Amiral Cem Gürdeniz: Son sözü donanmalar söyler
Mustafa Birol Güger
Dünyanın gözü 28 Haziran'da Cenevre'de başlayacak olan Kıbrıs Konferansı'ndayken, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Türkiye'ye karşı stratejik müttefiki olarak gördüğü İsrail ile birlikte Doğu Akdeniz'de tansiyonu yükseltecek adımlar atmaya devam ediyor.
Henüz birkaç gün evvel, Rum Yönetimi ve İsrail silahlı kuvvetleri işbirliğinde Güney Kıbrıs'ın Trados dağları bölgesinde, "Iason-2017" ve "Kiniras-Saoyl 2017" tatbikatları icra edildi. Rum basınına göre, "Tatbikata 400 İsrail komandosu katıldı. Komandolar 'işgal edilen köyleri’ savaş helikopterleri desteğinde düşman kuvvetlerden kurtardı."
Bu kritik gelişmenin ardından, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) güneyindeki Girne iline bağlı St. Hilarion bölgesinde, 'Şehit Teğmen Caner Gönyeli 2017 Arama Kurtarma Tatbikatı'nı gerçekleştirdi. İki safha ve üç senaryoya dayalı olarak icra edilen tatbikat İsrail basınında rahatsızlık yarattı.
İlgili haber: AKDENİZ'DE TATBİKAT SAVAŞLARI
'RUM-İSRAİL ORTAK TATBİKATI TÜRKİYE'YE MESAJDIR'
Bölgede göze çarpan yoğun askeri hareketlilik ve Doğu Akdeniz'deki son gelişmeleri görüştüğümüz Emekli Amiral Cem Gürdeniz'in Türkiye kamuoyuna mesajı oldukça netti.
İsrail'in tarihinde ilk kez Avrupa Birliği'ne (AB) üye ülkelerden birinin topraklarında bir askeri tatbikat gerçekleştirdiğinin altını çizen Gürdeniz, “Bu son yapılan ve işgal edilmiş bir bölgenin kurtarılmasını konu alan tatbikatla birlikte Türkiye'ye son derece önemli bir mesaj veriliyor. Bu tatbikatın hedefleri ve uygulanış şekli Türk kolordusuna muazzam bir meydan okumadır” dedi.
Gürdeniz'e göre Rum Yönetimi bu tatbikatla birlikte, 'AB yanında olmasa bile İsrail'lin desteğiyle Türkiye'yi caydırabileceğine' yönelik bir mesaj gönderdi. Üstelik, çok kısa bir süre önce basında çıkan, Türk ordusunun %80'inin adadan çekileceğine yönelik spekülatif haberlerin hemen ardından. Söz konusu haberlerin büyük ölçüde asparagas olduğunu düşünen Gürdeniz'e göre, “KKTC'nin böyle bir şeye onay vermesi intiharla eşdeğer.”
'TÜRKİYE DERHAL YANIT VERMELİ'
Gürdeniz, medya sütunları arasında pek de dikkat çekmeyen bir başka ayrıntıya da ışık tuttu. Bu bağlamda, TSK tarafından düzenlenen tatbikatın, adından da anlaşılacağı üzere bir arama kurtarma tatbikatı olduğunu vurgularken, Rum Yönetimi ve İsrail tarafından tertiplenen tatbikatın ise muharip bir tatbikat olduğunun altını çizdi.
Gürdeniz bu konuya ilişkin olarak, “Size karşı yapılan, senaryosuyla çatışmayı öngören bir tatbikat. Kolordu derhal, söz konusu arama-kurtarma tatbikatını daha geniş bir tatbikatın parçası yaparak yanıt vermeli. Burada Türk hükümetinin seri ve hızlı düşünmesi gerekir” dedi.
'HEGEMONYA DOĞU AKDENİZ'DE TÜRKİYE'Yİ İSTEMİYOR'
Gürdeniz'le söyleşimizde öne çıkan bir diğer önemli başlık da Rum Yönetimi'nin gerek askeri, gerekse de ekonomik kulvarda sahneye koyduğu kışkırtıcı girişimler oldu.
Gürdeniz'e göre Rumlar, uluslararası hukuka aykırı biçimde Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarında, kendi münhasır ekonomik bölgelerini ilan etti. Bununla da kalmayarak, yasadışı bir biçimde işgal ettikleri 1, 4, 5, 6 ve 7 numaralı sahalarda uluslararası enerji şirketlerine doğal gaz ve petrol arama izni verdi. Türkiye ise deniz yetki alanlarına yönelik bu işgal girişiminden dolayı savaş gemilerini bölgeye gönderdi.
Türkiye'nin, Antalya Körfezi'nde küçücük bir alana sıkıştırılmak istendiğinin altını çizen Gürdeniz sözlerine şöyle devam etti: "Antalya Körfezi dışında kalan alanlar düşünüldüğünde bu Türkiye'ye yaklaşık 100 bin kilometrelik bir alan kaybettiriyor. Bu demek oluyor ki, hegemonya aslında Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi istemiyor...”
YUNANİSTAN, BERN MUTABAKATINI ÇİĞNİYOR
Geçtiğimiz hafta, Yunanlı Hellenic Petroleum (ELPE) firması başkanının 'Yunanistan neden Ege'de münhasır ekonomik bölge ilan etmiyor' sözlerini hatırlatan Gürdeniz'e göre bu aynı zamanda Yunanistan'da hakim olan anlayışın bir dışa vurumu. Bunun da ötesinde, Yunanistan bu tutumuyla 1976'da imzalanan Bern Mutabakatı'nı da çiğnemiş oluyor. Söz konusu mutabakat Türkiye ve Yunanistan arasındaki açık deniz alanlarında asla sismik araştırma yapılmamasını öngörüyor.
Gürdeniz bu durumu ve Türkiye'ye karşı yürütülen faaliyetleri şu sözlerle ifade ediyor: “Yunanistan diyor ki, biz Exxon Mobil ve Total'le konsorsiyuma gidiyoruz. Girit'in güneyinde araştırmalar yapacağız ancak münhasır ekonomik bölge ilan edilmediği için bu firmaları getiremiyoruz. Dolayısıyla mavi vatan dediğimiz alanlarda Türkiye'ye karşı bir atak söz konusu.”
'TÜRK DONANMASI SAVAŞ GÜCÜNÜ KORUYOR'
Türkiye'nin dış politikada net bir tutum takınamamasının, küresel hegemonya şeklinde tanımladığı başat devletler ve bölgedeki uydularını cesaretlendirdiğini savunan Gürdeniz, “AB ve özellikle ABD merkezli küresel enerji şirketleri ve İsrail, yani küresel hegemonya, Kıbrıs üzerinden kendi strateji ve politikaların dayatmak istiyor. Ancak Türk Deniz Kuvvetleri kumpas davaları ve orada kaybedilen insan ve moral gücüne rağmen iradesinden vazgeçmedi. Mavi vatandaki çıkarlarımızı sonuna kadar koruyor. Neticede son sözü donanmalar ve askeri güç söyler” dedi.
Batı ve İsrail her ne kadar bölgedeki jeopolitik koşulları Türkiye aleyhine çevirmeye çalışsa da bunların sonuca bir etkisi olmayacağının altını çizen Gürdeniz'e göre, “Türk deniz gücü şu anda bölgede hakim güç ve yaşanılan bunca olaya rağmen savaş gücünü korumakta.”