŞİD de, PKK-PYD de, Türkiye ve Suriye’nin ortak düşmanıdır. Bu ortak düşmana karşı mücadelede eşgüdüm içinde işbirliği, yalnızca ABD’nin değil, bu terör örgütlerinin de en bunaltıcı karabasanıdır.
ABDÜLHAMİT BÖLER, ATATÜRK BİRLEŞTİRİR
Ülkemizin FETÖ’den temizlenmesi ve PKK’ya indirilen ağır darbeler, Amerika’yı Türkiye’de kendi çıkarları doğrultusunda konuşlanacak bir iktidar formülünden yoksun bırakmıştır. ABD’nin kısa erimdeki hedefi, Türkiye’yi felce uğratarak elini kolunu bağlamaya çalışmaktır. Amerika, ülkemizde yönlendirebileceği toplumsal taban iyice daraldığı için, bu amaçla PKK ve IŞİD’i toplu cinayetlere ve suikastlere yöneltmektedir. Türkiye açısından içte ve dışta mücadele bütünleşmiştir. Bu mücadelede başarının önkoşulu, milletiyle bütünleşmiş güçlü bir ordu ve etkin bir milli birliktir.
Abdülhamid’e sarılmak Türkiye’yi bölerek, Amerika’yı, FETÖ’yü ve PKK’yı sevindirir. Milli birlik için tarihimizden alacağımız güç, Atatürk’e sarılarak yeniden canlanan İstiklâl Savaşı Ruhu’nda mevcuttur. 30 Ağustos, İstiklâl Savaşı’nı zafere ulaştıran ordu-millet birliğinin gücünün simgesidir. Meydanlar, yarın bu gücün milletin bağrındaki sarsılmaz konumuna tanıklık edecektir.