Amerika’nın ‘has adamı’ kim?
Türkiye, ABD açısından “sorunlu ülke”dir. Amerika’nın Türkiye’de çok sayıda “adamı” olabilir, ama “has adamı” kalmamıştır. Amerika nezdinde “has adam” olmak için, onun her istediğini yapmaya hazır olmak yetmez. Aynı zamanda bunu yapma gücüne de sahip olmak gerekir. Oysa ülkemizde ABD’nin dümen suyunda gitmekten medet umanlar güç kazanamamakta; güce sahip olanlar da, Amerika’nın istemlerini yerine getirmede yan çizmektedirler. Her iki sürecin kaynağında yatan etken aynıdır. Bu etken, karşı devrimin darbelerinden gördüğü bunca hasara karşın, Atatürk Devrimiyle oluşmuş olan milletin gücüdür.
KAFA KARIŞIKLIĞININ KAYNAĞI
Ülkemizde kafa karışıklığı yaygındır. Zihinlerdeki bulanıklık, Amerika’ya artık sahip olmadığı bir gücü yüklemeye devam etmekten kaynaklanmaktadır. İktidarları ABD’nin şekillendirip yönlendirme gücünü mutlaklaştıran varsayım, akıntıya karşı kürek çeken iki eğilime yol açmaktadır. Biri, iktidar olma umudunu ABD’nin dümen suyunda yer almaya bağlayan yaklaşımdır. Diğeri ise, mevcut durumda en güçlü olanla “Amerika’nın has adamı”nı eşitleme anlayışıdır. Her ikisinde de siyasal mevzilenmeyi belirleyen, Amerika’nın has adamının kim olduğu sorusuna verilen yanıttır.
ABD İÇİNDEKİ BÖLÜNME
Aynı soru, ABD’nin kendi güçleri içinde de ayrışmaya yol açmıştır. Ama ayrışmanın nedeni, başarı değil, başarısızlıktır. Amerika’nın ülkemizde iktidara yön veren “has adamı” kalmadığı gibi, Ortadoğu’daki kara gücünü oluşturan PKK da, beşinci kol niteliğindeki Gülen Örgütü de ağır darbeler yemeye devam etmektedir. Ülkemiz, milliciliğin güç kazandığı, ABD yandaşlığının hızla güç yitirmekte olduğu bir dönemden geçmektedir. Bu koşullarda ABD’nin ülkemiz için “iktidar arayışı” sürdükçe, ayrışması da derinleşecektir. Türkiye’yi bölmeye çalışan Amerika, kendi içinde bölünmektedir.
SİYASAL GÜCÜN İŞLEVİ AMACA GÖREDİR
Siyasal güç, her derde deva “sihirli bir ilaç” değildir. Hangi hedef doğrultusunda uygulanırsa uygulansın sonuç getirecek bir siyasal güç yoktur. Siyasal gücün işlev görmesi, amaca bağlıdır. PKK’ya ve Gülen Örgütü’ne karşı mücadelenin sağladığı toplumsal destek, Anayasa’dan Türk milleti ve laiklik kavramlarını çıkarmaya, başkanlık sistemini getirmeye ya da ülkemizi yeniden Ortaçağ karanlığına boğmaya yarayacak bir güce dönüştürülemez. Milletin kendi birlik ve özgürlüğü için oluşturduğu mücadele gücünü, milleti dağıtmak ve köleleştirmek için kullanma imkanı mevcut değildir.
ÜMİDİ GERÇEKLİĞE DÖNÜŞTÜRMEK
Amerika’nın Türkiye içindeki piyonlarına indirilen her darbe milletin birlik ve özgürlüğünün önünü açmaktadır. Ama bu birlik ve özgürlüğü güvence altına alarak pekiştirmek, ancak örgütlü bir Türkiye Cephesi’nin iktidara taşıyacağı bir Milli Hükümetle mümkündür. Çünkü böyle bir güvence, ancak emperyalizmin ülke ve bölge dışına sürülerek, her türlü manevra araç ve alanının ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir. Böylece ABD’nin kendine yeniden “has adamlar” yaratma olasılığının önü tıkanmış olur.
Amerika’nın Türkiye’ye ilişkin kısa erimli hedefi, kendisini etkisizleştirecek bir Türkiye Cephesinin kurulmasını baltalayarak kendisine toparlanma zamanı kazandırmaktır. Bu nedenle milleti her gün başka bir doğrultuda bölmeyi amaçlayan karşı devrimci her unsur, onun açısından daha da değerli hale gelmiştir. O zaman emperyalizmin araçlarının yaşamsal darbeler yediği günümüz ortamı, Amerika’ya sahip olmadığı güçleri yüklemenin değil, bir Türkiye Cephesi ümidini gerçekliğe dönüştürmenin günüdür.
Türkiye Gençlik Birliği’nin 19 Mayıs’ta gerçekleştireceği Birinci Vazife Yürüyüşü ve 97 Yıllık Ümidin Şöleni, Türkiye Cephesi’nin kuruluşunda önemli bir dönüm noktası oluşturacaktır.