Anadilde eğitim
Ülke sorunlarına duyarlı bir aydın olan İsmail Şefik Aydın, zaman zaman çeşitli görüşlerini benimle de paylaşır. Anadilde eğitim tuzağını derinlemesine ve sistematik olarak analiz etmiş. Kısaltarak naklediyorum:
ANADİLDE EĞİTİM TUZAĞI!
Bir ABD Projesi olan PKK Terörü’nün, “Kürt Sorunu” olduğuna inandırılanların aklına uyularak, sorunu Kürt vatandaşlarımıza “Anadilde Eğitim Hakkı” tanıyarak çözmeye kalkmanın millî bütünlüğümüzü ve millî devletimizi paramparça edeceği bilinmelidir. Ülkemizde konuşulan dillerin öğrenilmesi için kurslar açılmasının önünde herhangi bir engel yoktur. Fakat burada bir kurnazlık yapılarak, anadil öğrenimi ile anadilde eğitim birbirine karıştırılıp anadilde eğitim hakkı talep edilmektedir! Hâlbuki bunlar başka başka şeyler! Bu propagandadan etkilenerek; meselenin esasını bilmeyen, fakat temel hak ve özgürlükler konusunda duyarlı olan bazı aydınlarımız ve siyasetçilerimiz, anadilde eğitim taleplerine destek vermektedir!
ELE VERİR TALKINI...
Tunceli kökenli Zühal Demir, Belçika parlamentosunda milletvekili! 2017 yılında Devlet Bakanı olmuş. Belçika’nın Flamanca yayınlanan De Standart gazetesinde şöyle bir haber yayınlanıyor: “Türkiye kökenli Belçikalı Bakan öğrencilere Türkçe dersi verilmesine tepki gösterdi!” Haberin devamında, Belçikalı Bakanın, Gent Belediyesi’nin, Türk öğrencilere okul sonrası Türkçe dersleri için sınıf tahsis etmesini kabul edilemez bulduğunu ve “Nasıl bu kadar saf ve duyarsız olabilirsiniz? Bu yaptığınız Entegrasyon Karşıtı Politikaları desteklemekten başka bir şey değil” diye konuştuğunu öğreniyoruz. (Aydınlık, Hüseyin Özbek, 14 Haziran 2018)
TÜRKÇE HEP VARDI YA DİĞERLERİ!
1870 yılında İtalyan Birliği kurulduğunda, İtalyanların ancak yüzde 4’ü İtalyanca konuşabilmekteydi. Fransız Devrimi sırasında Fransızca okuyup anlayabilen, bu dili konuşabilenlerin oranı yüzde 12’yi geçmiyordu. Almanlar için bu oran yüzde 17 civarındaydı.” (ESAM Sempozyum Bildirileri 2014, s. 414) Cumhuriyet kurulduğunda da, günümüzde de kahir ekseriyetin dili Türkçedir! Ne var ki, Batı’nın etkisindeki aydınlarımız için bunların hiçbir kıymeti yoktur. Onlara göre, temel insan haklarına aykırı olan “TC’nin bu asimilâsyon politikalarına” son verilmelidir. Fakat ne ise ki, milletimizin sağduyusu, Batı hayranlığı nedeniyle ferasetlerini kaybeden aydınlarımızdan çok daha güçlüdür.
KÜRDİSTAN İÇİN ANT İÇERİM!
Bu aydın aymazlığı, Amerika’nın açıkça desteklediği Bölücü Terör Örgütünün siyasî uzantısı HDP’yi Meclis’e taşımıştır. Fakat bunların Türkiye Partisi olmaları ne mümkün! HDP milletvekili Mehmet Emin Adıyaman şunu söylemiş: “He, he! ABD gitsin ki, Türkiye-İran/Esat bir ayda Kürdistan federe bölgesinin statüsüne son versin! Türkiye/İran, Esat Rojava’yı yerle bir etsin öyle mi! Soğuk savaş dönemi sloganı! Hadi durmayalım, hep bir ağızdan kahrolsun ABD diyelim!”
PKK’nın Çatı Örgütü olan KCK yeminini hatırlayan var mı? Adamlar, “Özgür, demokratik ve konfedere bir Kürdistan’ın inşası için çalışacağıma ant içerim” diye yemin ediyorlar! Kim bunlar? Belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, belediye çalışanları, milletvekilleri ve KCK ile dirsek temasında bulunan herkes! İşte PKK bu! HDP de bunların siyasi uzantısı!
BUNLAR MI ÖĞRENCİ YETİŞTİRİYOR?
Bütün bunlara rağmen, bilerek ya da bilmeyerek bunlara destek olanlar var! Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Kadıoğlu, “Vatandaşlığın Dönüşümü” isimli kitabında, “Türkiye’nin Ulus-Devlet zincirinden kurtulması gerektiğini” savunuyor! Öncelikli meselemiz ulusla devlet arasındaki evlilikmiş! Önce onların boşanmaları gerekiyormuş! Ulus Devletlerin şemsiyesi altında etnik ve dilsel kimlikler kayboluyormuş! Akşam gazetesinde yayınlanan mülâkatında, Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Suavi Aydın da şu düşünceleri savunmaktaymış: “Türk kimliği yaratılmış bir kavramdır. Kimlik siyasetinin âlâsını Atatürk yaptı ve herkesi kendine Türk dedirtecek bir zemin yaratmaya çalıştı. Türklük bir çatıdır diye kimseyi ikna edemezsiniz!”
Dünyada böyle bir akademik özgürlüğün başka bir örneğini bulamazsınız! Sayın Aydın yerden göğe kadar haklı! “Ülkemi yıkacağım” diyenlere ömür boyu yağlı maaş bağlayan ve propaganda için milyonlar akıtan, bu rezalete “dur” demeyen bir yargı sistemi kuran, kendi okullarını kendi değerlerini aşağılayanlara açan ikinci bir devlet dünya üzerinde yok! HDPKK’nın Meclis’e girmesi için kendini parçalayan milli (!) basını da düşünürsek, ortaya gerçekten garip ve çarpık bir tablo çıkıyor...