Anadolu gözünü açtı ama bu tutuculukla zor!
Son yazımızdan bu yana epey ara verdik. İl dışı seyahatler, kış ortası yıllık izin derken vakit hızlı geçti. Biz basın mensuplarının koşturmacası bitmez. Nihayet bu akşam kafamdakileri şöyle bir toparlayayım dedim. Hazır küresel piyasalar da sallanıyorken ekonomiyi bir yana bırakıp bu sefer kısa bir iznemim yazısı kaleme almak istedim.
Geçenlerde Kahramanmaraş'taydık. Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (EVSİD) üyeleri ile ildeki tencere üretim tesislerini ziyaret ettik. Gaziantep'e defalarca gelmiş olmama rağmen bir iki saat uzaklıktaki Kahramanmaraş'a bu sayede ilk kez ayak basmış oldum. Maraş'ta beni etkileyen birkaç şey oldu. Öncelikle Aydınlık'ta da yazdık. Avrupa'nın en büyük çelik tencere üreticisi Has Cevher Kahramanmaraşlı. Bir başka firma Ayyıldız. Onlar da İtalya'da katıldıkları fuarlar sayesinde markalaşmanın ve inovasyonun önemini kavramışlar, bu sayede ihracatta atılıma geçiyorlar. İlde tekstil üretimi de önemli bir yere sahip. Ayyıldız şirketinin patronları büyük bir otel zinciri ile anlaşıp şehrin merkezine 5 yıldızlı bir otel yapmışlar.
MADO MİLLİ DEĞERİMİZ
İkinci nokta şehrin markası haline gelmiş dondurması. Maraş dondurmasının ustası da Yaşar pastanesi. Namı diğer MADO. Markanın patronları üç kardeşler. En küçük kardeş Erdal bey ile Kahramanmaraş ziyaretimiz sırasında tanışma fırsatı bulduk. Erdal bey, tıpkı Karaköy Güllüoğlu ile ülke sınırlarını aşan bir marka yaratan Nadir bey gibi geleneksel esnaf ruhunu koruyor. O gün konuştuğumuzda MADO'nun Katarlılar'a satılmasına karşı çıkıyordu. Erdal bey ayrıca adı Maraş Dondurması olan ama gerçek Maraş Dondurması ile alakası olmayan sanayi tipi üretimden de pek hazetmiyor. Bence de bazı yerel lezzetler yerinde ve ustasının elinde güzel.
ORTA DÜNYA'YA ÇARIK DİKMİŞLER
Üçüncüsü noktaya gelirsek; ilin belediye başkanının ilk dönemi ancak icraata hızlı başlamış. Neden hızlı dediğime gelirsek. Belediyenin turizm ve tanıtım işlerinden sorumlu iki arkadaş bize şehrin merkezini gezdirdiler. Tarihi çarşı aslına uygun şekilde yenilenmiş hatta restorasyon uluslararası ödül de almış. Çarşıda bir çarıkçı var ki meşhur Yüzüklerin Efendisi filminde kullanılan çarıklar Kahramanmaraşlı ustaların ellerinden çıkmış. Hatırlayanlarınız vardır zaten bu konu medyada da epey haber konusu olmuştu. Kahramanmaraş'ta ahşap oymacılığı, özellikle ahşap sandık sanatı südürülüyor. Biberi, cevizi, sumağı, sahlebi, tarhanası vs. bir yana fıstığı da meşhurmuş. Hatta Kahramanmaraşlılar meşhur Antep fıstığının kendilerine ait olduğunu söylüyorlar. Şehrin merkezinde büyük bir cami var. Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde ili ziyaret ettiğinde camiyi pek beğenmiş o nedenle mimarını (Kahramanmaraş Belediyesi İmar Müdürü Hacı Mehmet Güner) yanına danışman almış Çamlıca Camisi'ni ona yaptırıyor.
YEDİ KUYULAR'DA KAYAK KEYFİ
Şehrin merkezini şöyle bir turladıktan sonra belediyenin Yedi Kuyular adı verilen mesire alanına yaptırdığı kayak merkezini görmeye gittik. Hafta içi olmasına karşın vatandaşların ilgisi yoğundu. Öğrendiğimize göre hafta sonu adım atılacak yer bulunamıyormuş. Şehrin merkezine sadece 20-25 dakika uzaklıkta olması nedeniyle Kahramanmaraşlılar yaklaşık bin 900 rakımda kışın karın, yazın serinliğin keyfini yaşıyorlar. Kayak merkezine giden yollar asfaltlanmış. Ancak hafta sonu yoğunluğunu kaldırmıyormuş. Üstelik Yedi Kuyular'a henüz otel yapılmamış. Belediye görevlilerinin verdiği bilgiye göre proje için 6 başvuru yapılmış bile. Ancak yapılaşmanın fazla olmaması için ince eleyip sık dokuduklarını söylediler. Otel olmadığı halde hafta sonu yoğunluğunu kaldırmak için geliş ve gidiş farklı olacak şekilde bir yol yapım çalışması sürüyor. Yedi Kuyular kayak merkezinin araçla 10 dakika ilerisinde kışları buz tutan bir göl varmış. Biz vakit darlığı nedeniyle gidemedik. Oraya doğal bir buz pateni alanı yapmayı planlıyorlarmış.
ALKOL SATMIYORUZ GARDAŞIM!
Şimdi böyle bakınca içimden dedim ki; benim güzel Anadolum'un mahzun şehirleri gözünü açmış, turizm işini kavramış. Kavramış ama bu tutuculukla nasıl olacak bilemiyorum. Bakın niye böyle bir iç çektim ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Şehrin merkezindeki caanım 5 yıldızlı otelde alkol yok. Ruhsat vermemek için bin dereden su getiriliyor. Kayak merkezine çıkınca, bize o buz tutan gölü anlatan yetkililere dedim ki "Arkadaşlar buraya zengin turistin, Avrupalı'nın gelmesini istiyorsanız; o gölün yanına küçük bir şarap evi yapın. Hazır bölgede güzel üzüm bağları var. Bu bağlardan üretilecek şarabı yöresel lezzet olarak pazarlayın."
Cevap ne oldu dersiniz: "Aman ağam bizi sonra ne yaparlar?" Bu kafayı bırakın artık. Alkol satılmayan yere bırakın Avrupalı'yı, İranlı, Körfezli turistler bile gelmiyor. Aynı durumu Ağustos ayında gittiğimiz Ayder'de de yaşadık. Otellerde alkol servisi yoktu. Hem ülkede hem dünyada turistlerin istekleri, tüketicilerin tercihleri belli buna göre aksiyon almak lazım gelirken hala babaannemin devrinden kalma tutuculuklarla bir yere varamayız. Nokta.