11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ana muhalefetin işlevi-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Aşağıda yer alan paragraf 20 Ağustos günü Altemur Kılıç tarafından Yeniçağ Gazetesi'nde yazılan yazıdan alınmıştır. Kılıç Ali'nin oğlu Cumhuriyet'in ilk kuşağından sağ kalanlardan bir yazarımız. Altemur Kılıç, Atatürkçü oldu ama hiçbir zaman CHP'li olmadı. O nedenle onun yazdıkları tarih için son derece önemli sayılmalı. O hep DP yanında vaziyet almıştır. İktidarın Basın- Yayın Genel Müdürüydü. 27 Mayıs onu orada yakaladı ve Harpokuluna ite kaka soktu! Washington’da elçilik de yaptı. Sonra yurda döndü. Biz AKİS’i çıkarırdık, O DP yanlısı Yeni Devir Dergisi'ni. İsmet Paşa’nın muhalefeti döneminde Paşa'ya karşı hiçbir olumsuz davranışı olmadı. Türkeş’in sağlığında MHP saflarında gördük. Kılıç Ali'nin oğlu olarak onuruyla yaşarken, AKP iktidara geldi. Altemur Kılıç'la dostluğumuz hep aynı sıcaklıkla sürmüştür. Peki, Altemur Kılıç'ı CHP’ye kızdıran neydi? Neden şöyle diyordu:

“Siyasi partilerin iç işlerine, organlarının terkibine karışmak, ilke olarak doğru değildir. Ancak bu konular ve üzerinde yapılacaklar ülkenin siyasetine de yansıyacağı için kaçınılmazdır. Özellikle ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi konusunda! Çünkü son tahlilde, AKP iktidarının yanlış icraatına engel olmak CHP'ye düşer. Sadece "ana muhalefet" partisi olduğu için değil, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Millî Mücadele'den, Kuvvâ-yı Milliye'den ve Müdafa-i Hukuk'tan çıkardıkları "Cumhuriyet Halk Fırkası", Türkiye Cumhuriyeti ile özdeştir. Kısacası CHP değişir, kurucularının koyduğu eksenden kayarsa, bu Cumhuriyetin bir temel taşı oynamış olur...”

İş Cumhuriyet olunca
Ne zaman ki, TSK kıskaca alındı? Ne zaman ki, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin "Laiklik" ilkesi yok sayıldı? Ne zaman ki, Tarikatlar siyasete balıklama girdi, ne zaman ki, hukuk ve adalet siyasallaştırıldı. En önemlisi ne zaman ki eksen kaymasına girdi. Ayni Kılıç Ali'nin oğlu 88 .yaş gününü kutladığı sırada Ordunun en değerli Komutanları son çare olarak istifa haklarını kullanmak zorunda kaldılar. O günden başlayarak bu 88’lik “İhtiyar delikanlı” üzgün bezgin ve umutsuz bir şekilde bana Alanya’dan şöyle diyordu:

“-Kurtul! Cumhuriyeti yok ediyorlar. Artık dayanma gücüm kalmadı. Pilim bitmek üzere. Ben Kılıç Ali'nin oğlu bugünleri görmemeliydim. Hele Atatürk’ün Partisindeki bu değişik yeniden yapılanmayı hiç.”

Düşündüm ki; ben de aynı durumdayım. O 88 yaşında, ben ise 76. O Cumhuriyet'in 1. neslini temsil ediyor, ben 2. kuşağını.

"Partilerin içişlerine karışmam" diye, diye söze başlıyor ve Müdafaa-i Hukuk’tan ve Ulusal bir savaştan çıkan CHP’yi eleştiriyor. Ya ben ne yapmalıyım? Yazı yazma olanakları elinden alınmış, bana açılan tek kapı ULUSAL KANAL ve AYDINLIK’ta içimi dökmeliyim. Onu yapıyordum ki; 1960 öncesi o Tahkikat Komisyonu devrinde yaşadıklarımın yanında solda sıfır kalan bir durumla karşılaştım. Ben AKP'nin tutum ve davranışlarını bu rejim ve yasalar izin verdikçe yazabilir. Eleştirebilirim diyordum ki: ULUSAL KANAL’ın çok insancıl ve değerli Genel Yayın Müdürü sevgili Turan Özlü, silahlı teröre üye olmakla suçlanarak şimdi tutuklu: O aslında bir dürüst ve heyecan dolu adam gibi adamdı. İyi bir TV Genel Yayın Müdürüydü. Ne oluyordu? ULUSAL KANAL ve Aydınlık özgür yazılacak, program yapılacak bir yerdi. Doğu Perinçek tam 4 yıldır tutuklu ve aslında yargısız infazı çoktan yapılmış bir siyasi lider ve o da gazeteci. Ya onun gencecik oğlu? İ.Ü.nin değerli bir araştırmacısı.Ermeni iddialarını çürütmek için Rus arşivlerine girmiş, büyük yalanı belgeleriyle ortaya çıkarmıştı. Yanlış mı yapıyordu? Ülkesini savunmak ve sevmek tutuklanmak için yeterli neden sayılıyorsa, bu rejimin adı nedir?

Yaşamım boyunca ne liderlerin hiç bilinçli olarak yoktan yaratıldığını, sonra nasıl yok olduklarını gördüm. Kaç kez hapishaneleri dolaştım. Ama onlar Hukuku kullanarak yapıyorlardı ve bizim kuşak o gençlik yıllarında güle oynaya Ulucanlardaki Cezaevi'nin 12. Koğuşu Ankara Hilton’u boylardık. Sonra bizi yargılayanların, hapse atanların Mahkemesinde Anayasayı ihlal davasında bir numaralı tanıklık yaptım. Yaşamımda hep gerçek demokrasiyi ve siyasi hakları korudum. Atatürk sevgisini hiç içimden atmadım. O halde benim de Eski bir CHP'li olarak CHP içindeki eksen kaydıran yeni takımına birkaç söz söyleme hakkım var. Ordumun subaylarına yapılan haksızlıklara karşı vaziyet alma hakkım da.

Altemur Kılıç diyor ki:

“Müdafaa-i hukuktan gelen CH, haklıların değil eyyamcının, Batılı güçlerin işbirlikçiklerine ayak uydurmakla meşgulse, onu yermek hakkım doğmuş demektir”

Bir ülkede “Kanun diye, diye kanun tepelenirken, TSK hak etmediği bir uygulamayla halkın gözünden düşürülüyor ve Yeni CHP denilen bir ana muhalefet yollara düşmüyorsa, bu Atatürk ve İsmet Paşa'ya da, Onların kurduğu Cumhuriyete de ihanettir” dersem fazla mı olur?

Şule Perinçek, yaşamının 11 yılını eşi hapiste geçiren bu aydın Türk kadını gencecik oğlu tutuklanmışken:

“Ben onu bugünler için yetiştirdim” diyecek yürekliliği gösteriyorsa, Ya Bay Kılıçdaroğlu dün yayınladığımız şecereniz, sizin kimliğinizdir. Onu kabul edebilirim. Ama Vatan elden giderken, basın özgürlüğünü erkekçe savunmayı hiç aklınıza getirmiyorsanız, ben size ne diyebilirim ki? İsmet Paşa olsa şöyle derdi: “Maskaralara bak. Bu gün ne yapıyorlarsa, yarın da onu yapacaklar!”